1999 Ekim'de ölüm oruçları başladığında, yani öğrenciliğimin son yılı, yazılan bildirinin giriş cümleleri bunlar.
Ben, nüfus cüzdanıma göre Ayça Özyiğit, 1999 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sosyoloji bölümü son sınıf öğrencisiydim. Tez konum "Foucault, Cezaevleri Kavramı ve Türkiye Cezaevleri" idi.
Cezaevleri ve siyasetle tek bağlantım tez konumdan ibaret değildi elbet..
Cezaevlerinde ölüm orucunun başladığı haberi bize ulaşınca, 96 ölüm oruçlarını anlatan takvimler yaptık. Kocaman pankartlar, afişler hazırladık. Bu bizi yakan sorunun başkaları da görsün, bu bizim içimize düşen ateş başkalarının da içine düşsün diye.
Elimi yoldaki herhangi bir insana uzatsam, gözlerine baksam, dediklerimi anlar düşüncelerime elbet hak verir sanıyordum.
Bu dünyanın en zorlu mücadelesinin bu kadar kolay anlatılabileceğine inanıyordum içtenlikle. Buna sebep günlerce gecelerce kendimizi, derdimizi anlatmak için okullarda, yollarda, toplantılarda çalıştık.
Günler ağır ve yorucu ilerlerken beni saran umut gittikçe büyüdü. Sonuçta haklı olanın hakkını alacağına, sesini duyuracağına inancımı kaybetmemiştim...
19 Aralık 1999'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin kış inmiş bahçesinde öğrendim Hayata Dönüş Operasyonu'nun başladığını. Sabah saat sekizdi. Hayatımda bana asla ihanet etmeyen hafızam o günü hiç ama hiç hatırlamıyor. Bir donuk kare, bir boş bakış bile kalmamış o günden. Bir replik, bir söz bile... Bir şey hariç: Gece televizyon karşısında ağlayan görüntüm.
Hiç gazete okumadım ertesi günlerde, ki ilk gün görmüştüm zaten verilen hükmü: "Sahte Oruç Kanlı İftar". Hafızam bunu asla unutmamacasına kayıt altına aldı.
Operasyon sonrasında çarşaf çarşaf uzayıp giden listelerde adımı görmem sonra: Aranıyormuşum.
Ben, Ayça Özyiğit, her gün okula giden, işi, evi, her şeyi ayan beyan ortada olan Ayça Özyiğit, aranıyormuşum. Oysa kaçacak halim yok, kalmamış, kırık kolum kanadım.
Evime "çocuklarına dikkat etmelerini, onları korumalarını, kollamalarını, yasadışı işlere karışmama konusunda uyarmalarını" tembihleyen bir kağıt geldi.
Çok kısa bir süre sonra bulundum. Ölüm oruçlarına destek olmaktan hakkımda dava açtılar.
Desteği pasta börek satarak yaptığımız için dostlar arasında "pasta börek davasına" çıktı "davamızın" adı.
O yıl bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Eylemlerin rengi, sloganların coşkusu soldu. Azalmıştık, her gün ya birimiz gözaltına alınıyor, ya tutuklanıyorduk. Gözaltına alınmaya da tutuklanmaya da hazırdık. Cezaevleri ile aramıza artık yalnızca duvarlar değil, sansürün kopkoyu rengi girmişti. Sis çökmüştü üzerimize. Bir arkadaşın deyişi ile görünmez bir el 12 Eylül yağmuru yağdırmıştı üzerimize.
O yıl tüm olanlara, tüm sorunlara, tüm engellere, hakkımda okul bittikten sonra bile açılan soruşturmalara inat mezun oldum.
Aradan 7 yıl geçti. Şimdi ben, Ayça Özyiğit, gazeteciyim. Dün Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin açıklanan ödüllerinde "Medya Operasyona Ortak Oldu" haberi ile bianet ve ben ödüle layık bulunduk.
Haber, Hayata Dönüş Operasyonu sürecinde yaygın medyada çalışan gazetecilerin operasyonu nasıl izledikleri, nasıl izleyemedikleri, ne engellerle karşılaştıklarını anlatıyordu.
Gazetecilerin tamamı, operasyon sürecinde yapmak istedikleri haberleri yapamadıklarını, yapılan haberlerin operasyonun amacıyla örtüştüğünü anlatıyordu. Yani tüm yollar, "medyanın operasyona ortak olduğuna" çıkıyordu. Düşündük beraberce, bu başlığı uygun gördük habere...
Bunun benim için ödülden çok öte bir anlamı var. Henüz 20 yaşındayken umarsız bir karamsarlığa düşmeme sebep, bu ülke cezaevlerinde 122 kişinin ölmesine neden olan sorumluların izini sürüyorum aslında.
Bu izi insanlar sakın ola unuttuğumu düşünmesinler diye sürüyorum.
Çünkü unutmuyorum.
Mahkeme koridorlarında dava peşinde koşturan Behiç Aşçı'nın yataklarda eriyen bedenine aşikar olamadığım için sürüyorum bu izi.
20 Aralık sabahı gözüme çarpan gazetelerde okuduğum yazıların içime düşürdüğü karanlığı aydınlatmak için sürüyorum.
Başka çocuklar, başka gençler "medya hep bir şeylere ortak olur" hissinden kurtulmalı inancıyla sürüyorum.
Gazeteciliğe sırf bundan sebep, gördüklerimi tarihe not düşürebilmek bencilliğinden başladığım için sürüyorum.
Mesleğe başladığımda "acaba ben bunları söyleyebilecek bir yer bulur muyum" sorusuna 3 yıl yanıt aradıktan sonra, aralanan bianet kapısından girdim. Bunun için bianet'e teşekkür ediyorum. (AÖ)