*Fotoğraflar: AA
TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu’nda sunum yapan uzmanlar, plansız ve doğru yöntemlerle yapılmayan maden işletmeciliğinin, maden ocaklarının yarattığı tahribat ve deniz kirliliğinin geldiği boyutlara dikkat çekti ve uyarılarda bulundu.
BBC Türkçeden Ayşe Sayın'ın haberine göre; Komisyonda sunum yapan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer aldığını söyledi. Ataç, Türkiye'nin 21. Yüzyılın sonuna doğru aşırı iklim olaylarına maruz kalacak üçüncü ülke konumunda olduğunu vurguladı.
TIKLAYIN-Türkiye'de iklim değişikliğine inananların oranı yüzde 85
"Gözlüklerimizi değiştirmemiz gerekiyor"
Ataç, "2008 yılında hiç konuşmadığımız konular birdenbire büyük bir tehdit olarak hepimizin masasına gelmiş durumda. Hepimizin gözlüklerimizi değiştirmesi gerekiyor. Herkesin artık çevreci olması gerekiyor, aksi halde bu düzen mevcut haliyle gitmeyecek" dedi.
Maden Kanunu, Orman Kanunu ve Toprak Kanunu'ndaki her değişikliğin doğadan bir şeyler götürdüğünü belirten Ataç, vahşi madenciliğin yol açtığı tehlikelere dikkat çekti:
"Özellikle 4’üncü grup metalik madencilikteki su kullanımı, inanılmaz ve tahribat çok büyük...2019 Temmuz ile 2020 Ağustos aylarında 13 ay geçti ve yine bir ihale oldu ve o ihalede de 2685 noktada maden ihalesine çıkıldı. Sadece bu ihalede çıkarılan alanların toplamı da Kayseri ilinden büyük alan."
TIKLAYIN-68 ilde 766 maden sahası: Ağaca, suya, insana tehdit
"Mera alanları yok edildi"
Ataç, madencilikte kullanılan yöntem ve verimlilik konularında da büyük sorunlar olduğunu söyledi. Maden ve arazi bozulumu incelemesi kapsamında Burdur ve yöresinde yaptıkları araştırmalarla ilgili de bilgi veren Ataç, bu bölgede 950 bin hektarlık alanda 571 adet taş ve mermer ocağı saptandığını ve bu ocakların yüzde 35’inin orman içinde olduğunu ve yüzde 40’ının da mera alanlarını yok ettiğini ifade etti.
Ataç, "madencilik, enerji ve diğer izinler" kapsamında 2015, 2016, 2017’de toplam 17 bin 900 âdet izin verildiğini, 146 bin hektar orman alanından çıkarıldığı bilgisini de paylaştı.
İzin verilmeden önce ciddi çalışma yapılması gerektiğini belirten Ataç, "Ormanları çok parçalamışız. Türkiye çok önemli bir biyoçeşitliliğe sahip, o yüzden korunan alanların yükseltilmesi lazım" dedi.
TIKLAYIN-Kaz Dağları Yöresi'nin yüzde 79'u maden ruhsatlı
"Vahşi madenciliğe karşıyım"
Komisyon Başkanı Veysel Eroğlu ise AKP hükümetleri döneminde orman alanlarının 2,1 milyon hektar artırıldığını ve bu konuda herkesin hassas olduğunu söyledi:
"Ben vahşi madenciliğe karşıyım. Bunu her zaman söyledim ama çevreci madenciliğe mecburuz. Benim tüm kurumlara tavsiyem şudur; yapılacak ihalelerde tüm kurumlardan görüş alınmalı. Gerekli izinler, muvafakatlar alındıktan sonra ihale yapılmalıdır. Bunu yapmadan ihale edildiğinde vatandaş da mağdur oluyor.
"Devlete düşen, tüm kurumlardan izinleri toplayıp ÇED çalışmasını yapmak. İhaleyi alan kişinin kimseyle muhatap olmadan ertesi gün kazmayı vurması lazım. Şimdi vatandaşlarla iş adamlarını karşı karşıya getirmiş oluyoruz.
"Yapılacak şey; tüm işlemleri devlet tamamlasın, kendi kurumlarından izinleri, ruhsatları ne varsa yapsın, her şey tamam olduktan sonra ihaleye çıksın. Bu benim talebimdir."
|
TIKLAYIN-"Müsilaj doğa olayı değildir, doğal da değildir"
"Gemiler istilacı türleri taşıyor"
Atalar’ın dikkat çektiği bir başka konusu ise Süveyş Kanalı’ndan Türkiye denizlerine gelen "istilacı türler" oldu:
"Süveyş Kanalı doğal bir şekilde açılmadı. Oradan gelen, okyanustan gelen, Hint Okyanusu’ndan gelen bazı istilacı türler hatta ne olduğunu, nereden geldiğini bilmediğimiz bazı türler şu anda hem Akdeniz’de hem Marmara’da. Onların aracılığıyla da Karadeniz’e gidiyor.
