Bu yılki buluşma öncesinde, platformun 2008'den bu yana düzenlendiği 'Uzun Metraj Film Geliştirme Atölyesi' kapsamında ödül alan projelerin sahipleri Belma Baş, Hüseyin Karabey, Orhan Eskiköy ve Emre Yeksana bağlanıyor ve köprüde gerçekleşen buluşmaların projelerine neler kattığını öğreniyoruz.
Köprüde Buluşmalar'da yaptığınız görüşmelerin, senaryoyu ya da yapım profilini geliştirme konusunda katkısı oldu mu? Köprüde Buluşmalar'ın bir platform olarak sizi doğrudan insanlarla buluşturduğunu düşünüyor musunuz?
Emre Yeksan: Jüri üyeleriyle teker teker görüşmek, hem fikirlerini hem de katkılarını almak anlamında etkili oluyor.
Hüseyin Karabey: Hem senaryonun geliştirilmesinde hem de yapımın tekrar yapılandırılmasında platformun katkısı oldu. Bu platform dünyadaki sayılı fonların yöneticileri ve uluslararası yapımcıları bizimle buluşturarak genç sinemacılar için inanılmaz bir olanak sağlıyor.
Orhan Eskiköy: Köprüde Buluşmalar, 'Babamın Sesi' projemizin "görücüye çıktığı" ilk yer oldu. Bize doğru yolda olduğumuzu gösterdi ve filmi gerçekleştirebilmek için bizi cesaretlendirdi. Daha sonra katıldığımız ortak yapım atölyelerinde, fon başvurularında da en önemli referanslarımızdan biri oldu. Ayrıca hikâyeye dönük olarak da ilk geri bildirimleri aldık.
Belma Baş: Atölye sırasında Avrupa sinemasının önemli temsilcileri, gayet açık sözlülükle projemizi hem içeriği hem finansal yönüyle değerlendirdiler ve bizi sektörün gerçekleriyle yüzleştirdiler. Projenin geliştirilme sürecine profesyonel bir çerçeve çizmemize katkıda bulundular; dünya film endüstrisi içindeki ilişkiler konusunda aydınlanmamızı ve bir ucundan o ağa dahil olmamızı sağladılar.
Köprüde Buluşmalar gibi bir proje geliştirme atölyesi Türkiye için çok yeni bir uygulama. Sizce bu uygulama film yapanlar tarafından yeterince anlaşılabiliyor mu? Bu platformun sektörle olan ilişkisini nasıl görüyorsunuz?
Hüseyin Karabey: Sektör henüz tam anlamıyla farkında değil ama bu bir devamlılık meselesi. Bu atölyelerden çıkan filmler yavaş yavaş çekilmeye başlandığında bir fark ediliş süreci de başlayacaktır. Ayrıca Türkiye'deki sektörün finans alışkanlıkları çok farklı. Bu anlamda Köprüde Buluşmalar'ın, Türkiye'de sanat sinemasının çağdaş bir finans biçimiyle kalıcı bir şekilde yapılanmasına ciddi yardımı olacaktır.
Emre Yeksan: Bizim çevremizde anlaşıldığını ve açtığı alanın doğru bir şekilde kullanıldığını düşünüyorum. Ama Türkiye sineması artık yılda 70'ten fazla film üreten büyük bir endüstri. Köprüde Buluşmalar bunun içinde nerelere kadar uzanabiliyor, söylemek kolay değil. Platformun sektörle ilişkisi henüz sınırlı, görece dar bir alanda gerçekleşiyor. Daha geniş bir tanıtım yapılabilirse sektörün merkezinin ötesine, hatta İstanbul dışına bile temas edebilir. Çünkü şimdilik Türkiye'de bu alanda var olan tek platform.
Orhan Eskiköy: Sinema sektörümüz ticari sinema odaklı çalışıyor. Köprüde Buluşmaların ticari şansı az olan projeler için bir mecra olduğu açık. Yapımcılarla senarist ve yönetmenlerin karşılaşıp fikir alışverişi yapabileceği bir mecra olarak anlaşılması halinde işlerlik kazanacaktır. Şu anda yapımcı ve yönetmenler için yurtdışına çıkış kapısı olarak algılanıyor. Oysa kendi ülkesinden bütçesinin yarısını bulabilen bir proje için ortak yapım genellikle çok daha kolay hale geliyor. Bu yüzden iki aşamalı bir model haline getirilebilir. Birinci aşamasında sektörün farklı alanlarından temsilcilerle projeler buluşturulup ikinci aşamada uluslararası sektör temsilcileriyle görüşmeler yapılabilir. Ülkedeki en prestijli festivalin bünyesinde bu işin yapılabilmesinin de daha kolay olduğunu düşünüyorum.
