Hazırladıkları raporun kağıtta kalmaması, insanların yaşam kalitesini artırması ve çıkardıkları sonuç önerilerinin hayata geçmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Şahin, Meryem'in öldürüldüğü Gaziantep şehrinde gazetecilere yaptığı açıklamada, 50'ye yakın akademik grup ve sivil toplum örgütüyle bir araya geldiklerini belirtti.
Şahin, hazırladıkları raporun kağıtta kalmaması için çıkarılan sonuçların hayata geçmesinin çok önemli olduğunu belirterek hazırladıkları broşürde evlendirilirken kız çocuklarının rızasının alınmasının, zamanı gelince evlendirilmesinin de dinin bir gereği olduğu anlatıldığını söyledi.
Kime ne... Kime ne?
Komisyonun, kızların mutlaka evlenmesi gerektiğine yönelik kararına takılmazsak buraya kadar sorun olmadığını söyleyebiliriz belki. Ancak en önemlisi şu: Töre Cinayetleri Komisyonu Başkanı olarak Fatma Şahin, bu cinayetlerden, "namus cinayeti" diye bahsediyor. Kadın örgütlerinin yıllardır bas bas bağırdığı bir konu bu. Yani kadınların öldürüldüğü cinayetlerin "namus cinayeti" değil, "namus kisvesi altında gösterilen cinayetler" olduğu. Kadınların, ilgili yasalardan "namus" kelimesinin çıkarılması için başvurmadığı yer kalmadığı. Eğer namus kavramından bahsedilecekse, kadınların namusunun, topluma değil, sadece ve sadece kendilerine ait olduğu...
Şahin'in "toplumu anlama çabası" burada kalmamış. Komisyon olarak cezaevlerini ziyaret ettiklerini belirten Şahin, erkeklerin şu meramlarını dile getirmiş: "Cezaevindeki erkeklerin hikayeleri çok başkaydı, ama ortak duyguları vardı. 'Vekilim, bir şeyleri temizlemek için yaptık. Namusumuzu temizlemek için yaptık. Şiddete başvurduk. Kızgınlıkla yaptık ama bugün çok pişmanız, her şey çok daha karıştı, kirlendi ve çok daha yalnızız' diyorlar."
Erkek mağduriyeti mi?
Şahin öyle bir empati kuruyor ki, insanın bu erkeklere yazıklanası geliyor. Ama burada bitmiyor, Şahin devam ediyor: "Burada erkek mağduriyeti de var. Sokakta kalan çocuklar var. Problem toplumsal bir sorun olarak karşımızda duruyor. Toplumsal bilinci yükseltip, kurum ve kuruluşlar üzerine düşeni yaptıktan sonra çok önemli bir yol alacağımızı düşünüyorum."
Meryem öldü. Askerden, "daha önemli bir görev icabı" firar eden abisi, yedi aylık hamile olan Meryem'i öldürdü. Ve şimdi mağdur mu olmuş oldu? Bu tersten empati, nasıl bir zihnin ürünü? Töre sebep gösterilerek öldürülen insanlar için kurulmuş bir komisyon neden töreyi sebep göstererek öldüren insanları anlamaya çalışıyor? Problemlerin çözümü bu tersten empatide yatıyor olabilir mi? Olamaz elbet. Çünkü o "mağdur erkekler", cezaevinde bile olsalar, hâlâ "bir şeyleri temizlemek için öldürdük," diyorlar, daha ötesi var mı?
Töre Cinayetleri Komisyonu Başkanı, hem de bir kadın, hem de 16 yaşındaki hamile bir kadının öldürüldüğü ilden yaptığı açıklamada, söylediklerinin ne anlama geldiğini fark etmeyecek kadar "anlayışlı". "Kadın annedir, kadın affedicidir, kadın yumuşaktır" safsatasının gelip geleceği yer burası mı olacaktı? (BU/TK/EÖ)