2007 yılından bu yana sığınmacı ve mülteci LGBT bireylere destek veren Kaos GL Derneği, 2011 yılında yaptığı görüşmelere dayanarak sığınmacı ve mülteci LGBT bireylerin sorunları ile maruz kaldıkları hak ihlallerini raporlaştırdı.
Sığınmacı ve mülteci LGBT bireylerin karşılaştıkları sorunlar ve hak ihlallerinin yasal süreç, barınma, sağlık hizmetlerine erişim, şiddet ve ayrımcılık, polisin tavrı, ekonomik durum, psikolojik ve sosyal destek başlıklarında incelendiği rapor için, beş uydu kent ve Ankara'da 75 LGBT bireyle yüzyüze, 10 LGBT bireyle e-posta aracılığıyla görüşmeler yapıldı.
Rapor, Türkiye'ye giriş yapan sığınmacı ve mülteci LGBT bireylerin, yerleştirildikleri uydu kentlerde hem mülteci oldukları hem de LGBT oldukları için iki kez ayrımcılığa, polisin ve yerli halkın homofobisine, fiziksel ve psikolojik tacizine ve şiddete nasıl maruz kaldıklarını ortaya koyuyor.
Çalışma hakkına yasal olarak erişimdeki zorluk, sığınmacı ve mülteci LGBT bireyleri kayıt dışı çalışmaya itilirken, çoğu paralarını alamıyor, işyerinde sözlü ya da fiziksel tacize ve şiddete maruz kalıyor.
Raporun sonuç bölümü şöyle:
"T.C., taraf olduğu ve ulusal hukukun bir parçası haline getirdiği Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi'nin, BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin gereklerini yaparak tüm sığınmacı ve mülteciler için İnsan Hakları alanında gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Bunun için;
* 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolüne getirilen coğrafi sınır kaldırılmalıdır. Türkiye Avrupa dışındaki ülkelerden gelen sığınmacı ve mültecileri kabul etmelidir.
* Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısı Taslağı'nın ayrımcılığı yasaklayan maddesine "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği" ibareleri eklenmelidir.
* Sığınmacı ve mülteci LGBT bireylerin sürekli olarak yüz yüze geldiği, Yabancılar Şube'si polis memurlarına, Valilik ve Sosyal Yardımlaşma çalışanlarına homofobi, transfobi ve toplumsal cinsiyet konularında eğitim verilmelidir. Bu eğitimlerin verilmesinde LGBT örgütleri ile iletişim halinde olunmalıdır.
* Sığınmacı ve mülteci LGBT bireylerin ikamet edeceği şehir belirlenirken veya ikamet ettiği şehirden başka bir şehre nakil talebi değerlendirilirken öznelerin fikirlerinin belirleyici olmasını sağlayacak yasal altyapı hazırlanmalıdır.
* Yeni Anayasa'nın eşitliği düzenleyen maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı eklenmelidir.
* Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek 12 No'lu protokol onaylanmalıdır.
* Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kanun Tasarısı Taslağı'nın ayrımcılığı yasaklayan maddesine "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği" ibareleri eklenmelidir ve "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği" taslakta açıkça tanımlanmalıdır.
* Türk Ceza Hukuku kapsamında nefret suçları tanımlanmalı ve LGBT bireylere yönelik bu motivasyonla işlenen suçlar cezalandırılmalıdır. Bu konuda istatistiksel çalışma yapılmalıdır.
* LGBT bireyleri suçları olmadığı halde suçlu konumuna getirerek homofobik ve ayrımcı uygulamalara yol açan "genel ahlak", "müstehcenlik", "teşhircilik", "doğal olmayan cinsel ilişki", "Türk Aile yapısı" gibi kavramlar net bir şekilde açıklanmalı ve LGBT varoluşların cezalandırılmasına son verilmelidir. Benzer muğlâk ifadeler sebebiyle LGBT bireylerin düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlamaya yönelik yapılan düzenlemelere son verilmelidir. LGBT bireylerin insan hakları alanında örgütlenmeleri desteklenmelidir.
* İnsan haklarını ilgilendiren her konuda ve bilhassa ayrımcılığın önlenmesini konu alan düzenlemeleri yaparken Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği'nin ilgili birimlerinden görüş alınmalıdır. Tüm bu çalışmaları insan hakları örgütleri, kadın hakları alanında çalışan örgütler, mülteci hakları alnında çalışan örgütler ve LGBT örgütleri ile işbirliği içinde hareket ederek gerçekleştirmelidir.
* Ayrımcılığın ortaya çıkarılmasına yardımcı olacak istatistiksel çalışmalar yapılmalıdır."
Raporun tam metnine ulaşmak için tıklayın. (ÇT)