Radikal gazetesinin “İki özürden sıkı bir kardeşlik doğar mı?” başlıklı haberini okuduğumda sevindim, dahası umutlandım. Bu haberi okurken, aklımdan sürekli, Türkiye’de başlatılan “Özür Diliyoruz” kampanyasının ne kadar ilerici, ne kadar “aydın” bir kampanya olduğu geçti.
Bu konuların konuşulmasının bile tabu olduğu ve devlet tezi dışında fikir üretmenin cezalandırıldığı topraklarda, birileri yüreklilik gösterip bir şeyler yapmıştı. Sadece konuşmamış; binlerce insanın bu konuda konuşmasına, fikrini söylemesine, üstüne üstlük özür dilemesine sebep olmuştu.
Üstelik bu kampanya sonrasında ve bu kampanya sayesinde hiç beklemediğimiz bir anda, adeta “hoş” bir sürpriz gibi, diğer taraftan da birileri bir şeyler yapmak için kolları sıvamıştı.
Umut Vericiydi
Eminim Ali Bayramoğlu, Baskın Oran, Ahmet İnsel ya da Cengiz Aktar bu kampanyaya başlarken Ermenilerin de çıkıp Türklerden özür dilemesini beklemiyorlardı. Kampanyanın karşılıklı bir özür sürecine sebep olma gibi bir amacı da yoktu. O yüzden diğer taraftan, kampanyaya gelen böylesine “ince” bir yanıt, hem hoş bir sürpriz; hem de Türkiye’deki ortamın değişmesi için bir umut ışığı oldu ya da olacaktı.
Ermeni aydınların attığı bu adım sayesinde, her şeyden önce Türkiye’deki milliyetçi kesim susacaktı. Bu kesimin susması için, bu kampanya en azından güçlü bir argüman olacaktı. Çünkü Ermeni Soykırımıyla ilgili tartışmalarda her seferinde ASALA ve Ermeni çeteler, bu kesimlerce gündeme getiriliyor ve böylece tartışmalar susturulmaya çalışılıyordu.
Oysa şimdi birileri çıkıp ASALA ve Ermeni çetelerinin sebep olduğu terör ortamından dolayı özür diliyordu. Özür diliyorlardı, çünkü Türkiye’den birileri çıkıp özür dileme yürekliliğini göstermişti. Yani milliyetçi kesimin hiç desteklemediği bir girişim sayesinde bu noktaya gelinmişti.
Bir Gazetecilik Ayıbı
Ancak bu umut verici ortam sadece birkaç gün sürdü. bianet’in 3 Şubat tarihli haberine göre, “sözde” Türklerden Özür Dileme Kampanyasını başlatacak kişi olan Armen Gakavian’ın sözleri, Radikal gazetesi tarafından tamamen çarpıtılmıştı.
Her şeyden önce ortada böyle bir kampanya yoktu! Böyle bir kampanya tasarlanmıyordu bile! Gakavian ve birkaç arkadaşı Türkiye’deki kampanyaya karşılık olarak bir teşekkür metni hazırlamayı planlıyorlardı. Üstelik bu metnin bir kitlesel kampanyaya dönüştürülmesi bile kesin değildi! Hazırladıkları teşekkür metni, sadece yeteri kadar ilgi görürse imzaya açılacaktı.
Anlaşılan Radikal gazetesi, Gakavian’ın açıklamalarını “yanlış” anladı. Teşekkür metnini, özür metni olarak algıda ya da böyle algılamayı tercih etti.
Bu konuda seçilen kelimeler böylesine hassas, hatta Türkiye gibi bir ülkede insanı mahkemelik edecek kadar tehlikeli olabilirken, Radikal’in böylesine bir hata yapabilmesi akıl almaz bir durum.
Üstelik Gakavian’nın yazılı açıklamasına göre Radikal’de yayınlanan röportajda, Gakavian’nın dile bile getirmediği sözcükler ya da cümleler yer alıyor. Yani ortada sadece bir “yanlış anlaşılma” yok. Aynı zamanda, biraz “kurgu” da var.
Gakavian’ın Açıklamaları
Radikal’in ayıbı üzerine daha çok şey söylenebilir ve söylenmelidir de. Ancak Gakavian’ın metni hakkında da söylenmesi gereken bazı şeylerin olduğunu düşünüyorum.
Radikal gazetesi özür dilemeli
Gakavian’ın yazılı açıklamasında, bu teşekkür metninin birkaç aydın arasında dolaşıma sokulduğunu ve tartışmaya açıldığını görüyoruz. Metnin kitlelerin ulaşımına açılması, kesin olarak planlanan bir şey değil. Gakavian’ın metninde özellikle vurgulandığı üzere: eğer yeterli ilgiyi görürlerse, bu metni bir imza kampanyasına dönüştürebilirlermiş.
Teşekkür metninde bile öncelikle yeteri kadar ilgiyi beklemek, bence korkakça bir tutum. Türkiye’deki Özür Diliyoruz kampanyası böyle bir şarta bağlansaydı, sanırım şu an şunları konuşuyor olamayacaktık.
Gakavian’ın metnindeki bir diğer sorun ise, görüşlerinin tamamen kişisel olduğu konusundaki ısrarlı tutumu. Örneğin ASALA tarafından Türklere yönelik işlenen terör saldırılarındaki görüşlerini söylerken, bunların sadece kişisel görüşleri olduğunu özellikle belirtmiş.
Yani buradan çıkaracağımız sonuç, kimi kesimler tarafından bu saldırıların hâlâ destekleniyor olabileceği. Peki, böyle bir sonuç için niçin açık kapı bırakma gereği duyulur?
Ermeni aydınlarının teşekkür metnini imzaya açıp açmayacaklarını zaman içinde göreceğiz. Ancak bu metni imzaya açmasalar bile bu, bizim özür dilememize engel olmamalı.
Bu arada en kısa zamanda Radikal’in de bir özür metni hazırlayıp yayınlamasını umalım. (YB/BÇ)