"İklim değişikliğinin Türkiye üzerine etkileri: Susuzluk, Kuraklık ve Tarımda yaklaşan Kriz" başlığıyla düzenlenen Kuraklık Sempozyumu'nda, küresel sonuçları olan kuraklık sorununun çözümü için, 1960'lardan itibaren tek tipliliği dayatan neoliberal tarımsal politikaların terk edilmesi gerektiği savunuldu.
Türkiye Yeşiller'in Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin desteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Sosyal Tesisleri'nde gerçekleşen ve kolaylaştırıcılığı Yeşiller eş sözcüsü Bilge Contepe'nin yaptığı "Öngörüler, Ekonomik Etkiler ve Tarım Politikasına Bakış" konulu etkinlikte, yerel tarım dinamiklerinin desteklenmesine vurgu yapıldı.
Ersel: Sanayi teknolojik seçimini yapmalı
Kuraklık gibi tabi afetlerin iktisadi yönlerinin ve buna ilişkin mücadelenin ABD, Avustralya ve İspanya gibi ülkelerde iyi bilindiğini ifade eden Ekonomist ve Referans gazetesi yazarı Hasan Ersel, geçmişte ağırlık verilen Ulusal güvenlik kavramına son 5-6 yıldır insan güvenliğinin de yavaş yavaş dahil edildiğini, kuraklık sorunun bunun içinde önemli yer alması gerektiğini ifade etti.
Hükümet programında "reform yapma dönemine girdik" mesajı çıktığına işaret eden Ersel, kuraklıkla mücadele için sanayiinin bir teknoloji seçimi, kamunun da bir düzenleme yapmakla karşı karşıya bulunduğunu açıkladı.
Çobanoğlu: Endüstriyel tarım çiftçiye de empoze edildi
Tarımda kimyasal gübre kullanımı gibi neoliberal politikaların dayattığı yanlış uygulamalara işaret eden Üzüm-Sen başkanı Adnan Çobanoğlu, "Dayatılan yöntemlerle tek tip tohum kullanıldı, bu nedenle su ve pestisit (tarım ilacı) tüketimi arttı ve topraklar eski verimini yitirdi" diye konuştu.
Çobanoğlu, binlerce yıl toprağı işleyen çiftçinin son dönemde suyu amaç dışı kullanmakla suçlanmasının anlamlı olduğunu ifade etti; "Kısa sürede bol ürün elde etmeye dayalı politikalar ve endüstriyel tarım anlayışı çiftçiye de empoze edildi" dedi.
Suyun özelleştirilmesi girişimlerine karşı çıkılmasını isteyen Çobanoğlu, "Irak işgal edildi ama bir şey daha oldu: Tarımla uğraşan insanlara Monsanto tohumu kullanma zorunluluğu getirildi" şeklinde konuştu.
Bursa'da Cargill Şirketi'nin yer altı sularını üretimde kullandığını söyleyen Çobanoğlu, geri kalan bu suların işlenerek içme suyu olarak satıldığını savundu ve ekledi: "Yer altı suların çekilmesinin gelecek yıllarda Bursa çiftçisi üzerindeki etkilerini birlikte göreceğiz".
Atalık: Polikültür tarım ve yerel üretim desteklenmeli
Her yıl dünya topraklarının 24 milyar tonunun erozyona verildiğini, bunda tarımda yanlış politikaların büyük payı olduğuna işaret eden Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube başkanı Ahmet Atalık, Türkiye'de son yıllarda buğday, hububat, fındık ve tütün üretiminin azaldığını, mısır gibi bazı ürünler yeterli olduğu halde ithalata gidildiğini söyledi.
1960'larda tarım ilacı ve sanayi gübreyi yaygınlaştıran 1. Yeşil devrim ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDO) doğuran 1990'lardaki 2. Yeşil devrimin dünyada olduğu gibi Türkiye tarımına da büyük zarar verdiğini söyleyen Atalık, acilen yerel üretimin desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
Atalık, kuraklıkta sonuç alabilmek için tarımda üretimin planlanması, alt yapı yatırımlara gidilmesi, hayvansal gübrenin tercih edilmesi, biyolojik mücadele başlatılması, yerel ürün çeşitliliğine ağırlık verilmesi, polikültür tarımın tercih edilmesi ve anız yakılmaması gerektiğini açıkladı.
Yılmaz: Dünya nüfusu artacak, tarım üretimi azalıyor
Tarımsal nüfusun yeniden artırılması gerektiği, bunun için de herkesin üretimde sorumluluk almasını isteyen Süleyman Yılmaz, küresel ısınmaya işaret ettiği konuşmasında, bir derecelik ısınmanın ürünler üzerinde yüzde 10'luk azalmaya neden olduğunu belirtti.
Dünyada tarıma açılacak yeni alan kalmadığını vurgulayan Yılmaz, dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyarı bulacağını, buna karşın ekili tarım alanlarının 2004 yılı itibariyle 670 milyon hektar azalma gösterdiğini söyledi. (EÖ/NZ)