İzmir'de 16 Temmuz 2011'de bir gece kulübünde eşiyle birlikte eğlenirken kimlik kontrolü yapan polislerce gözaltına alınan ve Karabağlar Karakolu'nda dövülen Fevziye Cengiz'in görüntüleri geçtiğimiz hafta basının gündemine girdi.
Görüntüler kamuoyunda büyük tepkiye sebep oldu. Bunun ardından, olaydan beş ay sonra 9 Aralık 2011'de şiddet uygulayan sivil polisler Hakan Yörük ve Beyit Sezgin ile olayı izleyen Karabağlar Polis Karakolu memuru görevden uzaklaştırıldı.
Cengiz'in açtığı davaya rağmen bu tarihe kadar görevlerine devam eden memurların görevden alınmasından sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) harekete geçti.
Dikkatler iddianameyi hazırlayan savcı ile raporu imzalayan doktora yöneldi.
TTB, Cengiz hakkında düzenlenmiş sağlık raporunu istedi.
Vali, Cengiz'den özür diledi
İzmir'de yerel bir televizyon kanalındaki programa katılan İzmir Valisi Cahit Kıraç, şiddete uğrayan Fevziye Cengiz'den özür diledi.
Vali Kıraç, "Elleri bağlı, çaresiz bir kadına yapılan kötü muamelenin sonuna kadar takipçisi olacağız. Mağdur aileye psikolojik destek vermek istiyoruz. İzmir Valisi olarak Sayın Fevziye Cengiz'den özür diliyorum" dedi.
Şahin: "Sonuç, caydırıcı"
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ise polislerin görevden uzaklaştırılmasının caydırıcı olacağına inandığını belirterek, "İzmir'de yaşanan olay kabul edilemez ve bunu yapanlar kesinlikle cezalandırılmalı. Hem adli hem idari soruşturma başlatıldı ve o polisler görevden uzaklaştırıldı" dedi.
"Biz de bunun takipçisi olacağız. Hele bir kadına karakolda şiddet uygulanması kabul edilemez. Açık bir topluma girdik. Kamuoyu algısı her yerde ne varsa açıkça bilinmesini istiyor. Bunun için de herkesin işini düzgün yapması görevini suiistimale götürmemesi gerekiyor."
"Polisin suçuna doktor ve savcı da ortak"
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar gazetelerde çıkan açıklamasında, "Yaşanan olay gerçekten çok vahim. Şiddetle kınıyoruz. Sürecin takipçisi olacağız" dedi.
"Polisin kullandığı bu şiddet kadına yönelik diğer şiddet olaylarından çok daha vahim. Polis, yurttaşı korumak için vardır. Görevi suç işlemek değil, suç işlenmesini önlemektir. Polisin suç niteliğindeki bu çirkin eylemine doktorun, savcının ortak olması çok daha vahim. Dayağı izleyip tuttukları raporda bundan bahsetmeyen polisler evrakı çarpıtmış olurlar ve bu fiile ortaktırlar. Yaptıkları suçtur, mutlaka soruşturulmalıdır. İzmir'deki savcıya yönelik suçlamalar var. Türkiye polis devleti değil. Hukuk devletiysek bu ve benzeri olayların hesabının sorulması gerekir."
"Haberler suç duyurusu niteliğindedir"
TTB Başkanı Eriş Bilaloğlu ise basında çıkan haberlerin suç duyurusu niteliğinde olduğunu söyledi ve öncelikle Cengiz'in gözaltına alınış ve çıkış raporlarının nerede verildiğini, altında hangi hâkimin imzası olduğunu tespit edeceklerini ifade etti.
"Raporda, beyana rağmen dayak izine rastlanmadığı belirtilmiş ise o zaman mesleki onur kurulu toplanacak ve disiplin işlemi yapılıp yapılmayacağına karar verecek. Muayene sırasında polis olup olmadığını da araştıracağız. Adalet ve Sağlık bakanlıkları arasındaki İstanbul protokolüne göre 'darp nasıl anlaşılır, nasıl muayene edilmeli' diye eğitim verildi, kılavuz hazırlandı. Meslektaşlarımızın dayak yediğini iddia eden kişileri özenli muayene etmeleri gerekiyor." (IC)