"Öcalan'ın çağrısı hak ihlallerini sona erdirmek için bir fırsata dönüştürülsün"

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Abdullah Öcalan’ın PKK’nin silah bırakma çağrısının ardından bir açıklama yaparak Türkiye’den hak ihlallerini sona erdirmek için bu durumu bir fırsata dönüştürmesini istedi.
HRW’nün Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Tarihi çağrı, hükümetin siyasetçileri, gazetecileri, avukatları ve aktivistleri susturmak ve kriminalize etmek amacıyla terör suçlamalarını kötüye kullanma uygulamasına son vermesi için bir fırsat olmalıdır” diye konuştu. Ardından da şunu ekledi:
“Erdoğan hükümeti, bu tarihi çağrıyı değerlendirerek, sadece ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullandıkları veya başka yasal faaliyetlerde bulundukları için PKK ile bağlantılı olmakla suçlanan kişilere yönelik mesnetsiz davaları ve soruşturmaları düşürmelidir. Bu doğru yönde atılacak bir ilk adım olacaktır. Hükümet, aynı suçlardan verilmiş tüm mahkumiyet kararlarını da gözden geçirmeli ve ceza yasalarının keyfi uygulanmasına ve muhaliflerin tutuklanmasına son verecek reform sürecini başlatmalıdır."
Williamson, “Erdoğan hükümeti, Ekim 2024’te cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan ile doğrudan müzakerelere girerek örgütle onlarca yıllık çatışmayı sona erdirmeyi taahhüt etmişti. Buna rağmen, o günden beri yasal siyasi muhalefete, siyasi ve toplumsal aktivizme yönelik baskıyı daha da artırdı” dedi.
"Seçilmiş muhalif siyasetçileri ve toplumsal muhalefeti hedef alan mesnetsiz yargılamalar ve keyfi tutuklamalar, hukukun üstünlüğüne dayalı bir toplumda yeri olmayan uygulamalardır ve asla bir çatışma çözümü sürecinin parçası olamazlar” şeklinde konuştu.
Bir yanda barış diğer yanda gözaltı ve tutuklamalar
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgüte silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yaptığı bir ortamda, binlerce kişi yasal ve şiddet içermeyen faaliyetleri nedeniyle PKK ile bağlantılı oldukları iddiasıyla keyfi olarak ceza evinde tutuluyor ya da yargılanıyor. Bu kişiler arasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin derhal serbest bırakılmaları yönündeki kararlarına rağmen sekiz yıldan uzun süredir hapiste tutulan siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da yer alıyor.
Türkiye’de Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suç düzenlemeleri kötüye kullanılarak insanların PKK ile bağlantılı olmakla suçlanması, ciddi ve yaygın hak ihlallerine yol açmış ve uzun yıllardır İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporlarında kapsamlı bir şekilde belgelenmiş bir uygulama. Söz konusu ihlaller arasında, protesto gösterilerinin kriminalize edilmesi ve başta seçilmiş belediye başkanları olmak üzere Kürt siyasetçilerin, avukatların, gazetecilerin ve diğer bireylerin keyfi olarak yargılanması yer alıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yalnızca barışcı protestolara katıldıkları, konuşmalar yaptıkları veya şiddet içermeyen başka faaliyetlerde bulundukları için PKK ile bağlantılı oldukları iddiasıyla mahkum edilen kişilerin hak ihlaline uğradığını tespit eden çok sayıda kararı bulunuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, İstanbul başsavcılığı tarafından son dört ay içinde başlatılan ve onlarca siyasetçi, aktivist, avukat ve gazeteciyi hedef alan terör soruşturmaları ve tutuklamalar, yargı sisteminin siyasi muhalefetin ve hükümet karşıtı olarak algılanan kesimlerin haklarını kısıtlamak amacıyla kötüye kullanıldığını açıkça gösteriyor.
Türkiye’nin güneydoğusunda, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM) kontrolündeki 10 belediye ile ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) elindeki iki belediyeye, yetkili makamlar tarafından Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yürütülen soruşturmalar ve yöneltilen suçlamalar gerekçe gösterilerek kayyum atanmıştır.
İstanbul başsavcılığı, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde DEM Partisi seçmenlerinden de destek alan İstanbul’daki CHP’li ilçe belediyelerini hedef almış, ayrıca çok sayıda aktivist hakkında soruşturmalar başlatmış ve gözaltılar gerçekleştirmiştir.
Savcılığın iddiaları, tüm şüphelilerin PKK talimatları doğrultusunda hareket ettiği veya muhalefet platformu olarak faaliyet gösteren ve Kürt, sol gruplarla sivil toplum örgütlerini bir araya getiren Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bünyesinde faaliyet gösterdikleri ve bu platformun PKK ile bağlantılı bir yapı içinde çalıştığı yönündeki mesnetsiz varsayıma dayanmaktadır. 2011 yılında kurulan bu platform yasaklanmamış veya kapatılmamıştır ve halen İstanbul Adliyesi önünde düzenlediği basın toplantılarıyla gözaltıları protesto etmektedir.
CHP’nin PKK ile bağlantılı olduğu yönündeki suçlamalar, 30 Ekim 2024’te İstanbul’un Esenyurt ilçesi belediye başkanı, 65 yaşındaki üniversite profesörü Ahmet Özer’in gözaltına alınması ve görevden uzaklaştırılmasıyla başlamıştır. Özer hakkında aynı gün mahkeme, PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklama kararı vermiş ve yerine İstanbul vali yardımcısını kayyum olarak atanmıştır.
İstanbul’da Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlamalarla gerçekleştirilen son gözaltılar arasında, 13 Şubat’ta “PKK üyesi oldukları” gerekçesiyle tutuklanan 10 seçilmiş belediye meclisi üyesi de yer alıyor. Bunların tümü, yerel seçimlerde DEM ile CHP’nin “Kent Uzlaşısı” adını verdikleri iş birliği stratejisi çerçevesinde seçilmişti.
Siyasi aktivizm, gazetecilik ve sivil toplum çalışmaları nedeniyle toplam 50 kişi hakkında daha soruşturma yürütülüyor. Bu kişilerin tamamı, yasal bir yapı olan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile bağlantılı oldukları için PKK üyesi olmakla suçlanıyor. 21 Şubat gecesi çıkartıldıkları mahkemeler, bunlardan 30’u hakkında tutuklama, 13’ü hakkında ev hapsi kararı verdi, 7’si ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Tutuklananlar arasında İlke TV’den gazeteci Ercüment Akdeniz, gazeteci ve LGBT+ aktivisti Yıldız Tar, eski Bianet muhabiri gazeteci Elif Akgül ve sanatçı Pınar Aydınlar da bulunuyor.
(HA)