İstanbul Kültür Sanat Vakfı desteğiyle 17. İstanbul Bienali kapsamında Hrant Dink Vakfı ve 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekanı iş birliğinde düzenlenen Mantı Festivali dün (22 Ekim Cumartesi) Hrant Dink Vakfı Anarad Hığutyun Binası’ndaydı.
İlki 2019 yılında gerçekleştirilen ve Kayseri Mantı Festivali olarak anılan festival, pandemi koşulları sebebiyle iki yıl ertelendi. Üç yıllık aradan sonra bu yıl ikincisi organize edilen Mantı Festivaline ise ilgi çok büyüktü.
Türkiyeli Ermeniler, yurtdışından gelenler, akademisyenler, gazeteciler mantı tatmak, yemeğin çok kültürlülüğüne dair yeni şeyler keşfetmek ve bir aradalığı yeniden deneyimlemek için festivale geldiler. Kolektif bir şekilde üretilip pişirilen mantılara Ermenice şarkılar ve türküler eşlik etti.
Mantı Postası yayında
Hrant Dink Vakfı Proje Kordinatörü Aslı Sağlam Yolcu, Bienal’in Mantı Festivaline olan ilgisinin Mantı Postası adında bir yayını doğurduğunu ve bu yayının üç sayıdan oluştuğunu ve mantıpostası.com isimli bir sitede yayımlandığını ifade ediyor. Matbu baskıda ise bu üç dijital sayı bir araya getirilmiş.
“Mantı postasında yer alan yazıların içerisinde yine direniş, dayanışma, çok kültürlülük, yaratıcı yollarla bir arada kalmak, mutfağın birleştirici gücü gibi konular ele alınıyor. Ve bu yayın yazılarla birlikte bir sürü podcast, video, illüstrasyon biçiminde içerikleri de içeriyor.
“Mantı Postası’nın matbusunun da sitesinin de yayımlanması 13 Eylül’de Bienal’in açılışıyla gerçekleşti. 22 Ekim’deki mantı festivali hem Kayseri Mantı Festivali’ne bir gönderme hem de mantı postasının tekrar tanıtılmasına bir katkı. Ayrıca yeniden mantı festivali ile bir arada olmak, gelişmek, dayanışmak anlamında yapılan bir etkinlik.”
Çevre dostu mantı
Mantı festivalinde et yemeyenler için vejetaryen mantı seçenekleri hazırlanırken veganlar için de vegan yoğurt ve tereyağı gibi alternatifler düşünüldü. Ayrıca yiyecekler ve içecekler içinde geri dönüştürülebilir tek kullanımlık tabak, bardak gibi araçlar tercih edildi.
Festivale ailesiyle katılan akademisyen sosyolog Didem Danış festivale dair izlenimlerini şu sözlerle aktardı:
“2019 yılında burada yapılan ilk mantı gününe de gelmiştim. O zamanki yaratıcı fikir beni çok etkilemişti. Çünkü biliyorsunuz Kayseri’deki konferansa valilik izin vermediği için daha sonra İstanbul’a taşımak istediklerinde de gene valilik yasağı çıktığı zaman bir tür alternatif çözüm olarak Mantı Günü ortaya çıkmıştı.
"2019’daki Mantı Günü de böyle dolu dolu geçmişti. Aslında bu Mantı Günü ve yaşanan olaylar, baskıların insanı çok daha zayıf ve çaresiz hissettirdiği anlarda bir arada başka yollar açabileceğimizi bize gösterdi.
"Bugün de tekrar özellikle mantının hem içinde farklılıkları barındıran hem de birleştirici yanını hep beraber deneyimledik. Nasıl da mutlu ve güzel bir günü inşa edebileceğimizi gösteren bir yemeğin çevresinde buluşmak bence çok güzel.
“Burada olduğum için çok mutluyum çünkü çoğumuz çok kasvetli zamanlardan geçiyoruz. Sevdiklerimizle bir araya gelebilmek çok kıymetli. Bu yemek üzerinden farklılığı, çeşitliliği ve bir arada olabilme imkanını düşünmek güzel bir andı.”
Festivale katılan katılımcılardan biri ise Ermeni olmadığını ama Malatya’da Hrant Dink’in doğduğu mahallede doğduğunu ve Ermeni komşuları olduğunu anlattı. O yüzden Hrant Dink Vakfı’nın da katkılarıyla düzenlenen bu festivale geldiğini, bu sayede kaybettikleri bir aradalığı ve kültürü bu şekilde deneyimleyebildiğini söyledi.
