Hayata Dönüş Operasyonu’nun Bayrampaşa Cezaevi’nde uygulanan “Tufan” planıyla ilgili dava kapsamında, o dönem Ankara’da Jandarma Genel Komutanlığında Kurmay Başkan olarak, Korgeneral rütbesiyle görev yapan Yusuf Soybaş tanık olarak ifade verdi.
Talimatla Ankara 10. Ceza Mahkemesinde bugün ifade veren Soybaş, F tipi cezaevlerinin kapatılması için yapılan eylemler ve ölüm oruçlarının Milli Güvenlik Kurulunda konuşulduğunu öğrendiğini söyledi:
“…Olay tarihinde Türkiye'de çeşitli cezaevlerinde F tipi cezaevlerinin ve DGM’lerin kapatılması sebepleri nedeniyle olaylar vardı, ayrıca cezaevinde açlık grevi ve ölüm oruçları vardı bunu da biz ağırlıklı olarak gazetelerden öğreniyorduk,
Bilindiği gibi jandarma olarak cezaevlerinin harici güvenliğinden biz sorumluyuz, iç güvenliğinden cezaevi yönetimi sorumludur, bu gösteriler uzun süre devam etti ve daha sonra öğrendiğime göre bu konu Milli Güvenlik Kurulunda görüşülmüş, bununla ilgili Adalet Bakanlığı, İçişleri bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının müşterek olarak hazırladıkları bir hükümet kararı doğrultusunda olayların önlenmesi amacıyla operasyon kararı alınmış, o tarihte tahminen 20 kadar cezaevinde eşzamanlı olarak operasyon harekatı yapıldı, bizim jandarma olarak İstanbul'da İl Jandarma Alay Komutanlığı ve Jandarma Bölge Komutanlığı birimlerimiz vardır, Jandarma Genel komutanlığı da hükümetin kararı doğrultusunda operasyonla ilgili kararı Jandarma Bölge Komutanlığına göndermiştir ve mahallinde de mülki amir, başsavcı ve diğer ilgili birimler takdir ve taktikleri doğrultusunda operasyon yapılmıştır, olay mahallinde olmadığım için yapılan operasyonda gerek jandarmanın gerekse diğer birimlerin taktik hatası olup olmadığını bilmiyorum.
Olay tarihinde tevkifevleri şube müdürü JKD Binbaşı Cemal Vural ve Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Daire Başkanı Jandarma Kurmay Albay Ali Aydın’ı cezaevi dış güvenliğinin yeterli tedbirleri alınıp alınmaması amacıyla biz görevlendirdik, buradaki amaç cezaevi dış güvenliğinin yeterli şekilde sağlanıp sağlanmadığına yönelikti, operasyonun nasıl yapılacağı konusunda bir görevlendirme yapılmamıştır, kaldı ki o tarihte operasyona da karar verilmemiştir, operasyon sırasında kullanılan silah ve bombalar bu operasyonu yapan birlik tarafından kadro silahları ile birlikte yaparlar, silahların nasıl kullanılacağına operasyon sırasında birliğin başında bulunan komutan karar verir, ayrıca hukuki sorumluluk yaratmayacak şekilde görüntü alnısın şeklinde bir talimat verildiğinden benim haberim yoktur, operasyonu yapan birlikler kendi operasyonlarına isimlerini kendileri verirler örneğin Atmaca operasyonu, Tufan operasyonu gibi isimleri operasyonu yapan birliğin kendisi verir ve bu bilgiler de birlikte bulunur, Ankaradan Jandarma Özel Asayiş Komutanlığından bir birlik talep üzerine operasyon için gönderilmiştir.
Ben Kurmay Başkanı olarak o zaman Jandarma Genel Komutanı olan Aytaç Yalman’ın emirlerini yerine getirmekten ibarettir bunun dışında benim başka bir yetkim de yoktur.” (AS)
Ne olmuştu? |
Hayata Dönüş Operasyonu'nun Bayrampaşa Cezaevi'nde uygulanan "Tufan" planıyla ilgili 157 jandarma mensubuna "öldürme" ve yaralılarla ilgili "öldürmeye teşebbüs" suçlamalarıyla 12 Mart'ta dava açıldı. Sanıklar arasında üst düzey komutanlar da var. İddianame İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi ve Bayrampaşa Davasının görüldüğü Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davayla birleştirilmesine karar verilerek mahkemeye gönderildi. Bayrampaşa Cezaevi'yle ilgili bu ikinci davada 157 jandarma hakkında 735 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Sanıklar arasında, Hayata Dönüş Operasyonu'nu yöneten, dönemin Jandarma Özel Asayiş Komando Birlikleri (JÖAK) Komutanı Albay Burhan Ergin de var. Bayrampaşa Cezaevi Jandarma Koruma Bölüğünden Zeki Bingöl de sanık olarak davada yer aldı. 35 sayfalık iddianamedeki sanıkların çoğu Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı'ndan (JÖAK). Ayrıca operasyonda görev alan Elazığ j komando taburundan da askerler davanın sanığı oldu. İddianamede savcı, operasyonda görev alan birliklere mensup jandarma görevlilerinin görev sınırlarını aşarak aşırı güç ve silah kullanmak suretiyle 12 kişinin ateşli silah mermileri ve yangınlarda yaralanıp ölümlerine, 29 kişinin yaralanmasına sebep olduklarını ifade etti. Savcı ölü ve yaralı sayısının fazlalığı, yaralıların yaralarının ağırlığı, olayın oluş şekli itibarıyla yaralılara yönelik eylemlerin öldürmeye teşebbüs niteliğinde değerlendirildiğini belirtti. Ancak sanıklar, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 24. maddesindeki "verilen emri yerine getirmek" ve 25/2 maddedeki "meşru savunma ve zorunluluk hali" ile de yargılanıyor. Avukat Güçlü Sevimli bianet'e yaptığı açıklamada, bu maddelerden yargılama yapmanın cezasızlık getirebileceği ihtimaline değindi: "24. maddeye göre kanunun hükmünü veya amirin emrini yerine getiren kimseye ceza verilmez. Aynı şekilde 25. maddeye göre de meşru müdafaa ve zorunluluk halinde de ceza verilmez. Yani askerlere yüzlerce yıl hapis istenirken cezasızlığın da yolu açılıyor." |