Çocuklar yine o büyülü dünyaya dalarken onlar, çok sıkılırlar bu gösterileri izlemekten. Ne olmuş da sihir kaybolmuş, sahnede işlerini yapan insanlara, kendilerini eğlendiremedikleri için dil uzatır olmuşlardır? Sihir nerdedir? Gösteride mi, gösteriyi yapanda mı, izleyende mi?
Ben hep sahne arkasını merak edenlerdendim. Gösteri bitince ne oluyor? Nasıl bir hayatları var? Ağaç gibi kök saldığım yerlerden gitmeyi hayal etme-gidememe arasında, bu yersiz yurtsuz insanlara biraz da gıpta ile bakmanın getirdiği merak... Hayat bir gösteri değilse gerçek ne?
36 yıllık sirk emekçisi
Medrano'nun kapısında bulduğum otuz altı yıllık sirk emekçisi Muharrem Becel'le sohbetimizde iştahla soruyorum. Aynı sorularla binlerce kez karşılaşmış olabileceğinin bilinciyle, canını sıkıyor muyum kaygısını taşısam da...
Sirkte çalışanlar kimler, katılma maceraları benzer mi, nasıl yaşarlar, çalışma koşulları nasıl, emekli olunca ne yaparlar, hayalleri neler? İşte Muharrem Becel'in anlattıkları...
Sirk artistleri bu işi yüzyıllardır yapan aileler. Kuşaktan kuşağa geçer. Eski jimnastikçiler yaşlanınca sirke katılırlar. Personel değişir, yıllardır bu işi yapanlar da var benim gibi.
Gitse de döner
Maceracılar da var, yurt dışında iyi bir iş bulmak isteyen bulunca gidenler de. Ama çoğunluk bu dünyayı tanıyınca, yaşayınca, bir daha ayrılmaz, gitse de döner gelir.
Ben on dört yaşında katıldım sirke. Nasıl mı? Pangaltı'da oturuyorduk. Fakirlik var. Kahvelerde, sinemalarda, tiyatrolarda çalışıyorum. Medrano, o zamanlar İstanbul Teknik Üniversitesi'nin (İTÜ) oralarda çadır kuruyor. Türkiye'ye geldiklerinde onlarla dolaştım, ayrılacakları zaman da çadırın içine gizlenip...
Sirkteki çocuklar bana yiyecek getiriyorlardı. Yugoslavya'da fark etti büyükler beni. Ondan sonra hudutları böyle çadırın içinde aştım. Tam otuz altı yıl onlarla birlikte ülkeden ülkeye dolaştım.
O çocuklar mı, tabi hâlâ birlikteyiz. Her işi yaptım. Yılanlarım, atlarım vardı; gösteri de yaptım. Şimdi organizasyondayım.
Tam eşitlik herkese karavanda
Sezonluk, yıllık kontratlarla çalışıyoruz. Sirk artistlerinin pazarlık yapma şansı var. Personelinkini patron belirler. Artistler çeşitli sirk festivallerinde yarışmalara katılır. Ödül alanların ücretleri de biraz artar. Yok, ücretler yüksek değil.
Evet, farklı işlere farklı ücretler var ama hayatımızda bir hiyerarşi, bir eşitsizlik yaratmıyor. Burada herkes her işi yapar, her işten anlar.
Artisti de, hayvan bakıcısı da, kaynakçısı da, müdürü de, patronu da her işi yapar. Patronu görsen inanmazsın. Yaşam koşullarımız eşittir. Hepimiz karavanda yaşıyoruz. Patronun karavanı belki biraz daha büyük, o kadar.
Kavga yok, sulh var
Sirkte herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Bizimkisi kader birliği. Anlaşmazlık, kavga olsa bile hemen sulhluk bulmaları lazım. Artistin canı personelin elinde; trapezcinin ipini bağlayan personel.
Herkes birbirini iyi tanır. Sorunlu insanlar aramızda barınmaz. İmecemiz kuvvetlidir. Halledilmesi gereken her işe artisti personeli, kadını erkeği, çoluğu çocuğu koşar. Evin çatısı zarar görmesin diye... Aileden de öte.
Bizim sirkte Brezilya, Venezuella, Portekiz, İspanya, Norveç, Romanya, Macaristan, İtalya, Rusya'dan arkadaşlarımız var. Sahne sanatçısı otuz, personel elli beş kişiyiz.
Beş buçuk yaşında bir de çocuk. Okullar kapanınca altı çocuk daha gelecek. Çocuklar da bizimle birlikte dolaşır, çalışır, her işi öğrenir. Sirk okulları var İtalya'da. Hem genel eğitim hem sirk için eğitim alırlar. Biz sirkte İtalyanca konuşuyoruz. Alman sirkinde Almanca, sirkten sirke değişiyor.
