Özgür Gündem davasında “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanıp 4,5 ay sonra tahliye edilen dilbilimci Necmiye Alpay, bugün Cumartesi Anneleri/İnsanları buluşmasındaydı.
Alpay, bianet'e konuştu:
Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?
İyiyim tabii. Çok insani bir şey. Daha iyi hissediyorum ama aynı zamanda daha kötü hissediyorum. Çünkü arkada bıraktığım insanlar bana çok yakındı. Onların orada kalması böyle her şeyi etkiliyor. Bütün duygularımı, dışarıdaki insan sevincimi etkiliyor. Benim için çok kıymetli tecrübe oldu. Koğuşta tanıdığım insanlar hiç unutmayacağım insanlar. Her kötü şeyin bir iyi, her iyi şeyin bir kötü yanı vardır.
Cezaevi koşulları nasıldı?
Bakırköy Cezaevi, ötekilerle kıyaslanınca en kötüsü sayılmaz. Ama genel olarak bir kötüye gidiş var. Baskıları arttırıyorlar. "Sizi Kandıra'ya Silivri'ye yollayacağız" diyorlar. Demoklesin kılıcı herkesin kafasında. Ama herkesin morali iyi. Bir mücadele duygusu var. Tabii ki siyasi koğuşlardan bahsediyorum. Adli tutuklularla bir arada olmadım, sadece koridorda rastladıkça görüyordum.
Bakırköy Cezaevinde kitap ve gazete erişimi fena değil. Mektuplar çok geç geliyor. Bazen gelmiyor. Genel olarak işliyor posta işi. Hediye gönderemeye kalkmayın, almıyorlar: defter veya kalem gibi. Bakanlıktan izin alınınca görüşülebiliyor. BM'den İfade Özgürlüğü Raportörü gelip görüşmüştü. Milletvekilleri görüşmüştü. Aile görüşleri ve arkadaş görüşleri sınırlandırıldı. Çıplak aramalar yapılıyormuş.
"Terör örgütü" üyeliğiyle suçlandınız, ilk duruşmada bırakıldınız.
Aslında anladığım kadarıyla esas hedefleri Özgür Gündem gazetesiydi. Özgür Gündem'e baktılar zaten peşin karar verilmişti bu gazete silahlı örgütün yayın organı. Yargılamadan verilmiş kararları var. Yargısız infaz. Bizim isimlerimiz künyede var. Danışma Kurulu diye. "Özgür Gündemin yanında olmayın, Kürt mücadelesinin yanında olmayın, eve gidin, susun" dediler.
Bu yaşanlar, hukukun ve adalet mekanizmasının ne durumda olduğunu gösteriyor. Bizim davanın yargıcı bana göre mesleki açıdan gayet iyi ve uzman bir hukukçuydu. Benim izlediğim kadarıyla, iyi bir duruşmaydı. Fakat savcı için aynı şeyleri söyleyemem. Bizim için hazırladığı iddianame... İddianameler düzeyinde bir tuhaflık var Türkiye'de. Ahmet Şık'ın hangi soruşturmadan içeri alındığını öğrenince bu kanaatim kesinleşti. Neyle suçlandığımız meselesiyle ilgili büyük skandal denebilecek bir tuhaflık var.
Bizle ilgili silahlı örgüt üyesi ve işte onunla memleketi bölmek gibi bir şeyden müebbet istiyor ve sonra da bırakıyor. Çünkü hiçbir somut delile dayanmayan boş bir iddianame hazırlanmış. Bir silahlı örgüt portresi çiziyor. Bir gazete var aslında. Bir oradayız. Biz ordayız ama ikisi arasında bir bağ göstermesi gereken delillerin bir tanesini dahi göstermiyor. Muhtemelen Ahmet Şık için de öyle, Cumhuriyet yazarları için de öyle. Hukukun dışında bence Türkiye. (NV)