"Kriz tartışmalarında hep bir erkek dili hakim, tartışanlarsa genelde erkekler... Sadece iktisatçı, akademisyen kadınlarla değil işçi/işsiz ya da ev kadınlarıyla da konuşmak lazım" diyor Türkiye Sınıf Araştırmaları Merkezi'den (TÜSAM) araştırmacı Başak Ergüder.
Ergüder hal böyle olunca kriz tartışmalarında kullanılan jargonun kafa karıştırıcı olmasıyla krizlerden en çok mağdur olan kadınların tartışmadan dışlandığını da kast ediyor. Biz de içinde "cari açık, mortgage, makro, mikro, enflasyon, parite, kredi, borsa" kelimeleri geçmeden bir kadın uzman olarak Ergüder'den "herkesin anlayabileceği" şekilde krizi değerlendirmesini istiyoruz.
"Öncelikle bu kriz rastlantısal bir kriz değil. Sürekli devam eden yapısal nedenleri var. En anlaşılır olanı üretim ile finans arasındaki ciddi ayrışma. Eskiden ekonomi, sermaye birikimi vs. bütün bunlar üretim odaklıydı ve bunun üzerinden dönerdi. Şimdi söz konusu ayrışmayla karşılıksız bir finans şişmesi mevcut. Özetle üretimde karşılığı olmayan bir ekonomi. Bu ekonomi kayıt dışı, işsizlik ve esnek çalışmaya dayalı, düşük ücretler üzerine kurulu, rekabet anlamında kendi içinde çelişkili. Ülkeleri yoksulluğa sevk eden bir ekonomi var dünyada. Tam bir mülksüzleşme süreci. Birilerinin zenginleşmesini diğerlerinin yoksullaşmasının keskinliğinin arttığı bir dönem."
Kimi ekonomistlerin bu krizi 1929'daki ilk dünya buhranına benzettiklerini söyleyen Ergüder bu fikre katılmıyor:
"Sonuçları açısından öyle değil. Daha ciddi işsizlik ve yoksulluk getirecek. Çünkü '29 krizinden çıkarken hükümetlerin iktisat politikası olarak sosyal devlet projesi vardı. Sermaye birikimleri açısından da böyle bir imkan vardı. Ama şimdi elimizde bu imkan da yok. İstihdama dayalı, daha yüksek ücretler, güvenceli hayat, iç pazarın yeniden oluşturulması, sosyal hakların verilmesi, korumacı devlet politikalarının olacağını sanmıyorum."
Ergüder "Çünkü tam da kriz emekçilerin sosyal haklarının özelleştirildiği noktada çıktı. Krize neden olan ve piyasada dolaşan kağıtların hepsine baktığımızda sosyal güvenlik alanları piyasaya çevrildi ve o kağıtlar kendiliğinden değil ama birilerinin kâr etmesi için değer kaybetti" diyor.
"Bizim alın terimiz üzerinden bir piyasa oluşturuldu ve onlar da bu piyasada zarar ettiler. Bunu kim karşılayacaktı? ABD'de bütçe üzerinden para verilecekti ve o bütçe zaten vatandaştan toplanan vergiydi" diyen Ergüder'e göre yine de her kötü durum iyi bir şey barındırır belki ama bu da kendiliğinden olmayacak.
"Belki en çok krizden cana yanan emekçilerin birlikte hareket etmesi gerekir." (EZÖ)
* Krizin kadınlar üzerine etkileri hakkında Başak Ergüder'le yapılan söyleşiyi okumak için tıklayınız.