Dr. Cuma Çiçek: "Devletin, Öcalan'ın ve PKK'nin yol haritası var"

PKK lideri Abdullah Öcalan geçtiğimiz günlerde PKK’ye silah bırakma ve kendini feshetme çağrısında bulundu.
PKK Yürütme Komitesi de, "Biz PKK olarak söz konusu çağrının içeriğine olduğu gibi katılıyoruz ve kendi cephemizden çağrının gereklerine uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirtiyoruz. Bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz" açıklamalarında bulundu.
Öcalan’ın çağrısını ve ardından yaşananları Akademisyen Dr. Cuma Çiçek, bianet’e değerlendirdi.
“Çağrı büyük bir yenilik barındırmıyor”
Bu çağrı uzun süredir bekleniyordu ve altyapısı da hazırlanmıştı. İçerik açısından sizi şaşırtan bir durum oldu mu?
Hayır, açıkçası içeriği açısından beni çok şaşırtmadı. Aslında Öcalan, 1999’dan bu yana belirli bir çizgi sürdürüyor. 1999-2004 yılları arasında bir barış ve diyalog süreci yaşandı. O dönemde, İmralı’da Öcalan ile güvenlik bürokrasisi arasında görüşmeler yapılıyordu. Öcalan, genel olarak "Demokratik Cumhuriyet" tezini savunarak meseleyi çözmeyi önermişti. Silahları geride bırakıp Kürt meselesinin siyasal ve demokratik yollarla çözülmesini savunuyordu.
2007-2011 yılları arasında benzer bir çerçevede "Demokratik Özerklik" tezini dile getirdi. Hem meseleye siyasi bir çözüm getirmeyi hem de PKK’nin silahsızlanmasını içeren bir çerçeve sundu. Son olarak, 2013-2015 yılları arasında çözüm olarak "Yerel Demokrasiyi" önerdi ve bu eksende bir müzakere süreci yürütüldü. Ancak bu üç süreç de sonuçsuz kaldı.
Bugünkü çerçeve, aslında Öcalan’ın 1999’dan bu yana izlediği çizginin bir devamı niteliğinde. Büyük bir yenilik içerdiğini düşünmüyorum. Öcalan’ın geçmişteki tutumlarına baktığımızda, iki temel yaklaşımının öne çıktığını görüyoruz. Birincisi, genellikle minimalist bir çerçeve çiziyor. Yani meseleyi en geniş ve radikal taleplerle değil, makul ve uygulanabilir bir noktadan ele alıyor. Bu yaklaşımın temel dayanağının müzakere zeminini koruma ve güçlendirme olduğunu düşünüyorum. 1999-2004, 2007-2011 ve 2013-2015 dönemlerinde de bu yaklaşımı benimsedi.
Bununla birlikte bu süreçte temel bir fark var. Geçmiş süreçlerde Öcalan, Kürt meselesinin çözümü ile PKK’nin silahsızlanmasını bir arada ele alıyordu ve bütünlüklü bir çerçeve çiziyordu. Müzakere süreçlerini de bunun üzerinden yürütmeyi tercih ediyordu. Ancak, bu süreçte bu ilişki kurulmuyor. PKK’nin silahsızlanması ile Kürt meselesinin nihai çözümü arasında bir bağ kurulmuyor. Öcalan’ın metninde formüle edilen, kimlik haklarına saygı duyan genel bir demokratikleşme vurgusuydu. Buradaki temel çerçeveyi, Kürt meselesinin çözümünden ziyade, meseleyi siyaset ve hukuk zeminine taşıyarak bir başlangıç noktası yaratma oluşturuyor. Bu önceki üç süreçten temel farkı oluşturuyor ve dikkat çekici bir durum.
“Devlet, Öcalan’ın mesajını düşük profilli bir çerçevede tutmak istedi”
Sürece dair ilginç bir tablo var. Devlet Bahçeli’nin "Öcalan Meclis’te konuşsun" açıklamalarından, son haftalarda İstanbul'daki bir otelde yapılan toplantıya kadar farklı bir seyir izlendi. Öcalan’ın çağrısı yazılı olarak duyuruldu ve bazı illerde ekranlardan yayınlandı. Ancak büyük hazırlıklar yapılmadı. Sürecin profilinin düşük tutulduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, anladığım kadarıyla devlet nezdinde Öcalan’ın mesajı düşük profilli bir çerçevede tutulmak istendi. Yoksa örneğin söz konusu açıklama başka formatlarda yapılabilirdi. Zaten uzun süre videolu bir çağrı olacağı yönünde bir beklenti oluşturuldu. Yine, mekân olarak İstanbul’da bir otel yerine Ankara, Meclis tercih edilebilirdi. Yine günler öncesinden duyurulup daha geniş kitlelerin katılacağı hazırlıklar yapılabilirdi.
1999’dan bu yana Öcalan’ın genel çizgisine baktığımızda, etnik/ulusal kimlik temelli bir idari ve siyasi yapılanmayı dışarda bıraktığını görüyoruz.
Öcalan’ın 1999-2004 arasında savunduğu "Demokratik Cumhuriyet" tezi, Türkiye’nin Avrupa Birliği hukuku çerçevesinde demokratikleşmesini ve Kürtlerin dilsel-kültürel haklarının tanınmasını içeriyordu. Dünkü metni bu perspektiften okuduğumuzda, bir tür Demokratik Cumhuriyet tezine dönüş gibi görünüyor.
2007-2011 Oslo Sürecinde, Öcalan demokratikleşmeyi detaylandırarak bir "Cumhuriyet Reformu" önerdi. Başlangıcı 2004-2005 yıllarına dayanan bu öneri, özetle, 20-25 bölgeye dayalı ademi merkeziyetçi bir yönetim modeli sunuyordu. Daha sonra bölge ölçeği üzerine farklı öneriler geliştirildi; 15 bölge, 7 bölge, 26 kalkınma ajansları bölgesi, yine 81 il gündeme geldi. Ancak her zaman vurgulanan nokta, ademi merkeziyetin etnik temelli değil, coğrafi temelli olması gerektiğiydi.
2013-2015 çözüm sürecinde de Demokratik Özerklik söylemi hâkimdi. Ancak sürecin sonlarına doğru, Öcalan, devlet nezdinde olumsuz algılanan "özerklik" kavramının yerine "yerel demokrasi" kavramını önermişti. Bu, Kürtlerin hem yerelde hem de merkezde siyasal katılım haklarını güçlendirme üzerine kurulu bir çerçeveydi.
Açıklamada yerel yönetimler ve kayyumlar doğrudan ifade edilmese de, bu konuların tamamen dışlandığını düşünmüyorum.

