Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BM İDÇS) kapsamında, 1997'de imzalanan Kyoto Protokolü, sanayileşmiş ülkelerin seragazı salımlarını 2012'ye kadar 1990 düzeyinin yüzde 5,2 altına çekilmesini hedefliyor.
ABD'nin imza atmadığı Kyoto Protokolü, 2004 yılının sonunda Rusya Federasyonu'nun da katılmasıyla işlevsellik kazandı.
"Temiz enerjiye yönelmeliyiz"
Örgen Uğurlu, Sanayi Devrimi'nden bu yana gezegenin ortalama sıcaklığının 0,6-0,8 derece arttığını belirterek "Bu artışın iki dereceyi geçmesi, geri dönülmez çevresel felaketlere yol açacak. Bunu başarmak için temiz enerji seçeneklerine yönelmek yaşamsal önemde" dedi.
"BM İDÇS'nin yürürlüğe girmesi, gelişmiş ülkelerin sorumluluklarını anımsamasına pek de yardımcı olmadı" diyen Uğurlu 1994 yılından bu yana seragazı salımlarındaki en büyük artışların, zengin ve gelişmiş ülkelerde gerçekleştiğini belirtti.
ABD ve Avustralya'nın, daha önce imzalamış olmalarına rağmen Kyoto Protokolü'nü reddettiğini söyleyen Uğurlu, Türkiye'nin ise, henüz Kyoto Protokolü kapsamında bir yükümlülüğü bulunmadığını söyledi.
Fosil yakıta olan bağımlılık azaltılmalı
Marmara Üniversitesi Enerji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar Türkiye'nin, 24 Mayıs 2004'te taraf olduğu BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne uyum için acilen çalışmalara başlaması ve stratejik enerji planlaması yapması gerektiğini söyledi.
Fosil yakıta olan bağımlılığın azaltılması gerektiğini vurgulayan Uyar, Türkiye'nin yapması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
* Seragazı envanteri ile orta ve uzun vadeli seragazı öngörüm çalışmalarının başlatılması,
* Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması,
* Enerji verimliliği çalışmalarının ilerletilmesi,
* Toplu taşımacılık sistemlerinin yaygınlaştırılması,
* Sürdürülebilir atık yönetiminin yaşama geçirilmesi,
* Ormanlaştırma çalışmalarının hızlandırılması.
"Hükümet bilinçsiz"
Özgür Gürbüz ise, Kyoto Protokolü'nün dünyanın kendini kurtarması için yetersiz kalabileceğine dikkat çekerek "1800'lerden beri fosil yakıtları, kömür, petrol, doğalgazı yakıyoruz. Irak'ta petrol için savaş yapılıyor. Rüzgar veya güneş gibi sınırsız enerji kaynakları için böyle savaşlar güdülmeyecek" dedi.
Protokole imza atan 134 ülke olmasına karşın saedec gelişmiş ülkelerin yükümlülüğü olduğunu söyleyen Gürbüz, "Sera gazı emisyonlarından gelişmekte olan ülkeler sorumlu ve bu nedenle sözleşme öncelikle gelişmekte olan ülkeleri emisyonlarını düşürmekle sorumlu tutuyor. Etik olarak çok doğru ve tutarlı bir duruş" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin teorik olarak hala küresel ısınmayı "araştırma" safhasında olduğunu söyleyen Gürbüz, "Türkiye'nin çerçeve anlaşması gereği envanter raporlarını hazırlaması ve Türkiye'deki sera gazı salınımlarının toplam ve kişi başı değerlerinin bilimsel ve güvenilir bir şekilde ölçülmesi gerek" dedi.
Hükümetin taraf olduğu sözleşme konusunda bilinçli olmadığını da söyleyen Gürbüz şöyle devam etti:
"Çevre Bakanlığı'nın web sitesinde protokolün çerçeve anlaşmasını imzaladığını bildiren haberin sonunda, şöyle bir cümle bulunuyor; 'Avrupa Birliği'nde sera gazı emisyonları son 9 yıl içerisinde şu kadar şu kadar artarken, Türkiye'de yüzde 65 artış sağlanmıştır'.
Övünülecek bir durummuş gibi bunun belirtilmesi vahim, ama daha da vahimi, yüzde 65 rakamı. Yüzde 65 korkunç bir rakam. Türkiye'nin fosil yakıtlarla ilgili nasıl 'çalıştığını' gösteriyor. Bu işte ne kadar geride kaldığımızı gösteriyor". (KÖ/EÜ)