Şu an vizyonda, bağımsız sinemamızın özgün yapımlarına güzel bir örnek teşkil eden ve izleyenlerin kendisinden bir parça bulduğu bir film dikkat çekiyor: Mukadderat.
Bu seneki 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde "En İyi Film" ödülünü kazanan yapım, hem sinema eleştirmenlerinin hem de izleyicilerin beğenisini kazandı.
Filmin senaryosunu, daha önce imza attığı başarılı projelerle tanıdığımız Erdi Işık kaleme aldı. Mukadderat’ın en çok konuşulan yönlerinden biri de başrolde uzun bir aradan sonra yeniden izleme şansı bulduğumuz Nur Sürer’in performansı. Performansı ile Sürer de Altın Portakal'da "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü aldı. Sürer, böylelikle bu ödülü üçüncü kez kazanmış oldu.
Filmin senaristi Erdi Işık, filmin perde arkasını ve hikâyenin oluşum sürecini bianet okurları için anlattı.
Yas ve mizah
Sizi mühendislikten tiyatro eğitimi almaya yönelten ne oldu?
Mühendislik eğitimini bile isteye aldım, ancak daha okulun ilk haftasında mühendis olarak çalışmayacağımı anlamıştım. (gülüyor). Bir gün bile çalışmadım; ancak aldığım eğitimin yazarlıkta çok faydasını gördüm. Yazmanın matematiğini kolayca çözdüm diyebilirim. Kendimi keşfettiğim süreçte de tiyatro, sinema, yazarlık ve medyanın benim için oldukça heyecan verici alanlar olduğunu anladım. Hobimi mesleğe dönüştürme kararı aldım, yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi bu alanlarda tamamladım.
Sizi “Hipokrat”la tanıyanlar “Mukadderat”ta bambaşka bir öykü ile karşılaşıyorlar… Kayıp ve yası hem güldüren de hem umutlandıran feminist bir bakışla nasıl ele aldınız?
Açıkçası tarzım daha çok kara komedi. Benim tiyatro projelerimi takip edenler (ki siz de öylesiniz) zaten bu janra yakın olduğumu bilirler. Genel meselem ‘insan’… İnsan hikâyeleri anlatmayı seviyorum, özellikle dert edindiğim konuları biraz da mizahi bir dille anlatmayı tercih ediyorum. En azından şimdilik… Mukadderat’ta toplumsal bir yaraya, kadın haklarına, parmak basmak istedim ve bunu da slogan atmadan başardığımızı düşünüyorum.
“Vefa borcu”
“Mukadderat”ın senaryosunun tohumları ne zaman atıldı ve oyuncularla buluşma yolculuğu nasıl gerçekleşti?
Üç yıl önce, Nur Abla (Sürer) ile tanıştığımızda, kendisi bana 65-70 yaşındaki kadın karakterlerin merkezde olduğu projelerin yokluğundan sitem etmişti. Ben de tam o dönemlerde “Mukadderat” üzerine düşünüyordum. Kendisine bahsettim, senaryoyu okumadan “Evet,” dedi. Ardından Ocak 2023 ‘te Letonya’da bir yazarlık kampına katıldım ve orada filmin taslak senaryosunu yazdım. Ardından önce Nur Sürer ve sonra yönetmenimiz Nadim Güç projeye dahil oldu, süreç başladı…
Bir kadın filmi yapmayı hedeflemiş miydiniz?
Evet. “Mukadderat”ın benim için oldukça özel bir hikâyesi var. Çünkü Nur Sürer’in canlandırdığı Sultan karakteri annemi (Zeynep Işık) temsil ediyor, onun hikâyesini yazmayı çok istiyordum. Bu yıla nasip oldu… Mukadderat. (gülüyor).
Mekân olarak Cide’yi seçmeniz de Kastamonulu oluşunuzla o halde sanırım…
Cide doğumluyum, 13 yaşıma kadar da orada yaşadım. Annem, Işık Pansiyon’un sahibi. Bekleriz… (gülüyor). Haliyle, evet, çocukluğumun geçtiği bu kasabaya bir vefa borcuydu benim için. Filmdeki tüm karakterler, çocukluğumdaki kişileri temsil ediyor.
“Tamamen bağımsız bir film”
Seyircilerden nasıl tepkiler aldınız?
Gayet olumlu. İzleyen herkes filmi çok samimi, sıcak ve gerçek bulduklarını söylüyor. Bu da beni çok mutlu ediyor. En unutamadığım tepki, filmi izledikten sonra gözü yaşlı bir şekilde yanıma gelen bir kadının ‘Filminizde sokak hayvanlarına da yer verdiğiniz için teşekkür ederim’ demesiydi. Çünkü buna özellikle dikkat etmiştik, bu hassasiyetin fark edilmesi çok hoş.
Son olarak, Türkiye’de bağımsız sinema yapmakla ilgili ne düşündüğünüzü merak ediyorum.
Filmimiz Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterildiği günden bu yana, hem seyirciler, hem farklı jüriler hem de film eleştirmenlerinden oldukça güzel yorumlar aldı. Türü sebebiyle, bağımsız film olmadığını iddia edenler de oldu; ama bu film dört farklı yapımcıyla çok kısa bir süre içinde, çok düşük bir bütçeyle çekildi. Yani tamamen ‘bağımsız’ bir film. Türkiye’de bağımsız film algısını değiştirdiğimizi ve bunun ilerleyen yıllarda sinemamızın gelişimine de katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Film hakkında
Sultan, eşini kaybettikten sonra derin bir yalnızlık korkusuyla karşı karşıya kalır ve yeniden evlenmek istediğini çocuklarıyla paylaşır. Ancak çocukları, babalarının vefatının üzerinden yalnızca bir gün geçmişken annelerinin bu kararını doğru bulmaz. Oğlu Nevzat, yaşadıkları küçük ilçede de annesinin bu isteğinin hoş karşılanmayacağını düşünür. Kızı Reyhan annesinin isteğine saygı duymaya çalışsa da kararın aceleyle alındığını düşünür.
Kararından vazgeçmeyen Sultan, kendine uygun bir eş aramaya başlarken ticarete atılmaya karar verir. Çevresindekilerin “Bir kadın olarak bunu başaramazsın” sözlerine aldırmadan yoluna devam eder. Evini pansiyona çevirip işletir, pazarda bir tezgah açar ve erkek satıcılarla mücadele eder. Sultan’ın bu tavrı ilçedeki diğer kadınlara da örnek olur ve onlar da eşlerinden bağımsız bir hayat yaşayıp Sultan gibi pansiyonda ve pazarda çalışmaya başlarlar.
Yönetmen: Nadim Güç
Senarist: Erdi Işık
Oyuncular: Nur Sürer, Aslıhan Gürbüz, Osman Sonant
Görüntü Yönetmeni: Barış Işık
Kurgu: Array
Ses Yönetmeni/ Müzik: Güldiyar Tanrıdağlı
Yapım şirketleri: Rodi Medya, Saros Film
(GÖ/TY)