Bilindik acılı Türk filmi senaryolarından onun yaşamı. Genç yaşta yapılan mutsuz evlilik, paraya ihtiyacı olan anne, baba, boşanmadan sonra annede kalan küçük bir kız, zaman zaman komşuların düğünlerinde söylenen üç, beş şarkı...
Klasik Türk Filmi Hikayesi...
Boşanma sonrasında, hani hemen hemen tüm kadınların kaderi olduğu üzere, kızı için eski kocasından yeterli desteği görmeyince, mecburen çalışacak yer aramaya başlıyor Yıldız. İş bulmak zor, ortada olan tek yeteneğin şarkı söylemek ise, hem bulmak, hem de bulduğunda çalışacağın mekana alışmak zor. Yıldız, bir pavyonda iş buluyor ilk olarak, beğeniliyor sesi, başka bir pavyon, "daha kaliteliydi" diye anlatıyor sonraki yıllarda, onu "transfer" ediyor. Zaten ne oluyorsa, orada oluyor.
Sezen Aksu'nun meşhur İzmir Fuarı konserleri. Yıldız Tilbe'nin anlattığına göre, yolda yürürken afişleri görüyor, konsere gitmek için yanıp, tutuşuyor, ama işe gitmek zorunda olduğu için, "başı önünde", "kaliteli pavyonuna" doğru yol alıyor.
Akşam sahneye çıkmak üzereyken, içeri giren komi, "abla" diyor, "Sezen Aksu burada". Düşüp bayılmamak için kendini zor tutmuş anlatılanlara göre.
Kızına adını verecek kadar sevdiği bir insan içeride otururken, o sahneye çıkıyor, şarkılarını söylüyor. Bundan sonrası, Türk filmlerinin mutlu kısımları. Aksu, Yıldız'ın sesini çok beğeniyor, "bana vokal yapar mısın" teklifiyle Yıldız'ın İstanbul macerası başlıyor. Uzun bir vokal döneminden sonra, artık albüm vakti geliyor.
"Kürdüm ben, bizde gırtlak olur, biliriz bağırmasını"
Aslında bundan sonrasını hemen herkes biliyor. Yıldız Tilbe, o müzik fabrikasında, Uzay Heparı'nın, Onno Tunç' un yaşadığı dönemlerde yapıyor ilk albümünü. Bundan 10 yıl kadar önce, birden ortalık "Delikanlım" diye inlemeye başlıyor. İnanılmaz gırtlağı herkesi şaşırtıyor. Kendisi açıklamasını yapıveriyor; "eğitimim yok, sadece annem, babam Kürt, eh bizde de olur o kadar gırtlak, biliriz bağırmasını..."
Gerçekten o küçücük kadından çıkan o kocaman acılı ses, inanılır gibi değildi. Magazin basını için iyi bir malzeme değildi, çünkü güzel sayılmazdı, üstelik de"çok kötü giyiniyordu". Ama belli ki bunlar umurunda bile değildi. "Piyasa", güzel, ama kötü sesli kadınlara alışıkken, birden güzel olmayan ama nefis sesli bir kadın çıkıyor ortalığa, üstelik arkası da sağlam. Koskoca Sezen Aksu, Onno Tunç, Uzay Heparı var.
"Pavyondan buralara gelmek kolay değil"
"Delikanlım" dan sonra, Yıldız Tilbe bir anda ünlü olanlar kervanına katıldı. Artık sokaklarda onun şarkıları çalınıyor, herkes yolda ondan imza istiyordu. "İzmir'den bir pavyondan çıkıp, bunları yaşamak kolay mı" demişti zamanında bir röportajında.
Kolay olmadığını bir süre sonra, hep birlikte gördük. Müzik ve magazin piyasasındaki hemen herkes için yapılan "uyuşturucu kullanıyor" dedikodusu onun için de yapıldı elbette. Ama bir gün geldi, Narkotik şubesi dedikoduları doğruladı, Yıldız Tilbe'nin evine yapılan bir baskında, Tilbe birkaç arkadaşı ile birlikte esrar kullanırken yakalanmıştı.
Magazin basını için bundan iyi malzeme olamazdı elbette. Aslen polis muhabirlerine alışık olan Narkotik Şubesi, magazincilerle doldu, taştı günlerce. Tilbe birkaç gün sonra sorgusu bitince tutuksuz yargılanmak için serbest bırakıldı.