Festivalin ikinci kısmındaysa Ayşe Gül Altınay’ın moderatörlüğünde bir sohbet gerçekleşti. Yemek ve çokkültürlülüğün konuşulduğu sohbette Sasa Aslanoğlu, Lian Penso Benbasat, Özge Samancı, Takuhi Tovmasyan, Aylin Yazıcıoğlu konuşmacı olarak yer aldı.
“Hrant’çığım kulakların çınlasın”
Sofranız Şen Olsun yemek kitabının yazarı Takuhi Tovmasyan hatıra defteri gibi tuttuğu yemek kitabının öyküsünü dinleyicilerle paylaşırken Hrant Dink’i anmayı da unutmadı.
“Ben hiçbir zaman rahmetli Hrant demedim. Diyenlerden de rahatsız oldum. Benim için Hrant ölmedi, yaşıyor. Ve ben onun için hep Hrant’çığım, kulakların çınlasın diyorum. Yine şimdi de Hrant’çığım kulakların çınlasın. Bak senin evinde, yuvanda, senin de çok sevdiğin bir mekanda bir araya geldik. Yine güzel bir sofra kuracağız.”
“Kalbimizdeki bu çivileri çıkaralım”
Tovmasyan büyüklerinden, ninelerinden öğrendiği tarifleri topladığı hatıra defterinin tesadüfi bir şekilde kitap olarak basıldığını söylüyor. Kitabın sadece bir yemek kitabı olmadığını da ifade eden Tovmasyon kitabın sonunu bir irmik helvası tarifiyle bitirdiğini ifade ediyor. Çünkü babasını kaybettiği 1975 yılından beri her kasım ayında onu anmak adına ve ölmüşlerin, yitip gidenlerin ruhu için irmik helvası pişirdiğini söylüyor. Tovmasyon uzun konuşmasını bir barış vurgusu yaparak sonlandırıyor.
“Kardeşim gel. Ayağına çivi batmış, canın acıyor. Senin ayağındaki çiviyi uzat da ben çıkarayım. Benimkini de sen çıkar. Kalbimizdeki bu çivileri çıkaralım.”
Sasa Aslanoğlu ise babannesinin mutfaktaki hükümranlığının çok güçlü olduğunu belirtiyor. Ancak (yayası) babaannesi ölünce annesinin mutfağa girebildiğini söylüyor.
Kayseri ve Karamanlı Rum mutfağına dair birçok tarifi annesinden bir öğrendiğini ve bu kültürel hafızayı korumak için bu yemekleri sosyal medyada paylaştığını ifade ediyor. Kendisini mutfağa dair şaşırtan unsurlardan birisi de Karadeniz Rumlarına ait bir yemeğin Karaman’da da benzer adla farklı şekilde yapılabilmesi.
“Mutfak politik bir yer”
Şef Aylin Yazıcıoğlu da evlerde mutfak işlerinin kadınlara bırakıldığını ama dışardaki restoranlarda şeflerin genellikle erkek olduğu tespitini kabul ediyor.
Bütün herkesin kadınlara ihtiyacı olduğunu, onlarla çalışmak istediğini fakat bu isteğin de bastırıldığını vurguluyor. Söz konusu mutfak olunca kendi ailesindeki çok kültürlülüğü vurgulamadan da geri durmuyor. Bir yemeğin pişirmenin yüzlerce yolu olabileceği gibi adlandırmaların da çeşitli olduğunu söylüyor. Mutfağın politik bir yer olduğunun hep gözden kaçtığına işaret ediyor.
“Bir yemek tarifi paylaşmak ne kadar suç olabilir”
Yazıcıoğlu konuşmasını şöyle bitiriyor:
“Birlikte dayanışma beraberlik, bunlar kimin işine geliyor, kimin işine gelmiyor? Günün sonunda hani toplama çıkarma yaptığınız zaman ben buna bakıyorum.
“Onu konuşuyorsun da bunu konuşmuyorsun. Onu demiyorsun da bunu diyorsun. O iş öyle değil. Bence çok önemli bir konu bu. Keşke daha çok aile yemek tarifleri paylaşılsa. Bir yemek tarifi paylaşmak ne kadar suç olabilir? “
Yemek ve çokkültürlülüğün konuşulduğu konuşmaların ardından Mantı Festivali KoroBiz’in Ladino, Kürtçe, Zazaca, Ermenice şarkıları seslendirmesiyle sona erdi. (ED/EMK)