“Kamuoyunda büyük bir toplumsal barış hareketi yaratılmak istenmiyor”
Sürecin ilerleyişi kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Özellikle önceki dönemlerde “Akil İnsanlar” gibi girişimler vardı. Ancak bu süreçte kamuoyuna yönelik geniş çaplı bir bilgilendirme yapılmadı. Sizce halk açısından süreç nasıl ilerliyor?
Bu bir tercih meselesi. Evet, kamuoyu açısından bir belirsizlik var, ancak devlet tarafında çok net bir yol haritası olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde Öcalan’ın da bir yol haritası var ve bu muhtemelen PKK ile de paylaşılmış durumda. Ancak kamuoyuna açıklama konusunda bilinçli bir belirsizlik tercih edilmiş gibi görünüyor.
Bu, tamamen sıfırdan başlayan bir süreç değil. Önceki üç dönemin devamı niteliğinde. O yüzden geçmişte yapılan Akil İnsanlar girişiminin tekrarlanmasını beklememek gerekir. Ancak süreç, 2013-2015 döneminde yarım kalan noktaya geri dönmüş gibi görünüyor. Hatırlarsanız önceki süreç 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe toplantısından sonra bitmişti. O toplantıda Öcalan’ın çağrı metni okunmuş ve PKK silah bırakmak üzere bahar aylarında kongre yapmaya çağrılmıştı. Ancak kongre toplanmadan süreç bitmişti. 10 yıl sonra bırakılan yerden süreç devam ediyor gibi.
Halkın temel beklentisi sadece silahsızlanma değil, aynı zamanda Kürt meselesinin nasıl çözüleceği. Ancak benim gözlemime göre, bu sürecin amacı doğrudan bir çözüm değil, çözüm için bir zemin oluşturmak. Şiddet eksenli bir süreçten, siyaset ve hukuk eksenli bir sürece geçiş sağlanmak isteniyor.