Dışarıya çıktığında bir gazeteciler onu bekliyordu. Herkes bir şeyler soruyor, kolundan, bacağından çekiştiriyor, cevap almaya çalışıyordu. Küçücük kadın bir anda kameraların karşısında ne yapacağını şaşırdı, sonra en iyi bildiği işi yapmaya karar verdi, avaz avaz şarkı söylemeye başladı.
Kameramanların ve gazetecilerin yüz ifadeleri hala pek çok insanın aklında. Akşam haberlerinde bazı kanallarda, "terbiyesizlik" olarak bile yorumlandı bu davranış, oysa o sadece içinden geldiği gibi davranıyordu...
Kuralları medya koyar...
"Piyasa" bu "içinden geldiği gibi davranma"yı anlayamadı. Tilbe, "kimin yukarılara çıkıp, kimin ineceğine biz karar veririz" mantığı ile, birkaç yılda eriştiği yerden bir anda alaşağı edildi. Hiçbir yerde sahneye çıkamıyordu, Sezen Aksu ile o dönem yaşadığı sorunlar nedeniyle şirketini değiştirmeliydi, ama yeni albüm yapacak şirket bulamıyordu. Tilbe, madalyonun öbür yüzünü çabuk gördü, bir anda kavuştuğu altın saraylardan, eski haline geri döndü bir gecede.
Uzun süre sesi soluğu çıkmadı, sonra Anadolu'dan gelen bir haberle magazincilere gün doğdu. Yerle bir ettikleri kadın, artık Anadolu'da pavyonlarda sahneye çıkıyordu. Haberlerin başlığı şimdiden belliydi; "Ünlü Şarkıcı Yıldız Tilbe Ne Hale Geldi?". Düşüşüne sebep oldukları kadına son tekmeyi atmak için, hemen peşine düştüler.
"Piyasa"ya geri dönüş
Küçük bir Anadolu kentinde onu "sıkıştırmayı" başardıklarında, sorularına aldıkları cevap, "piyasaya" ait değildi. Ne sızlandı Yıldız Tilbe, ne de şikayet etti. Pavyondan çıkıp ünlü olmak kolay değildi, ama oraya geri dönmek çok kolaydı ona göre.
Sadece "para kazanmam lazım, İstanbul'da barda sahneye çıkmakla, burada pavyonda çıkmak arasında ne fark var, anlayamadım, ses aynı ses değil mi". Umursamaz ve gerçekçi tavrı bir kez daha kızdırdı gazetecileri. Gazete manşetleri aşağılar tavırdaydı.
Uzun süre sonra Tilbe'den haber çıkması, bu kez İbrahim Tatlıses'in dikkatini çekti. Tilbe'yi o sırada sahneye çıktığı Anadolu kentinden buldurdu, İstanbul'a getirtti ve kendi şirketinden çıkacak bir albüm için hazırlıklara başladı. Tilbe, tekrar "piyasaya" geri döndü. Ama kısa süre sonra, onun için pek de bir şey değişmediğini kanıtladı neyse ki.
Oyunu kuralına göre oynamıyor...
Sadece şarkı söylemeye devam ediyordu. Ne bir aşk dedikodusu ile duyuldu adı, ne de kıyafetleri ile seksi olmaya çalıştı. Dönüşten sonra ilk albüm beklenen satışları aştı, herkes bir anda Tilbe'nin şarkılarını söylemeye başladı yine, tıpkı 5-10 yıl önce olduğu gibi.
Aradan zaman geçti, dönüş sonrası ikinci kaset zamanı geldi, başka bir şirketten çıktı bu kez albüm. Neredeyse reklamsız geçen"promosyon dönemi", tepelere taşıdı Tilbe'yi. Yine dillere dolandı, hepsini kendi yazdığı şarkıları.
Tilbe şimdilerde, bu piyasada sadece iyi şarkı söyleyerek de ayakta kalınabileceğinin kanıtı. "Piyasa", hala onu fazla ciddiye almıyor gibi görünüyor, magazin programlarında sadece "haftanın rüküşü" bölümlerinde yer buluyor, ama belli ki bunu hiç ama hiç önemsemiyor. Küçük barlarda program yapıyor, ama bu kez kendisi öyle istediği için. Hatta bazen, Beyoğlu'nda bir "türkü bar"da, sadece türkü söylüyor, o içten gelen sesiyle...
Yıldız Tilbe, oyunun kuralına karşı gelerek ayakta duranlardan, üstelik onun yaşında bu çok da kolay değilken... Öyle ya, bu piyasada oyunun kuralını bozmak için en azından 20 yıl kuralına göre oynamış olmak gerekir ya... (ÇM/NM)