Cüzdan kaybetmek hayatı durma noktasına getiren eylemlerden biri. Kredi kartları, nüfus kağıdı, ehliyet gibi hayati önemdeki belgeler kayboldukları gibi bir anda geri gelmiyorlar çünkü...
Gelmedikleri gibi, kaybeden kişinin de hemen bürokrasiye başvuracak zamanı olmuyor, benim gibi şanslıysa, tamamen bir tesadüf eseri kredi kartlarını ve ehliyetini kaptırmadıysa da, "aman ne olacak, nasılsa ehliyetim var, kimliğim de bir süreliğine olmayıversin" diyerek savsaklayabiliyor durumu. Ama yumurtanın da kapıya dayandığı bir gün oluyor elbet, benim için yumurta günü dündü.
İlk durak vergi dairesi
Bankada hesap açtırmak için ehliyetin kabul edilmediğine inandığım için, bir de yanına milattan kalma fotoğraf nedeniyle değiştirilmesi gereken pasaport eklenince, sabahın 8'inde yollara düşmek farz oldu.
İlk durak Beyoğlu Vergi Dairesi, çünkü pasaport parası vergi dairesine yatırılıyor. Manasız bir sıralanma şekli, birbirleriyle yan yana duran çalışanlardan birinden para yatırma kağıdı aldıktan sonra, yandakinin önündeki 70 kişilik sıranın en arkasına geçmek gibi gayet mantıklı bürokratik kurallar sayılmazsa, vergi dairesi hoş bir devlet dairesi, en azından kimseye bağış yapmanız gerekmiyor.
Yeni nüfus sistemi sayesinde 10 dakikada kimlik alınacağına inanan bendeniz, fotoğraf, muhtarlıktan kayıp belgesi gibi fani işleri aheste, aheste yapınca, Beyoğlu Nüfus Müdürlüğü'nün kapısına geldiğimde saat çoktan 11.30 olmuştu.
Bürokrasinin matematiği zayıf
Öğle tatiline 30 dakika vardı, kimlik de 10 dakikada çıkartılıyordu, bu hızla öğle tatilinden önce Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'ne gidip, pasaport başvurusu yapmak bile matematiksel olarak mümkündü, ama bürokrasi ve çalışanları matematikte zayıftılar belli ki...
Beyoğlu Nüfus Müdürlüğü çok da kalabalık olmayan bir müdürlük, böylece çalışanlar arka tarafta örgü örecek vakti buluyorlar ya da bu düne özgü bir durumdu, bayrama yetişmeyen kazak yakası iki dakikada iş yerinde bitirilecek edasıyla elindeki şişlere odaklanmış memure hanım, "nüfus kağıdı alacaktım" şeklindeki korkunç sorumu "saat 12.30 geleceksiniz, şimdi değil" diye yanıtladı.
Kendimden emin olamayarak saatime baktım, sonra da saatimden emin olamayarak duvardaki saate, iki saat de 11.35'lerde seyretmekteydiler. Artık saatten emindim, kendime güvenim tamdı ve bu kez "ama daha öyle tatiline 25 dakika var" dedim. "etrafta da sıra bekleyenler var, baksana" cevabını alınca, "eh o zaman haklıdır" diye odadan çıkmak üzereydim ki, sıra bekleyenler var cümlesinin muhatabı sırayı göremediğimi fark ettim. Sadece yaşlıca bir kadın, elindeki bir formu genç bir çocuk yardımıyla doldurmaya çalışıyordu.
Hulusi Kentmen iş başında
Örgücüye tekrar dönüp, "sıra nerede" dediğimde, bu kez yanıt sert oldu, "neredeyse nerede, 12.30'da gel dedim sana"....
Bu kez istikamet müdürün odasıydı benim için, müdürün kapısını zorladım, açılmadı, bir başka girişi daha olduğunu söylediler, ben de oraya doğru ilerlerken müdürün odasında olmadığını fark ettim.
Müdür bey odasının kapısına konmuş bir masada, Hulusi Kentmen edasıyla sıradakilere Internetten TC Kimlik Numarası veriyordu. Nüfus Müdürlüğünün ana odası olan mekanda da ondan başka kimse çalışıyor gibi görünmüyordu zaten. Adamın neden müdür olduğunu anlamak zor olmadı böylece...