Diyarbakır'da Öcalan çağrısı: Sevinç ve gözyaşı
Özellikle devlet cephesinde, silahsızlanma konusunda net bir tutum almadan diğer konuların konuşulmasına pek sıcak bakılmadığı anlaşılıyor. Yani devlet, önce silahsızlanma meselesini kapatıp, sonrasında diğer meseleleri ele almak istiyor. Bu yüzden kamuoyunda büyük bir toplumsal barış hareketi veya geniş çaplı bir heyecan yaratılmak istenmiyor.
Örneğin, bu açıklama Meclis’te veya daha geniş kitlelere hitap eden bir şekilde de yapılabilirdi. Ancak daha düşük profilli ve kontrollü bir süreç tercih edilmiş gibi görünüyor.
“Halk süreci izliyor ama mesafeli duruyor”
Kamuoyunun sürece mesafeli yaklaşmasının nedenleri neler sizce?
En büyük neden, sürecin şimdilik sadece silahsızlanma boyutuyla sınırlı kalması ve halkın gündelik hayatına doğrudan etki edecek, somut taleplerini içerecek adımların belirsiz olması. İnsanlar demokratik hakların genişlemesini, kültürel hakların tanınmasını, kayyum uygulamalarının son bulmasını ve mevcut siyasi dilin değişmesini bekliyor. Ancak şu an operasyonlar, kayyumlar gibi uygulamalar devam ettiği için kamuoyunda bir güvensizlik hâkim.
Halk süreci izliyor ama mesafeli duruyor. Önceki süreçlerden dolayı bir beklenti oluşmuş durumda ancak şu an için büyük bir güven veya heyecan yok. Ancak Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin bu çağrıya verdiği ilk mesaj sonrası hem ilgi hem de beklenti artmış durumda.
Öcalan’ın çağrısı: “Anne bahar mı geldi?”
Bu dönemde güven artırıcı kimi adımların atılması durumunda kamuoyunun ilgisi ve desteği artacaktır. Kayyımlar konusunda düzenlemeler zaman alabilir ama sembolik olarak adımlar atılabilir, Ahmet Türk gibi bazı belediye başkanları göreve iade edilebilir.
Hasta tutsaklar, yine Demirtaş gibi sembolik isimler serbest bırakılabilir. Rojava konusunda, Türkiye ve Suriye Kürtleri arasında daha barışçıl ve dostane bir siyasetin işaretleri verilebilir. Kürtçe konusunda kimi sembolik adımlar atılabilir. Yine muhalefet ile son haftalarda gerilen ilişkiler normalleştirilebilir.
Bununla birlikte, bu sürecin başarılı olması için silahsızlanmanın ötesinde, demokratikleşme ve hukuksal reformların konuşulması gerekiyor. Eğer bunlar gündeme gelirse hem kamuoyunun sürece güveni artar hem de silahsızlanma daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin bu çağrıya verdiği ilk cevaptan sonra Erdoğan ve Bahçeli’nin yaptığı açıklamalara baktığımızda ilk kez demokratikleşme ve hukuksal reformlara işaret edildi ve bu konuda bir kapı aralandı. Bu kapının daha da açılması için herkesin çaba sarfetmesi gerekiyor.

Cuma Çiçek kimdir?
(ED)
Yerelden evrensele gazeteci kimliğiyle Yaşar Kemal...

Öcalan’ın çağrısı: “Anne bahar mı geldi?”
Diyarbakır'da Öcalan çağrısı: Sevinç ve gözyaşı

PERDENİN ARDI: BENUSEN
Yeliz'in evi
6 ŞUBAT DEPREMLERİNİN İKİNCİ YILI
"Depremden ölmeyen de açlıktan ölecek"