Burada kazandığınız ödülü projenizde ne şekilde değerlendirdiniz? Bu ödülün filminizi hayata geçirme konusunda ne tür bir desteği oluyor?
Hüseyin Karabey: Bu destek uluslararası alanda projenin doğru bir formatta sunulması için kullanıldı. Çeviriler, projenin yazılması için gerekli harcamalar gibi. Bu tür finansal destekler projenin ön hazırlığını çok güçlendiriyor.
Emre Yeksan: Biz de ödülün bir kısmını proje geliştirme sürecindeki ihtiyaçlarımızı karşılamak için kullanıp kalanını senaryo yazım sürecinde kullanmak üzere ayırdık. Bunun içinde senaristin harcamaları kadar çeviri ve kırtasiye masrafları, araştırma ve mekânla ilgili keşif masraflarına da kalemler ayırdık.
Orhan Eskiköy: Biz de iki defa filmi çekeceğimiz Elbistan'a giderek senaryo konusunda araştırma yaptık. Melodika'nın post- prodüksiyon desteği ise çekimler bittikten sonra filmin ses tasarımının önemli bir bölümünü karşılayacak.
Belma Baş: Zefir'de ödül miktarı, ana parayı bulana kadar ve ana parayı bulma sürecinde yapılan harcamalarda kullanıldı daha çok. Neredeyse üç yıla yayılan senaryo yazım ve proje geliştirme sürecinde Kültür Bakanlığı'na yaptığımız başvuruya ek olarak Eurimages'a ve yurtdışındaki diğer pek çok fona ve destek programına başvurduk. Bu başvuruların kırtasiyesi, ofis araç gereçleri, vergiler, muhasebe giderleri, tanıtım malzemeleri, dokümanların İngilizce ve Fransızcaya çevirileri, senaryo danışman ücretleri ve bunun gibi hazırlık sürecinin görünür - görünmez tüm masrafları, bu ödülle ve Hubert Bals fonundan aldığımız destekle karşılandı. Cinemart ve Berlinale ortak yapım pazarlarına katılım masraflarımız ve ön yapım ekibiyle birlikte gidilen mekân araştırma gezisinin masrafları da öyle.
Senaryo Yazarları Derneği, başlangıcından beri platforma senaristlerin başvuramamasını eleştiriyor. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Hüseyin Karabey: Dediğimiz gibi sektör henüz ne olduğunun tam farkında değil. Uluslararası yapımı destekleyen organizasyonların örnekleri yurtdışında neredeyse her ülkede var. Köprüde Buluşmalar da bunları model alan çok olumlu ve doğru bir yapılanma. Senaryo yazarları ödül paylaşımını belki de yanlış anlıyorlar. Bu ödül hikâyenin ilginçliğine değil, projenin bütününe veriliyor. Yani senaryo yarışması değil. Eğer senaristin kendisi aynı zamanda yönetmen veya yapımcısı değilse, filmin gerçekleşmesi için bu kişileri projeye katmak zorunda.
Keza böyle bir ödül tretman aşamasındaki projenin senaryoya dönüşmesi için bir katkı oluyor. Yani yapımcı senaristin giderlerinin bir bölümünü bu paradan karşılıyor. Bu anlamda model aslında senaristler için bir üst aşamayı da işaret ediyor. Projelerini sadece yazmıyorlar; onun yapım aşamasına da tanık oluyorlar ve gerçekleşme süreci hızlanıyor.
Belma Baş: Bu, programın çerçevesinin nasıl çizildiğiyle ilgili bir mesele. Bu tarz destek programlarının öncüsü olan Hubert Bals ve benzeri fonlar bildiğim kadarıyla sadece yönetmen ve yapımcıların başvurusuna açık. Yönetmeni ve yapımcısı kesinleşmiş bir projenin gerçekleşme olasılığı daha yüksek sonuçta. Bu kriterle bir tür ön eleme de sağlamış oluyorsunuz. Bu aşamaya gelmiş projelere destek önceliği vermek de gayet mantıklı.
Senaryo yazarlarına verilen ödül ve destekler önemsizdir demek değil tabii bu. Öyle bir şey söyleyecek en son kişi ben olurdum herhalde çünkü benim için her şey bir senaryo yarışmasıyla başladı. 2004'te Kodak ve Antrakt Kısa Film Senaryosu Yarışması olmasaydı, durduk yerde on yıldır çekmecemde beklettiğim projem Poyraz'ı ortaya çıkarmayacak ve film yapma cesareti bulamayacaktım büyük olasılıkla.
Önemli olan Köprüde Buluşmalarla çok olumlu bir başlangıç yapılmış olması. Daha sonra meyveleri toplandıkça bunun kapsamını genişletmek, çeşitlendirmek mümkün. Örneğin Sundance Senaryo Laboratuvarı, Torino Film Laboratuvarı gibi eğitim ve proje desteğinin bir arada verildiği ve senaryo yazarlarının katılımına açık örnekler de var dünyada.