Sigorta çok önemli
Emeklilik? O zor işte. Ben otuz altı yıldır çalışıyorum. Elde var yirmi yıl. Biz İtalyan yasalarına bağlıyız. Gittiğimiz ülkelerde de sigortalanıyoruz. Böyle böyle olunca günlerin toplanamıyor, bölük pörçük.
Emekli olan sayısı azdır ama var. Benim için kötü olan, Türkiye'nin İtalya'yla anlaşmasının olmaması. Türkiye'de haklarımın hiçbirinden yararlanamıyorum.
Bizde kazalar çok olur, o yüzden sigorta önemlidir. Kazaya uğrayan tazminat alır, duruma göre malulen emekli olur. Sirk sahiplerinin kurduğu bir cemiyet var, onlar iş bulmaya çalışırlar.
Sirkçiler denizciler gibidir, her ülkede bir sevgili, dur kararını verene kadar. Yaş ilerledikçe aile kurmak zorlaşıyor. İkinci birini kaldıramıyorsun. Biz sürekli gösterilerimize huzurevlerini davet ederiz, onlara özen gösteririz. Gideceğimiz yer orası diye...
Karavanla dünya turu
Ben kırk altı yaşında evlendim. Beş buçuk yaşında bir oğlum var. Eşim mi? Yok, çok alıştı. Anadoluhisarı'nda evim var ama biz burada karavanda yaşıyoruz. Oğlum da çok seviyor, annesi bugün zorla ziyarete götürdü.
Sirkçiler evde yaşayamazlar, dört duvar arasında. Sessizlik boğuyor beni, hapiste gibi... İlle yağmurun, rüzgârın sesini duyacağım. Emekli olduktan sonra bizim insanlar, karavanda yaşamaya devam ederler. Eve geçen çok çok azdır.
Ben emekli olunca çok güzel bir karavan alıp dünya turu yaparım. Gezmek isterim, hiç durmadan gezmek. Asya ve Amerika'yı gezmek isterim, görmedim oraları. Bıkılır mı hiç, sen bıkar mısın?
Dışarıda rekabet, burada dayanışma
Keşke mi? Hiç demedim. Bu mesleği sevmeyen yapmaz. İşimiz saatlerle sınırlı değil, sabah kalk yatana kadar. Ben bu işe gönül vermişim, isteyerek yapıyorum.
Her işi yapıyorum. Ellerim nasır tutmuş. Hep severek yaptım, gururluyum da bu meslekte kaldığım için. Oğlumun da yapmasını isterim.
Burada alkol, uyuşturucu, kumar hiçbir şey yoktur. Herkes her işten anlar, her işe koşar. Kimsede yaptığı işten dolayı bir büyüklenme, bir gösteriş yoktur, herkes eşittir. Herkes her zaman birbirini kollar, gözetir.
Sahnede aman bir şey olmasın, olursa yetişeyim diye hep birbirimize yakın durur, her şeyi kolaçan ederiz. Dışarıda yabancıyım ben, yapamıyorum, o ilişkileri anlamıyorum. Orda rekabet var, burada dayanışma.
Getirisi götürüsü mü? Hep aynı basamaktasın, yükselmiyorsun, götürü ise bu... Personeldin artist oldun en fazla. Getirisi çok... Temiz bir hayat, saf bir hayat...
Ev sahibiyle uğraşmamak
Lisan öğrendim, dünya kadar yer gördüm, birçok ülkeden arkadaşım var. Parayla satın alınacak şeyler değil...
Hayalim mi? Huzurlu bir yaşam. Doğa ile iç içe olayım; karavanımla bir ormanın içine, bir gölün kenarına, bir denizin kenarına konup kalkayım. Ev sahibi ile uğraşmayayım.
Güzel bir dünya mı? Savaşın, açlığın olmadığı bir dünya. Afrika'yı, Asya'yı görüyoruz; en başta da kendi ülkemizi... Hepimiz Allah'ın kuluyuz. Çıkarcıların kesesini doldurmak için hepsi.
Biz Yugoslavya'daki savaşı yaşadık. Yugoslavya her alanda gelişen bir ülkeydi. Ne oldu? Bizim Yugoslav arkadaşlarımız birbirine düşmedi. Biliyorlardı çünkü pis bir politika olduğunu...
Sirkçilik desteklenmeli
Bir de Türkiye'de sirkçiliğin gelişmesini isterim. Türkiye'nin kendi sirki yok. İtalya'da iki yüzden fazla sirk var. Küçücük İsviçre'de üç-dört tane sirk var. Avrupa'da her ülkede sirk var.
Bir tek Türkiye'de yok. Zaten İstanbul'da da kamp kuracak alan kalmıyor. Yakında biter bu iş. Oysa devletin panayır yerleri ayırması, sirkçiliği desteklemesi lazım. (SS/BA)