"Gemilerin balast suyu kaynaklı yani başka bir ülkeden aldığı denizi gidip tonajını düşürmek için başka yerlerde boşalttığı zaman oradaki deniz canlıları da onunla beraber geliyor -ki bu konuyla ilgili Gemi Balast Suları ve Sedimanlarının Kontrolü ve Yönetimi Hakkında uluslararası sözleşmeye de biz tarafız- bu taahhütleri de yerine getirmemiz gerekiyor.
"Hem gemi balast sularıyla hem de Süveyş Kanalı etkisinde yabancı türler denizlerimize geliyor ve biz bunun etkisini şu anda bilemiyoruz. Bu konularla ilgili bilimsel çalışma yapmamız gerekiyor.”
TIKLAYIN-"Birleşik Krallık çöpleri Türkiye'de yasadışı şekilde boşaltılıyor"
"En çok Marmara ısınıyor"
Atalar, Türkiye denizlerinin en önemli sorunlarından birinin karasal ve evsel atık kirlenmesi olduğuna vurguladı. Bu durumun Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj (deniz salyası) kirliliğinin de nedenlerinden biri olduğunu belirten Atalar, ayrıca Marmara’nın en çok ısınan deniz olmasının da etkisi olduğunu söyledi.
"Normalde bahar geçişlerinde müsilajın görüldünü" belirten Atalar, konunun uluslararası boyutu da bulunduğuna dikkat çekti, bir çalıştay yapılması ve stratejik eylem planı çıkarılması gerektiğini vurguladı.
TIKLAYIN-Türkiye yine Avrupa'dan en çok plastik çöp alan ülke oldu
"Hala çöp ithalatı yapılıyor"
Türkiye’nin 2012'de deniz çöplerinin yönetimi için stratejik çerçeveyi kabul ettiğine ancak hala çöp ithalatı yaptığına dikkat çeken Atalar, “Çevre durum raporlarına göre Türkiye, Akdeniz'in en büyük cıva kirleticisi. Cıva, kurşun, ağır metal kirleticisi” tespitine yer verdi.
Atalar’ın bu tespitine AKP’li Komisyon Başkanı Veysel Eroğlu, “Bunun gibi şeyleri söylerken elinizde bir bilgi olsun” diye itiraz edince Atalar, bu tespitin Akdeniz Eylem Planı’nın Çevre Durum raporunda yer aldığını ve bunu komisyona da sunabileceğini ifade etti.
TIKLAYIN-Marmara'da müsilajdan denizin altı bile görünmüyor
Bakan: Türkiye'yi suçlamak yanlış
Ancak Eroğlu, “Türkiye'yi suçlamak çok yanlış. Bir tarihte, Boğaziçi üniversitesinden bir profesör özellikle bu cıva konusunda birtakım iddialarda bulundu ve Türkiye'deki bir balık ihracatının önünü kesti” itirazında bulundu.
Eroğlu, bu iddialar üzerine araştırma yapıldığını ve diğer ülkelerin daha fazla civa kirleticisi olduğunu ileri sürerken, Atalar, gerekli belgeleri komisyona göndereceği görüşünü yineledi.
TIKLAYIN-Plastik kirliliği Everest Dağı'nın zirvesine ulaştı
"10 bin ton atık gümrükte bekletiliyor"
Komisyonun CHP’li üyesi Murat Bakan ise yurt dışından yapılan plastik atık ithalatının yarattığı tehlikeye dikkat çekti.
Son 15 yılda Türkiye’nin plastik atık ithalatının 173 kat arttığına işaret eden Bakan, dünyadaki plastik atıkların yüzde 75’ini alan Çin’in 2018’de getirdiği yasak üzerine, çöplerin yeni adresinin Endonezya, Türkiye ve Hindistan olduğunu vurguladı.
Halen 10 bin tonun üzerindeki atığın gümrüklerde bekletildiğini ve geri dönüştürülemez nitelikte olduğunu ifade eden Bakan, “Türkiye’nin çöpü, bizim plastik geri dönüşümünü sağlamamıza yetecek miktarda atık içeriyor. Biz kendi çöpümüzü ayrıştırıp bunu ekonomik değer olarak kullanmalıyız” önerisinde bulundu.
Bakan, plastik atıkların yakılmasıyla çıkan gazların doğrudan sera etkisi yarattığını ve kanserojen özellikler içerdiğini, çöktüğünde suları ve tarım arazilerini kirlettiğini belirtti. (RT)