Online bağlantı 5 milyon
Müdürün yanına usulca yanaşıp, durumu anlattım, "eh be kızım, ne yapayım, laf anlatamıyorum" şeklinde okunabilecek yüz ifadesinden sonra "ben hallederim" dedi. Ve evet, halletti...
Bu sefer işimin hallolmasının verdiği keyifle nüfus kağıtlarının verildiği odaya doğru ilerledim, cüzdan bölümü de orada başladı. Önce 5 milyon istediler, online getirilen nüfus kaydı bedeli olarak. Ne demek diyenler için hemen açıklayayım, ağ bağlantısı ile birbirlerine bağlı olan nüfus idarelerinin sistemine girerek adımı, soyadımı ve doğum tarihimi yazdılar. Bu da 5 milyon lira tuttu.
İkinci para, nüfus kağıdı için alınan paraydı, bu anlaşılır bir şey, 1.5 milyon lira, üçüncü para ise, nüfus kağıdının PVC'lenmesi için alınan paraydı. Bunu da anladım.
Sıra güçlendirme hizmetlerinde
Ama anlamadığım bölüm, en son alınan Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı'na bağış parası ve benden alınan paralar karşılığı verilen makbuzların üzerinde yazan: "Nüfus Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı" ibaresi...
Ama nüfus kağıdıma kavuşmuş olmanın verdiği coşkuyla, kimseyle kavga etmeden, nüfus idaresinden çıktım, tamam, itiraf ediyorum, örgücünün önünden kimliğimi sallaya sallaya geçtim, ama o sayılmaz. Saat 12.00 idi.
Yani, örgücüyle tartışma ve müdürün durumuna üzülme de dahil, 25 dakikada kimliğimi aldım.
Güvenlik açısından sakıncalı
Bu başarının şerefine kendime bir kahve ısmarladım, arada da, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nü arayıp, öğle tatilinin bitiş saatini sordum, 12.30 dediler. Eh pasaportu da halledince, sorun kalmıyordu.
Saat 12.50'de sallana, sallana Tarlabaşı'ndaki emniyete gittim, tam içeri girecekken, kapıdaki memur "nereye" diye sordu, olanca şirinliğimle "pasaport alacaktım da" ağzıma tıkıldı.
"Saat 13.30'da açılıyor". "Ama, telefonda 12.30 dediler" "13.30, yalan mı söyleyeceğim?" "Peki içeride bekleyemez miyim?" "Hayır, güvenlik açısından sakıncalı"... İki yandan örgülü saçlarımla güvenlik açısından sakınca teşkil ederek, karakolun karşısındaki büfeye doğru atağa geçtim...
Beyaz atlı bir memur
Saat 13.30 olduğunda, bu kez sırada ilk olmanın verdiği keyifle pasaport şubesine girdim, polisle aramdaki diyalog, tamamen farklı dilleri konuşan iki insanın anlaşmaya çalışmasından farksızdı.
"Ben pasaport alacaktım" "Kapıdaki listeyi okuyun" "Okudum" "Kapıdaki listeyi kontrol edin" "ettim" "Harcınızı yatırın" "Yatırdım" "Kapıdaki listeyi kontrol edin"... Konuşma sonsuza kadar uzayacakken, beyaz atlı bir memur gelip, evraklarınızı alayım dedi de, hayatım kurtuldu.
Kapıdaki listeyi istek üzerine hatmetmiş olmam, toplam 45 milyon 600 bin lira vereceğimi de ezberlememi sağladı. Paramı hazırladım, evrakları tamam ettim, beyaz atlı memura uzattım, dank, "bu para eksik", bir an kendimden emin olamadım, parayı tekrar saydım.
Vergi memurlarının güçlenmesini kim istemiyor?
45 milyon 600 bin liraydı, hayır tamam dedim, dememe kalmadan cevap geldi "Polis Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'na 10 milyon bağış yapacaksınız"... Neden bu bağış yapılıyor sorusuna gelen cevap Aristo'ya bir selam "Polis kuvvetleri güçlensin diye..."
Sonuçta ne mi oldu? Muhtelif kuvvetleri güçlendirmek için muhtelif bağışlarla geçen bir gün, sonrasında kafama takılan bir soru: "Neden vergi memurlarını güçlendirmiyorum? Neden vergi dairesine bağışta bulunmuyorum?"
Ülkede vergi memurlarının güçlenmesini istemeyen ama nüfus memurlarıyla polis memurlarının güçlenmesinden hoşlanan karanlık güçlendirme güçleri mi var? (ÇM/NM)