İstanbul'da kongre vadisinde devam eden 22. Dünya Mimarlık Kongre'sinin üçüncü gününün ana konuşmacısı Johnson, Düzce'de ikisi devlet, ikisi sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan dört prefabrik bölgesinde yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı.
Bölgede şu an yoğun bir kirlilik olduğunu ve prefabrik evlerin ne olacağının hala bilinmediğini belirten Johnson, "Düzce'deki prefabrik evler şu an güvenli ve ucuz olduğu için kiralanıyor. Ama yöneticiler bu evlere alt yapı hizmeti götürmüyor. Uzun vadeli olarak geçici konut bölgelerindeki kirliliğin engellenebilmesi için iyi bir idareye ihtiyaç var" dedi.
Johnson, geçici konutların siyasi ve ekonomik sistemle ilişki içinde olduğuna dikkat çekerek, "Kalıcı konutların yapımı felaketten 1-1.5 yıl sonra başlıyor ve afetzedeler bu süreyi çok uzun buluyor. Çünkü insanlar felaketten 1-1.5 saat sonra hayatını tekrar kurmak istiyor'' dedi.
Devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan geçici konutların ömrüne göre çok pahalı olduğu yönünde eleştiriler bulunduğunu hatırlatan Johnson, "Prefabriklerin inşası bazen uzun sürüyor. Kalıcı konutların kaynağı da buraya aktarılabiliyor. Geçici konutlar bazen iyi bazen olumsuz sonuçlar doğurabiliyor" diye konuştu.
Johnson, o dönemde hükümetin 4 ayda 40 bin prefabrik geçici konut biriminin inşa edilmesini planladığını belirterek şöyle devam etti:
"Tek bir birimin maliyetinin 3 bin 300 dolar olarak hesaplandı. Bunların 33 bini devlet, 9 bini de STK'lar tarafından olmak üzere 42 bin prefabrik konut inşa edildi.Bunların dışında pek çok kişi de devletin sağladığı sistemler dışında kendileri ev edinmeye çalıştı, ancak bunların rakamsal olarak verileri yok".
Johnson, 17 Ağustos 1999 depreminde sonra Düzce'de devlet tarafından inşa edilen Kiremit Ocağı, Gümüşpınar geçici konutları ile sivil toplum kuruluşlarınca yapılan Fidanlık ve Umcor geçici konutları üzerinde yaptığı incelemeleri anlattı.
Devletin yaptığı Kiremit Ocağı geçici konutlarının 330 birimden oluştuğunu, hazine arazisi üzerine yapıldığı ifade eden Johnson, "Başta hiç evi olmayanlar, kiralık ev bulamayanlar, evlerine girmeye korkanlar ya da buraya göç edenler prefabriklere yerleşti. Ve çoğu orada yaşamayı sürdü" dedi.
Johnson, bin 200 birimlik Gümüşpınar Geçici Konutları'nın ise kentin 5 kilometre dışında kurulmasına 2004 yılında burada 200 ailenin hala yaşamaya devam ettiğini söyledi.
Gülümser:Gökdelenler şehirden tecrit ediyor
Şehir plancısı Aliye Ahu Gülümser de, İstanbul'daki gökdelenlerin kontrolsüz şehirleşmenin çözümü olarak görüldüğünü söyledi.
Gülümser, İstanbul'daki dikey yerleşim alanları üzerine yaptığı sunumunda, "dikey kulelerin içinde yaşayanlara yeni bir kimlik kazandırdığını adeta şehirden tecrit ettiğini" belirtti.
Gülümser, "Bu korumalı yerleşimler yeni sosyal sınıfın ihtiyaçlarına yönelik hazırlanıyor. Kendilerine has özellikleri var. Bulundukları şehrin ortamını olumlu ya da olumsuz şekilde radikal değişimlere uğratıyor" dedi.
Gökdelenlerin kentte yaşayanlar insanlar arasındaki ilişkiye sınırlar koyduğunu belirten Gülümser şöyle devam etti:
"Kontrolsüz şehirleşmenin çözümü olarak görülen gökdelenlerin tarihi ve doğal çevreye de olumsuz etkilerinin yanıda olumu etkileri de oluyor. Çünkü bu binaların idarecileri belediyeler gibi çalışarak çevrelerine alt yapı hizmeti sunuyorlar."(KÖ)