Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) ile birlikte bugün başlayan ve yarın da devam edecek olan “Sürdürülebilir Madencilik ve Çevre” başlıklı bir çalıştay düzenledi.
AKP'ye yakınlığı ile bilinen ve geçtiğimiz haftalarda Diyarbakır’daki kentsel dönüşüme de desteğini açıklayan MMG’nin asıl katılımcı olduğu çalıştayda madencilik sektörünün gelecekteki yeniliklerini analiz ederek bir vizyon çizilmesi hedefleniyor.
Çalıştaya ilişkin yapılan çağrıda, “etkinlik sırasında sektörün kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademi boyutunu temsil eden paydaşlarının aynı platformda bir araya gelmesi ve etkileşimde bulunması” da hedefler arasında sıralanırken TMMOB’a bağlı Maden Mühendisleri Odası (MMO), doğrudan bir davet almadığı etkinliğin katılımcıları arasında yer almıyor.
Konuya ilişkin bianet’e konuşan MMO Genel Sekreteri Erşat Akyazılı, çalıştayla ilgili kurum adına yazılmış bir çağrının kendilerine gelmediğini belirterek “Burada en önemli sorun, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü olan, Anayasal bir kuruluş olan TMMOB ve bağlı odalarının Bakanlığın da bir biçimde adının geçtiği bir etkinliğe doğrudan davet edilmiyor olması. Ya da Bakanlığın bu konuda TMMOB Maden Mühendisleri Odası ile bu tür bir etkinlik yapmak yerine, kökeni ve oluşumu daha muğlak olan başka organizasyonlarla faaliyet yürütmeyi seçiyor olması” dedi.
“Kamu işleyişine uygun değil”
Bakanlığın tavrını “kamu işleyişi açısından bir handikap” olarak nitelendiren Akyazılı, Bakanlık ve kamu kurumlarının Maden MO’nun yaptığı etkinliklere katılmaktan bile zamam zaman imtina ettiğini belirterek açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bir kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Odamızın ve TMMOB’a bağlı diğer odaların bu tür etkinliklerde yer alması gerektiğini savunuyoruz. Türkiye madenciliğinin daha iyi, daha bilimsel, çağın gereklerine uygun kamu yararını gözeten çevreyle barışık bir biçimde yapılabilmesi için, kamu yararı doğrultusunda çalışmalarını yürüten, bilimsel teknik ölçütleri rehber edinen, örgütü özelliği bulunan bizlerle birlikte bir çalışma yapması, ya da bizlerin çalışmalarına dahil olması kamu işleyişi açısından gerekli ve zorunludur.
“Umarım bu kamu işleyişine uygun olmayan, politik içerik bulunan bu tavırlardan bir an önce vazgeçerler.”
“Zayıf ve eksik bir tartışma olacak”
Maden Mühendisleri Odası’nın eksikliğinin çalıştayın işleyişi ve sonuçları açısından nasıl bir etkiye neden olacağını sorduğumuz Akyazılı, çalıştayın “zayıf ve eksik bir tartışma” olarak kalacağını söylüyor:
“Birincisi; biz 1954 yılında kurulmuş her sene 4-5 adet bilimsel-teknik sempozyum, kongre ve çalıştaylar yapan deneyimli bir uzmanlık örgütüyüz. Bu nedenle oldukça geniş bir deneyim ve birikime sahip kadrolarımız var. Bizim gibi bir örgütün bu tip toplantılarda olmaması madencilik sektörünün bizde toplanan bilgi birikimi kullanamaması anlamına gelir. Bu nedenle son derece zayıf olur.
“İkincisi niteliğimiz gereği madenciliğe toplum ve ülke çıkarları çerçevesinde yaklaşıyoruz. Herhangi bir şirket ve/veya çıkar grubu ile ilişkimiz olmadığı için bitreysel menfaatler peşinde olmayan bir örgütüz. Dolayısıyla toplantıdaki eksikliğimiz kamusal çıkarların gözetilmesi, doğal kaynakların etkin ve verimli kullanılması açısından büyük bir eksik. Bu koşullarda ne çevreye duyarlı, ne sürdürülebilir, ne de topluma yararlı bir madencilik tartışılabilir. Bu toplantıda olsa olsa, ‘daha fazla para nasıl kazanılır’ konusu tartışılabilir.”
Sürdürülebilir madencilikten ne anlamalıyız?
