Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Yard. Doç. Dr. Sevilay Çelenk, Saddam Hüseyin'in ölüm cezasının infazının yaygın medyada tüm ayrıntılarıyla yayınlanmasını bu sözlerle eleştiriyor.
30 Aralık 2006'da Saddam Hüseyin asılarak idam edildi. Medya infaz biçimi ve görüntülerini tüm ayrıntılarıyla ekranlarına taşırken yine çocukların bundan nasıl etkileneceğini gözardı etti.
Medya organlarının çoğu infazı sürekli ve görüntülerin tümünü kullanarak çocukların gözünde Saddam Hüseyin'in öldürülmesiyle birlikte ölümü ve ölüm cezasını da normalleştirdi.
İnfazın hemen ardından ABD, Hindistan ve Pakistan'da olaydan etkilenerek çocuklar öldü. Haberlere göre çocuklar "idamcılık" oynuyordu.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ümran Tüzün ise, infazın ayrıntılı biçimde verilmesinin herkes için travmatik olduğunu vurguluyor.
Bugün Star Gazetezi'nde "Çocuk Saddam Asıldı" başlığıyla yer alan haber medyanın bu konuda çocuk haklarını nasıl ihlal ettiğinin somut örneğiydi.
Prof. Dr. Tüzün ve Yard. Doç. Dr. Çelenk, Saddam Hüseyin'in ölüm cezasının infazının görüntülerinin medyadaki yayınlanmasının çocuklar üzerindeki olası etkilerini bianet'e değerlendirdiler.
Tüzün: Görüntüler çocukları olumsuz etkiledi
Prof. Dr. Tüzün, Saddam Hüseyin'in infazının yayınlaması gibi her türlü olumsuz haberdeki görüntü ve seslerin çocukları olumsuz etkilediğini belirtiyor.
"Çocuklar bu olumsuz olaylara karşı duyarsızlaşabiliyor, özdeşleşebiliyor, taklit edebiliyor ya da keder gibi duyguları yaşabiliyorlar."
Çocukların ölüm gerçekliği ve ölümün ne olduğunun 10 yaşından sonra anlamaya başladığını ifade eden Prof. Dr. Tüzün, "Çocuklar ölümden 10 yaşından önce farklı farklı şeyler anlarlar. Örneğin beş yaşındaki bir çocuğa baban cennete gitti deseler bir gün geleceğini ve cennetin geri dönülebilen bir yer olduğunu düşünebilir" dedi.
"Görüntüler çocuklara yaş gelişimlerine uygun şekilde anlatılmalı"
Tüzün, çocuklara karşılaştıkları görüntülerin yaş gelişimlerine uygun ve anlaşılır bir dille aktarılmasının önemli olduğunun altını çizdi.
"0-3 yaş, 3-6 yaş, 6-12 yaş ve 12 yaş üstü çocuklar bilişsel açıdan ayrı ayrı algılama, anlama ve bunu yorumlama sürecine sahiptir. Onun için 12 yaşındaki çocuğa 3 yaşındaki çocuğa anlattığınız gibi anlatmazsın. Her yaş çocuğun ölümden etkilenmesi farklı, gördüğü olaylardan etkilenmesi farklıdır.
Küçük yaştaki çocuklar çevresindeki yetişkinlerin duygu ve düşüncelerini ön planda alarak olayları anlarlar. Büyük yaştaki çocuklar ise kendi bilişsel gelişimlerine dayanarak anlarlar. Hangi yaş gelişimindeyse onun anlayabileceği bir dilde sorularına cevap vererek anlatmak gerekiyor. 12 yaştan sonra yetişkinlerin anlayacağı şekilde anlamaya başlarlar."
"Ebeveynler çocukların televizyonla baş başa bırakmamalı"
Prof. Dr. Tüzün ebeveynlerin çocuklarını şiddet içeren, korkutucu, rahatsız edeci görüntüler, sesler ve olaylar karşı karşıya bırakmamaya çalışmaları gerektiğini belirtti.
Çocukların televizyonla baş başa bırakılmamaları ve televizyonun kumandasının ebeveynlerin ellerinde olması gerektiğini ifade eden Tüzün, ebeveynlerin çocukların şiddet görüntüleriyle karşılaştıklarında onların yanlarında olup ne hissettiğini anlamak ve bu problemle baş etmelerini sağlamaya çalışmalarını önerdi.
"Medya bu tarz olaylarda bilim insanlarına sormalı"
Medyanın bu tip durumlarda daha dikkatli olmasını isteyen Tüzün, bu tarz olayları bilim insanlarından oluşan bir kurul toplayarak nasıl verebileceğine karar vermesini önerdi.
Tüzün, "Sansasyonel başlık atayım derken nereye zarar verdiklerine bakmaları lazım. Bu başlıkları atanların kendi çocuklarının ne hissedeceğini düşünüp ondan sonra başlıkları atmaları uygun olur" dedi.
Çelenk: Çocukları ayakta olduğu saatlerde yayınlaması çok sakıncalı
Yrd. Doç. Dr. Sevilay Çelenk, Türkiye'de yaygın medyanın Saddam Hüseyin'in ölüm cezasının infaz görüntülerini bütün bir gün boyunca çok fazla tekrarla ve elde olan bütün görsel malzemeyi kullanarak yayınlamasını çok hatalı bulduğunu belirtiyor.
İnfaz görüntülerini tüm ayrıntılarıyla göstermenin gerekli olmadığına dikkat çeken Çelenk, dünyada bazı yayın kuruluşları bu görüntüleri yayınlamamayı tercih ettiğine dikkat çekiyor.
Görüntülerin yayın saatinin çok önemli olduğunu söyleyen Çelenk, "Yetişkinlerin tercih hakkı var. Ama bunu çocuklar için söylemek çok mümkün olamıyor. Çünkü çocuklarda böyle bir tercih oluşturma yetisi çok gelişkin olmuyor. Çocukları ayakta olduğu saatlerde yayınlaması çok sakıncalı" dedi.
"Her çocuktaki etkisi farklı olabilir"
Çelenk, infazın ardından yaşanan çocuk intiharlarını doğrudan yayınlanan görüntülere bağlamanın doğru olmayacağını, fakat bu görüntülerin başka etmenlerle birleşerek çocuklarda farklı travmalara neden olduğunu belirtti.
Bu olayın çocukların duygu dünyalarında nasıl bir karşılığı olduğunun üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğunu belirten Çelenk "Her birinde intihar ya da arkadaşına zarar vererek açığa çıkmayabilir ama tüm çocuklarda başka türlü etkileri olduğunu düşünüyorum. Bu durum çocuğun yaşadığı bağlamla, duygusal ve aile yaşantısıyla hatta içinde olduğu yoksullukla doğrudan ilişkili" diye konuştu.
"Medya bu tarz olaylarda yasal boşlukları kullanıyor"
Medyanın yasal mevzuatta böyle bir infaz görüntüsünün yayınlanmaması ilişkin bir düzenleme bulunmamasından kaynaklı boşlukları çok iyi kullanıldığını belirten Çelenk, RTÜK yasası ve ilgili yönetmeliklerde çocukların akıl ve ruh sağlığını gözetmeyi öngören düzenlemeler bulunduğunu hatırlattı.
Medyanın yasal mevzuatta böyle bir infaz görüntüsünün yayınlanmaması ilişkin bir düzenleme bulunmamasından kaynaklı boşlukları çok iyi kullanıldığını belirten Çelenk, RTÜK yasası ve ilgili yönetmeliklerde çocukların akıl ve ruh sağlığını gözetmeyi öngören düzenlemeler bulunduğunu hatırlattı.
"Medya önerebileceğim tek şey duyarlılık" diyen Çelenk, çocukların bu görüntülerle çok rahat ve korumasız biçimde karşılaştıklarını, dolayısıyla yayıncıların her zaman böyle bir farkındalık içinde olması gerektiğini ifade etti.(KÖ/EÜ)