AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üç gün önce (12 Mart) Resmî Gazete’de yayımlanan Akbelen Ormanı’nın da içinde olduğu Muğla Milas'ın İkizköy, Çamköy ve Karacahisar sınırları içindeki 190 parsellik tarım arazisi için çıkan acele kamulaştırma kararı kaldırıldı.
Dün (14 Mart) Resmî Gazete’de yayımlanan karardan saatler önce AKP Muğla Belediye Başkan Adayı Aydın Ayaydın, X hesabından Erdoğan’la görüştüğünü duyurdu.
Aydın, “Bu kamulaştırma konusunda da kendimi sorumlu hissederek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan nezdinde girişimde bulundum ve kararın gözden geçirilmesini talep ettim" dedi.
Yerel seçimlere 16 gün kala aceleyle alınan bu kararlara Akbelenliler, hak savunucuları ve ekoloji örgütleri temkinle yaklaştı. Köylüler kararı sevinçle karşılasalar da yaşam alanlarının ranta açılmasının politik bir malzeme haline getirilişinden rahatsız.
Seçim öncesi alelacele kamulaştırılan, hemen ardından iptal edilen bu iki kararın neye işaret ettiğini İkizköy Direnişinin sembol isimlerinden Nejla Işık ve Akbelen avukatlarından İsmail Hakkı Atal ile konuştuk.
Kamulaştırma adı altında doğa katliamı
“Yönetim kazası”
19 yıldır çevre davalarıyla ilgilenen İsmail Hakkı Atal, acele kamulaştırma kararı ve kararın hızla iptalini “AKP, her şeyin tek kişiye dayalı olduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, sadece ülkeyi değil kendi katliam, ekokırım süreçlerini de yönetemiyor,” diye yorumladı.
İptal kararını “Tamamen katliam sürecini ne zaman gerçekleştirecekleriyle ilgili bir yönetim kazası” olarak değerlendiren Atal, kararın bir iptal değil, erteleme olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Muhtemelen liyakatsiz danışman kadroları acele kamulaştırma kararını hazırladılar, yığdılar Cumhurbaşkanı’nın önüne, o da tabii her şeyi imzaladığı için sonradan fark ettiler seçim öncesi böyle bir karar almanın büyük tepki doğuracağını.Bana kalırsa tamamen katliamın zamanıyla alakalı bir yönetim kazası yaşandı.”
“Genel seçimlerde de benzer süreç yaşandı”
AKP iktidarının toplumu patlamaya hazır bir bomba olarak gördüğünü söyleyen Atal, “Bunun toplumsal bir harekete dönüşmesinden korkuyorlar. İnsanlar aç, yoksul; bir de sen insanların yaşam alanlarını ortadan kaldırırsan ne olacak? Bir kıvılcıma dönüşecek bu,” dedi.
Genel seçim döneminde de Akbelen’de benzer bir senaryo yaşandığını vurgulayan Atal, 14 ve 28 Mayıs 2023’te yaşananları şu sözlerle hatırlattı:
“İkizköy’de Akbelen Davası’nda 2022 yılında kasım ayında yürütmenin durdurulması kararını kaldırdılar, 14 -28 Mayıs seçimleri geçene kadar ormanı kesmeye gelmediler. Seçimler geçtikten sonra ‘Artık seçimleri atlattık, ormanı kesmeye gidebiliriz’ söylemlerinin şirket içinde yükseldiğini öğrendik, sonra da 24 Temmuz’da kesime geldiler. Halbuki Kasım 2022’de yürütmenin durdurulması kararı kaldırılmıştı. Biz o zamandan beri tetikte bekliyorduk ama seçimlerden sonra geldiler. Yani bu katliamları seçim süreçlerine göre yapıyorlar.”
200 bin dönümlük ruhsat sahası içinde Akbelen’i bir set olarak niteleyen Atal, Akbelen’in “geçilmesi” halinde 40 bin kişinin yaşam alanı olan 30 köyün de yok edileceğinin altını çizdi. Akbelen’deki tarım arazilerine maden açılması halinde Bodrum ve Milas’a giden suların da kesileceğini ifade eden Atal, herkesi birleşmeye ve bu ekokırıma karşı durmaya çağırdı.
“Ayaydın’a ‘Bu yanlıştan dönün’ dedik”
Akbelen direnişinin sembol isimlerinden İkizköylü Nejla Işık, iptal kararından önce Ayaydın’ın seçim çalışmaları için köye geldiğini, kendilerinin de Ayaydın’da “Bu karardan dönün” dediklerini söyledi.
Tüm siyasetçilerden benzer istekleri olduğunu vurgulayan Işık, “Ortada bir yanlış vardı ve bu yanlıştan hemen dönülmesini istedik. Yakın zamanda bu kadar hızlı iptal edilen bir karar örneği olmamıştır muhtemelen, biz de çok şaşırdık,” dedi.
Seçim öncesi bu karara temkinli yaklaştıklarını belirten Işık sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Ağlayanlar, inanmayanlar, beni arayanlar, şaşkınlıkta başına ağrı girenler, oynayanlar, halay çekenler var. Bu karar bile mutlu etti bizi. En azından birbirimize sarılabiliyoruz. Ama tabii kuşkularımız sevincimizden büyük.
“Bizim direnişimiz yeni değil, beş yıldır devam ediyor. Eğer iptal edilmeseydi biz bireysel olarak acele kamulaştırmaya karşı davalar açmaya hazırlanıyorduk. Seçim sonrası yeniden böyle bir durum olursa da direnişimizi sürdüreceğiz. Bizim mücadelemiz madene karşı köyümüzü korumak. Akbelen Ormanı 24 Temmuz’da katledildi ve bugün dahi hâlâ dinamitler patlıyor, iş makineleri 7/24 çalışıyor. Biz bunların da durmasını istiyoruz. Bu gündemin Akbelen gerçeğini gölgelemesini istemiyoruz.” (ZA/TY)