Çalıştayın sonuçlarını henüz bilmesek de konusunun sürdürülebilir madencilik ve çevre üzerine olduğunu biliyoruz. Yarın ortaya çıkacak metinde bu iki başlığın nasıl ele alınması gerektiğini anlamak adına Akyazılı, sürdürülebilir madencilik ve çevreye ilişkin şunları anlatıyor:
“Sürdürülebilir madencilik, ülkenin ihtiyaçlarına yönelik planlı bir madencilik demek. Sırf şirketlerin para kazanması için ülkenin ve toplumun ihtiyacı olmayan madenlerin üretilip dışarıya satılması hem yararsız hem de madenciliğin sürdürülebilirliği konusunda ciddi sıkıntılar doğurur. Çünkü madenler tükenebilen, yani kıt kaynaklardır. Ülkemizde de maden çeşitliliği çok olsa bile rezerv çok güçlü değil. Dolayısıyla madenciliğin ülke ihtiyaçları doğrultusunda planlı yapılması lazım.
Doğal kaynakların kullanımı neden önemli?
“Öte yandan doğal kaynakların diğer unsurları olan ormanlar ve sular da bizim kaynaklarımızdır. Yanlış yapılan madencilik faaliyetleri toplumun ihtiyacı olan diğer doğal kaynakların bozulmasına da yol açma ihtimali barındırdığı için üretim ve tüketimlerinin koordineli ve planlı olarak yapılması gerekiyor. Bu da ancak uzun vadeli, planlı, kalkınmaya yönelik, kamucu politikalarla mümkün olabilir.
“Yani, gelecek yıllarda toplumun ve sanayinin ihtiyacı ne olacak, hangi madenlerin üretimine öncelik verilmeli, madenlerin üretimiyle diğer doğal kaynakların tüketimi arasındaki denge nasıl kurulmalı gibi soruların yanıtlanması gerekir. Bu soruların cevaplanması da ancak hem uzun vadeli ve planlı bir bakış açısına hem de kamucu bir yaklaşıma ihtiyaç duyar. Bu ikisinin birlikteliği de madenciliğin sürdürülebilir yapılması için bir çerçeve oluşturur.
Madencilik nasıl sürdürülemez?
“Fakat ‘ne olursa olsun üretelim, dışarıya satalım’ gibi sadece rant ve kar elde etmeyi amaçlayan, doğaya ve çevreye saygısız bir anlayış madenciliği sürdürülebilir olmaktan çıkarır. Birincisi, madenlerin artı değer elde etmeksizin dışarıya satılması, sonrasında katma değeri yüksel teknolojik ürünler olarak geri alınması çok ciddi ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
“İkincisi, toplumun ihtiyacı olan diğer doğal kaynakların, suyun, ormanın, toprağın kirletilmesine neden olur. Dolayısıyla bir yandan ihracat geliri elde ederken diğer yandan toplumun yaşamsal ihtiyaçlarının tarumar edilmesi söz konusu olur. Böyle bir madencilik de asla sürdürülemez.”
Etkinliğin ana sponsorları TÜMAD ve TÜPRAG
Etkinliğin ana sponsurluğunu TÜMAD ve TÜPRAG şirketleri üstlendi.
TÜMAD, geçtiğimiz günlerde Çanakkale, Lapseki'de tamamı ormanlık arazi olan bir alanda altın madeni projesine başlamış ve bölge halkının itirazıyla karşılaşmıştı.
TÜMAD aynı zamanda Balıkesir’in İvrindi ve Burhaniye sınırlarında yürüttüğü altın madeni projesiyle neden olduğu ekolojik yıkım ile de biliniyor.
Kanadalı şirket Eldorado Gold’un yerli iştiraki TÜPRAG ise Samsun’un Şahin Dağları’nda, Kazdağları’nın 5 katı büyüklüğündeki bir alanda yürüttüğü altın madeni çalışmalarıyla biliniyor.
Son olarak Denizli’nin Çivril ilçesi, Gürpünar Mahallesi’nde kireçtaşı ocağı açmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuruda bulunan şirket, 25 hektar altındaki projeler kanun gereği ÇED kapsamı dışında değerlendirildiği için toplamda 39,26 hektarı bulan madencilik faaliyetini iki ayrı projeymiş gibi, iki gün arayla sunmuştu.
(TP)
* Çalıştay programına ilişkin detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz