*Fotoğraf galerisi için tıklayın.
İnsan hakları savunucuları 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı'nın 97. yılında, katledilenleri anarak Kilikya ve Eçmiyadzin Katolikoslarine mektup gönderdi.
1915'te tutuklanan Ermenilerin o dönemde cezaevi olarak kullanılan Türk İslam Eserleri Müzesi'nde toplanan grup, bir gecede tutuklanan 220 Ermeni aydının fotoğraflarını taşıdı.
"1915 soykırımdır, soykırım insanlık suçudur" pankartı önüne, mumlar ve ölen Ermeni aydınlarının isminin yazılı olduğu kırmızı karanfiller kondu; Krikor Zohrab, Yervant Agnuni, Simon Melkonyan...
Eyleme katılan tarihçi Ara Sarafyan, soykırımın kabul edilmesinin üzerinde hala Türkiye devletinin baskısı olduğunu hatırlatarak, eylemi düzenleyenlere çok teşekkür etti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) adına Adana Kozan'dan soykırım sonucu kovularak Beyrut'a sürülen Lübnan'daki Kilikya Katolikosluğu ve Eçmiyadzin Tüm Ermeniler Katolikosluğu'na gönderilen mektupları Melda Çılgın okudu.
İki mektupta da, 24 Nisan 1915 tutuklamaları ile İstanbul'da başlayan, Ermenilerin, aynı dönemde Süryani ve Anadolu Rumlarının imhasını da kapsayan soykırım sürecinin 97. yılında, adaletin ancak, Soykırım'ın tanınmasıyla ve Ermenilerin el konulan malvarlıklarının iadesi ve tazminiyle yerine geleceğine inanıldığı belirtildi.
Mektuplarda, Batman'da zorunlu askerlik görevini yaptığı sırada Sevag Şahin Balıkçı'nın 24 Nisan 2011'de vurularak öldürülmesinin 1915'ten bu yana Türkiye'de Ermenilerin can güvenliğinin olmadığının, soykırım sürecinin devam ettiğinin kanıtı olduğu belirtildi.
"Talepleriniz, taleplerimiz"
Kilikya Katolikosu Aram Hazretlerine itafen yazılan mektupta şöyle dendi:
"Tarihi Batı Ermenistan'ın yüzyıllardır yalnızca ruhani merkezlerinden biri olmakla kalmayıp, kültürel ve sosyal kimliğini de temsil eden Kilikya Katolikosluğu, ait olduğu topraklardan kovularak Beyrut'a sürüldü. Türkiye'de insan hakları savunucuları olarak bizler bu mektubu, Katolikosluğunuzun ait olduğu yerin bu topraklar olduğu inancımızı ifade etmek için yazıyoruz.
"31 Ağustos 2011'de , gayrimüslim vakıflarının bir kısım mal varlığının iadesine yönelik bir mevzuat değişikliğiyle ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na bir mektup göndermiş ve 'Ermeni halkı, 1915 Ermeni Soykırımı günlerinde Türk devleti tarafından el konulmuş olan sayısız kilise, hastane, huzurevi, yetimhane, mezarlık ve farklı milli ve dini mal varlıklarının hukuki mal sahibi olarak kalacaktır' demiştiniz. Ve devam etmiştiniz: 'Ermeni halkı, Osmanlı Türk hükümeti tarafından planlanıp uygulanan Soykırım'a kurban gitmiş olan atalarının mirası olan evler, işyerleri ve mal varlıklarının hukuki mal sahibi olarak kalacaktır.'
"Mektubunuzda, Ermeni halkının, Ermeni Soykırımı'yla ilgili Türkiye'ye yönelik adalet talebinden, insani haklarının yeniden tesisi talebinden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini belirtmiş ve şöyle demiştiniz: 'Sayın Başbakan, adalet ve insan haklarına yönelik açıklamanız, ancak Ermeni Soykırımı'nı tanıdığınız zaman belgelenmiş olacaktır.'
"Biz bu mektubu size, taleplerinizin en temel insan hakları gereği olduğuna inandığımızı ve bunların bizim de taleplerimiz olduğunu, size ve şahsınızda dünyanın dört bir yanındaki Ermenilere duyurmak için yazıyoruz."
"Nefret kampanyasını kabul etmiyoruz"
Eçmiyadzin Tüm Ermeniler Katolikosu 2. Karekin Hazretlerine yazılan mektupta ise şöyle dendi:
"2006'da İstanbul'u, Ekümenik Patriklik ve Türkiye Ermenileri Patrikliği'nin davetiyle İstanbul'u ziyaret etmiştiniz. Ziyaretiniz Türkiye'deki nefret odakları tarafından şahsınıza ve makamınıza yönelik saldırılara yol açmıştı. Bunun başlıca nedeni, basın toplantısında size yöneltilen bir soruya verdiğiniz cevaptı. Cevabınızda, 'Bizim halkımız için, Soykırım bir araştırma konusu değildir, vuku bulan gerçek bir olaydır, kabul edilmelidir' demiştiniz. Bu sözünüz, bizim Türkiye'de mücadeleyi görev bildiğimiz Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesi kapsamında soruşturmaya tabi tutulmuştu.
"Size bu mektubumuzu, basın toplantısında dile getirdiğiniz bu görüşe insan hakları savunucuları olarak tümüyle sahip çıktığımızı, düşmanlık ve nefretle beslenen çevrelerin size karşı yürüttüğü kampanyayı ve Türkiye yargısı tarafından açılan soruşturmayı insan haklarına yapılmış bir saldırı olarak kabul ettiğimizi belirtmek için yazıyoruz.
Grup, Sultanahmet'ten Sirkeci'deki postaneye sessizce yürüyerek mektupları sahiplerine yolladı. (NV)