Emre Yeksan: Bu konuda bizim geçen sene başarılı bir deneyimimiz oldu aslında. Sinemada yönetmen, yaratıcı sürecin en tepesinde bulunan kişi. Fakat bir film fikrinin yönetmenden gelme zorunluluğu yok. Senarist ya da yapımcı da bir fikri ortaya atıp onu bir yönetmenle geliştirmeye yönelebilir. Köprüde Buluşmalara giden projeler henüz yolun en başında oluyorlar. Bu aşamada yönetmen dâhil olmamış olabiliyor. Örneğin Emrah Serbes'le birlikte üzerinde çalıştığımız 'Üst Kattaki Terörist' projesinde henüz bir yönetmen yok. Bu projeyle başvururken senarist ve yapımcı olarak başvurduk. Yönetmen olarak her ne kadar ben kendi adımı koymuş olsam da, jüri üyelerine yönetmen konusunu henüz açık bıraktığımızı, hikâyeyle ilgili çalışmayı tamamladıktan sonra bu konuda bir çalışma yapacağımızı ve aklımızda birtakım isimlerin olduğunu söyledik. Sanırım ikna edici de olduk. Yönetmenin varlığı başvuru aşamasında bir kesinlik gibi görünse de aslında bir şekilde aşılabiliyor.
Yurtdışında da benzer platformlarla karşılaştırdığınızda Köprüde Buluşmalar'ın artıları ve eksileri neler? Köprüde Buluşmalar'ın daha iyi bir yapım platformu olabilmesi için ne gibi adımlar atması gerekiyor?
Orhan Eskiköy: Köprüde Buluşmalar'ın yurtiçindeki yapım olanaklarını da değerlendirmesi gerekir. Stüdyoları, laboratuvarları ve televizyon kanallarını bu etkinliğe davet ederek proje sahiplerini bu kişilerle yapım ortaklığı konusunda buluşturması faydalı olacaktır. Yurtdışında gördüğümüz kadarıyla bu yapılıyor.
Emre Yeksan: Yurtdışındaki platformlar genelde ya daha büyük bölgesel ağlar üzerinde (Balkanlar, Güney Amerika, Ortadoğu vb.) ya da uluslararası zeminlerde çalışıyor. Köprüde Buluşmalar ise yalnızca Türkiye'den projelere açık. Ama bunu bir eksi olarak değerlendirmemek lazım. Bu kadar büyük bir endüstri olmasına rağmen finansal olanakları hâlâ çok kısıtlı bir sektörde bu tarz bir kapalılık tercihi meşru görünüyor. Olduğu haliyle de platformun yeterince iyi bir iş yaptığını düşünüyorum. Tabii ki hem Türkiye içindeki tanıtım ve görünürlüğü açısından hem de yurtdışından gelen katılımcılar anlamında bir genişleme, platformun yararına olur. Fakat tüm bunlar daha çok masraf ve daha büyük bütçe demek.
Hüseyin Karabey: Bence Köprüde Buluşmalar' a senaryo danışmanlığı da eklenebilir. Kısa vadeli değil de uzun vadeli bir danışmanlık olarak. Bir de yurtiçinden bulunan destek artırılmalı. Uluslararası fon yöneticileri geliyor bu buluşmaya, hatta ödüller de veriliyor ama artık Türkiye'den bir televizyon kanalı ve bir post-prodüksiyon şirketi mutlaka birer ödül koymalı. Bu bir anlamda daha önce olmayan yerel fonlarla uluslararası fonların doğrudan işbirliğini sağlar.
Belma Baş: Benim açımdan, filmin uluslararası ilişkiler sorumlusu Cihan Aslı Filiz'le birlikte yurtdışında katıldığımız diğer platformların bir provası gibi oldu Köprüde Buluşmalar. Oralarda buluştuğumuz, tavsiyelerini aldığımız isimlerin bir bölümüyle ilişkilerimizi başlattığımız yer Köprüde Buluşmalar'dı.
0te yandan, bizim katıldığımız Cinemart ve Berlinale ortak yapım pazarlarının amacı ve kapsamı farklıydı. Bu pazarlar, projesi olanlarla proje arayanların doğrudan buluştuğu bir ortam. Bu platformlara bir kez seçildikten sonra, projenizle ilgilenip sizinle görüşmeye gelen Avrupalı bir yapımcıyla ortaklığa girme şansınız çok yüksek. Köprüde Buluşmalar, atölye formatıyla yol yordam öğretiyor, ödülüyle teşvik ve prestij sağlıyor; kilit bazı Avrupalı yapımcıların projenizden haberdar olmasını da sağlıyor ve bunlar hiç de az şey değil. Ama projenizin potansiyeliyle de doğru orantılı olarak, ortak yapımcı bulmak için daha sonra kat etmeniz gereken çok uzun bir yol var. Ortak yapımcı bulunca da iş bitmiyor, bu sadece sizi fonlara başvurabileceğiniz aşamaya getiriyor.
