Erkek şiddetiyle ilgili Meclis araştırması açılacağı ve 17 üyeden oluşan bir Meclis Komisyonu kurulacağına dair TBMM kararı dün Resmi Gazete’de yayınlandı.
Meclis bünyesinde kadın cinayetlerine karşı bir Araştırma Komisyonu oluşturulması, 150 kadın ve LGBTİ örgütünü çatısı altında toplayan Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’nun talepleri arasında yer alıyordu.
Komisyon kuruldu. Peki kadınlar bu konuda ne düşünüyor?
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu’ndan avukat Meriç Eyüboğlu, feminist avukat Hülya Gülbahar, HDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel ve CHP Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka, kurulacak komisyonla ilgili görüşlerini bianet’e anlattı.
Eyüboğlu: Önemli ama eksik bir adım
Meriç Eyüboğlu, avukat: Uzun zamandır dile getirdiğimiz iki talep vardı. Birincisi Meclis bünyesinde kadın cinayetlerinin nedenleri ve sonuçlarına yönelik bir Araştırma Komisyonu kurulmasıydı. İkinci talebimiz ise aynı Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu gibi süresiz, daimi bir izleme komisyonu kurulması.
Tek başına bir araştırma komisyonu kurulması yeterli değil. Bu komisyon diğer adımlarla birlikte harekete geçirilmeli ki bütüncül politikalar oluşturulsun. Eğer Aile Bakanlığı bu konuda samimiyse, taleplerimizi bir paket olarak değerlendirip harekete geçirmeli. Bu adımı önemsiyoruz ama eksik olduğunu düşünüyoruz. Komisyon çalışmalarının alanda çalışma yapan örgütlerden görüş, talep, deneyim almaksızın yapılması halinde de eksik kalacağını en başından ifade edelim.
Gülbahar: Önce Cumhurbaşkanı kadınlardan özür dilemeli
Hülya Gülbahar, avukat: Meclis bünyesinde daha önce de kadınlar ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve namus cinayetlerini önlenmesi amacıyla bir komisyon kurulmuştu, bu komisyon ilgili kadın sivil toplum kuruluşları dahil olmak üzere Türkiye çapında araştırmalar yapıp konuyla ilgili raporunu meclise sunmuştu. Bu raporun ardından 2009’da Başbakanlık bir genelge yayınlayıp Türkiye’deki tüm kamu ya da özel kurum ve kuruluşların kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çalışmalar yapmasını, bu çalışmaları üçer aylık raporlar halinde Kadın Bakanlığı’na sunmasını zorunlu kılmıştı. Hemen arkasından ortada ne bakanlık kaldı ne rapor.
Geçmişte yapılmış bunca çalışma varken, kadın cinayetleri bu denli artmışken, yeniden meclis komisyonları kurup, cinayetlerin “nedenlerini’ araştıracağız” diyerek sıfırdan başlamak hepimizle dalga geçmeye kalkmaktır. Konuyu komisyonlara havale ederek bir şey yapıyormuş gibi görünmekte mahir olan siyasetçiler aslında hiçbir şey yapmamakta. Örneğin tüm mahalle karakollarında kadına yönelik şiddet konusunda eğitim görmüş yeterli sayıda polis görevlendirsinler. Valilerin ve diğer devlet görevlilerinin yarısının kadın olmasını sağlasınlar, tüm kadroların kadın-erkek eşitliği eğitiminden geçmesini sağlasınlar.
Tabii şiddetle mücadele kararlılığı varsa öncelikle eşitlik karşıtı, kadınları kutsal annelik söylemiyle kandırmaya çalışan, kadın narin diyerek kadınların belli mesleklerde çalıştırılmaması gerektiğini savunan, uluslararası sözleşmeler, anayasa ve tüm hukuki metinleri ayaklar altına alan, ‘yasa tanımaz’ Cumhurbaşkanının komisyona çağırılıp, Türkiye ve dünyadaki kadın hareketinden özür dilemesini sağlamak komisyonun ilk işi olmalıdır.
Tuncel: Veri toplama ve cezasızlık üzerine çalışmalı
Sebahat Tuncel, HDP İstanbul milletvekili: Kadına yönelik şiddetle mücadelede bazı olumlu yasal değişiklikler olsa da uygulamada sorunun devam ettiğini görüyoruz. Bu yüzden köklü bir değişikliğin olması için eril zihniyetin değişmesi gerektiğinin altını çizmek gerekir. Bu anlamda, kadına yönelik şiddetin araştırılması için komisyon kurulmasını önemsiyoruz ve HDP olarak da aktif olarak komisyonda çalışacağız.
Komisyonun kadına yönelik şiddet alanında iki önemli soruna eğilmesi gerektiğini düşünüyorum; birincisi kadına yönelik şiddet verilerinde ulusal, güvenilir bir çalışmanın bulunmaması ve cezasızlık olgusu. Verisel çalışma bu sorunun ne kadar büyük boyutlarda olduğunu kavramak ve göstermek için kadın hareketi açısından önemli. Cezasızlık ise kadına yönelik şiddeti devam ettiren hatta teşvik eden bir boyut. Kadına yönelik şiddette cezasızlık sorununun kapsamlı olarak ele alınması gerekiyor. Bir diğer sorun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kadına yönelik şiddet davalarında taraf olması. Oysa ki şiddeti üreten devlet, davalarla Bakanlığın ilgilenmesi ancak kadın örgütlerinin katılmaması şeffaflık ve denetleme sorununu doğuruyor. Bakanlığın kadına yönelik şiddete bakış açısını da ele almak gerekiyor komisyonda. Daha önce olumlu başlayan ama sonu çok da olumlu olmayan süreçler yaşandı. Kadına yönelik şiddet yasası bakanlıkla birlikte hazırlandı ama son hali başka bir şekilde karşımıza çıktı. Bu anlayışın değişmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kadın örgütleriyle daha kapsamlı, uzun soluklu ve sürekliliği olan ilişkiler içinde olması talebimiz.
Nazlıaka: Komisyon hangi bakış açısıyla çalışacak?
Aylin Nazlıaka, CHP Ankara milletvekili: Böyle bir komisyonun kurulması çok sevindirici. Çünkü biz insan haklarına yönelik her konunun patilerüstü olması gerektiğine inanıyoruz. Kadın hakları konusunda da bu iyi niyetimizi meclis çalışmalarında AKP’nin kadını güçlendiren nitelikte önergelerine destek vererek gösterdik. Ancak maalesef bugüne kadar AKP’nin muhalefetin kadın hakları konusundaki önergelerine, kanun tekliflerine desteklediğine pek rastlamadık. O nedenle bu komisyonun uyumlu bir şekilde çalışması çok önemli.
Bu komisyonun bugüne kadar AKP neden reddetti de bugün onay veriyor? Bu da ayrı bir konudur. Çünkü bugüne kadar kadına yönelik şiddeti göz ardı eden, kadın katillerine yönelik ‘eliniz kırılsın’ gibi aciz siyaset üreten zihniyet, bir çığ gibi büyüyen bu sorunun kendisini de içine aldığını yeni idrak etmiştir.
Bundan sonra asıl önemli olan komisyon çalışmalarının hangi bakış açısıyla yapılacağıdır. Kadın mı yoksa aile mi önceliklendirilecek? Hep söylediğimiz bir şey var: kadına yönelik şiddeti uygulayanlar en yakınındaki aile bireyleridir. Bu nedenle ailenin korunması önceliklendirildiğinde kadına şiddet görsen bile sesini çıkarma, kol kırılır yen içinde kalır mesajı verilmektedir. Biz kadının ailenin içerisinde eritilmesini değil, bir birey olarak görülmesini şart koşuyoruz. Yeniden fiili eşit yurttaşlık hakkımızı alıncaya kadar kadının güçlendirilmesi için verdiğimiz mücadeleyi sürdüreceğiz. (ÇT)