Oyuncuların hayatı hemen hemen herkes için ilgi çekicidir. Oyuncuların, oyuncuları yani bizzat kendi hayatlarını oynaması da pek aşina olduğumuz bir durum olmadığı için olsa gerek, seyirciler için ayrıca ilgiyle karşılanabilir.
Şu an sezonda bu anlamda merakını gidermek isteyenleri doyurabilecek iki oyun var, üstelik ikisi de Tiyatro Mitos’un yerli metin yapımları ve de ikisinin de yönetmenlik koltuğunda Şenol Önder ismini görüyoruz.
Dişe dokunur bulduğum bu iki oyun da tek kişilik performans ve yazının başında da belirttiğim gibi aynı meseleyi ele alan birer kara komediler.
Tek farkları biri kadın diğeri ise erkek oyuncu tarafından sahneleniyor olmaları ve haliyle hikayenin de kadın ile erkek karakter için fark gösteriyor olması.
Yani bir erkek oyuncunun karşılaştığı zorluklarla, bir kadın oyuncunun karşılaştığı zorluklardan bahsediyorum. Ülkemiz koşullarında, ekonomik zorlukları da dikkate aldığımızda bu iki cinsiyet, piyasada neler yaşıyor olabilir?
Ben "Yan Rol"ü yıllar önce başka bir oyuncudan izlemiştim. Deniz Madanoğlu zaten hali hazırda çok beğendiğim bir kalem olduğu için Başak Kara’nın oynadığı ve Pınar Çağlar Gençtürk’ün yönettiği ilk oyunlardan birine gitmiş, meseleyi de ele alışına hayran kalmıştım. Oyun şimdi Merve Polat’ın performansıyla biraz değişmiş, içindeki meseleler artmış, bence biraz kalabalık olmuş ama seyirci bundan hoşlanadabilir tabii, tartışmaya açık.
İki oyunun bana hissettirdiklerini düşündüğümde, "Dublörün Hikayesi" daha çok ölümü, "Yan Rol" ise hayatı merkeze alıyor gibiydi.
"Dublörün Hikayesi"nde Ankara sokakları arasında, arka plana atılan bir erkek oyuncunun kendisini nasıl hırpalayabileceğine, Yan Rol’de ise kadın oyuncunun ne kadar hırslanabileceğini görüyoruz. Sanki bu iki olgu, oyunculuğun temelindeki dialektiği oluşturuyor.
Diğer taraftan sanılmasın ki Kemal Uçar’ın hem kaleme aldığı hem de oynadığı, 80 dakikalık Dublörün Hikayesi bir ölümü anlatıyor, aksine ölümü çok inceden fon yaparak oyunculuğun nasıl bir ölümsüzlük vaadine dönüşebileceğinden bahsediyor aslında. Uçar da başarılı performansıyla ölümün varlığını, ölümsüzlük isteğiyle bize hatırlatıp, hissettiriyor.
Sırf bu nedenle bile oyun teksti ince düşünülmüş ve derinlikli bulunmaya değer. Şenol Önder’in rejisinde de bu katmanlılığın parmağı mevcut tabii.
Bu arada Tiyatro Mitos’u duymamışlar için, Şenol Önder’in eşi Arzu Önder ile 2019’ta birlikte kurdukları bağımsız bir tiyatro.
Tabii Arzu Önder sadece tiyatro kuruluşunda değil, Yan Rol’de dramatug, Dublörün Hikayesi’nde ise asistan olarak, seyirciye sanatsal bakışını tanıtarak göz kırpıyor.
Benden söylemesi bu iki oyunu sezon içinde kaçırmayın, yeni tarihler için de Tiyatro Mitos’un instargramını takip edebilirsiniz. Keyifli seyirler!
(GÖ/EMK)