Bizim durumumuzda, Cinemart'ta başlattığımız bir ilişkiyi Berlinale'de kesinleştirerek Alman bir ortak yapımcı bulduk. Birlikte Eurimages'a ve daha pek çok fona başvurduk. Ancak filmin belirlenmiş çekim takvimine kadar olan kısa süre içinde hiçbir fondan netice alamayınca ortaklık kendiliğinden iptal oldu, biz yolumuza yalnız ve kendi bildiğimiz usullerle devam ettik. Deyim yerindeyse, "Türk gibi başla, Alman gibi bitir" sözünü tersine çevirmeyi başarıp Alman gibi başladığımız bir işi Türk gibi bitirdik. Bunu olumlu anlamıyla söylüyorum. Hatta Alman ortaklarımız filmi kaba kurgu aşamasında gördüklerinde, o kısa sürede bu kadar küçük bir bütçeyle, teknik olanaklardan yoksunluğunu bu kadar az belli eden bir film çekebildiğimize inanamadılar. Ben bunu, Zefirin yapımcıları Seyhan Kaya ve Birol Akbaba'nın bu ülkenin koşullarına hakimiyetleriyle ve daha önce sektörde kurdukları iyi ilişkilerle (ki en büyük destekçilerimizden olan CMY- LMZ Fikirsanat'la ilişkileri buna örnektir) ulaştıkları kahramanca bir yapımcılık başarısı olarak görüyorum.
Sonuçta, Türkiye'de 'bağımsız' sinema hâlâ büyük ölçüde bu tür kahramanlıklarla varlık gösterebiliyor ama biz aslında kahraman olmak istemiyoruz. Bir sektör kahramanlıklarla ayakta tutulamaz çünkü; kalıcı, istikrarlı, geniş kapsamlı, adil bir destek ve teşvik sistemiyle ayakta tutulabilir. Köprüde Buluşmalar'ın kendi belirlenmiş konsepti içinde gayet derli toplu ve başarılı bir organizasyon olduğunu düşünüyorum ve İKSV'nin yapıcı önerilere açık tutumuyla bu organizasyonu çok daha geliştirip güzelleştireceğine inanıyorum.
Zefir, Köprüde Buluşmalar'da ödül alan filmler arasında şu ana kadar tamamlanan ilk proje. Genel olarak baktığınızda platformun Zefir'in yapımına en önemli katkısı ne oldu?
Belma Baş: En önemlisi yola devam etmemizi sağladı. 2007'de Hubert Bals Fonundan Senaryo Geliştirme Desteği, 2008'de de Köprüde Buluşmalar'da Proje Geliştirme Ödülünü kazanmamızın ardından olumlu gelişmeler birbirini izledi: Projemiz aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapım desteği almaya hak kazandı, ertesi yıl Cinemart ve Berlinale ortak yapım pazarlarına seçildi, daha sonra Sofya Film Buluşmalarında yapım aşamasındaki filmler bölümüne seçildik vb. Özetle, Köprüde Buluşmalar'da kazandığımız ödülün bu platformlarda şansımızı artıran faktörlerden biri olduğunu düşünüyorum. (BB/EÖ)
Köprüde Buluşmalar
2-17 Nisan'da yapılacak 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında gerçekleştirilecek olan Köprüde Buluşmalar Platformu altıncı yılında da Avrupa'dan ve Türkiye'den yapımcıları, yönetmenleri, senaristleri ve kurum temsilcilerini bir araya getirerek ortak yapımlara zemin hazırlayacak.
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
bu haberin uzantıları
ilgili haberler
diğer yazıları
BİANET VE HAFIZA MERKEZİ BERLİN'DEN PODCAST VE YAZI DİZİSİ
Korku siyaseti ve sinema
12 Mayıs 2022
52 ERKEK 52 HAFTA/ 25 FIRAT YÜCEL
İtiraf ve Yüzleşme de Eril Bir Gövde Gösterisi Olabilir
27 Haziran 2018
FIRAT YÜCEL'DEN
Vurun Sessize! Aşk-ı Memnu Köşkü ve ‘Ya Şehitler?’ Söylemi
26 Eylül 2015
FIRAT YÜCEL YAZDI
Beşir'le Vals'ten Berkin Elvan'a
5 Nisan 2014
YÖNETMEN ASLI ÖZGE ANLATIYOR
Köprüdekiler: Birbirinin Yanından Geçip Giden Hayatlar...
6 Mart 2010