“Bizler tecavüze uğramamak, dövülmemek, hatta sadece hayatta kalabilmek için direnen, meşru müdafaa hakkını kullanan, yaşamını savunan Nevin’iz, Çilem’iz, Yasemin’iz, Hasret’iz. Bizler yaşadığımız hayata ‘artık yeter!’ diyen, mahkum edilmek istendiğimiz hayatları başka hayatlara çevirmek için direnen kadınlarız!
“Başka hiç kimse bir şey yapmadığı için; yıllarca saldırısına uğradığı tecavüzcüyü öldüren Nevin için, evli oldukları erkeklerin sistematik olarak maruz kaldıkları şiddetinden ancak onları öldürerek kurtulabilen Yasemin ve Çilem için; erkek şiddetine karşı sessiz kalmayıp müdahil olan ve öldürülen Aynur için; kendisini tornavidayla öldürmeye çalışan erkekten mahalle ve kadın dayanışmasıyla kurtulup hayata tutunan Hasret için, jandarmaya direnip iş makinesini durdurarak yaşam alanını savunan Rabia için, evinde tecavüz edilerek öldürülen, erkek medya tarafından ‘yalnız yaşayan bir kadın’ olduğu için öldürülmesi meşru gösterilmeye çalışılan Değer Deniz için sokaklardayız!”
Kadınlar, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde “Erkek, devlet şiddetine karşı direniyoruz. Hayatlarımız savunuyoruz” şiarıyla sokaktaydı.
14. Feminist Gece Yürüyüşü için saat 19.30’da Tünel Meydanı’nda toplanan kadınlar Galatasaray Meydanı’na yürüdü. En çok atılan slogan "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz" oldu.
Eylemde, hayatta kalmak için şiddet gördükleri erkekleri öldüren kadınlara dikkat çekildi.
Diyarbakır, Suruç, Ankara, Beyrut ve Paris’te gerçekleşen saldırılar ve katliamları, Silvan’da kolluk kuvvetlerinin duvarlara yaptığı ayrımcı yazılamaları, IŞİD’in katliamlarını, devletin inkar ve imha politikalarını hatırlatan kadınlar, “Bizler savaş-erkeklik ve devlet ilişkisini çok yakından tanıyoruz” dedi.
“Hayır, dediğimiz için öldürülüyoruz”
Türkçe ve Kürtçe okunan basın açıklamasında öncelikle erkek şiddetine dikkat çekildi. 2015’in ilk 10 ayında en az 236 kadının öldürüldüğünü hatırlayan kadınlar, “Bizler ‘Hayır!’ dediğimiz, boşanmak istediğimiz, savcılığa şikâyette bulunduğumuz, koruma kararı aldığımız, sığınağa başvurduğumuz, erkek şiddetine karşı bağırdığımız, hatta yakınımızdaki başka kadınlardan destek istediğimiz için yaşamlarımızın her alanında ölümle karşı karşıya kalıyoruz. Eşitliği fıtrata ters gören, kadın düşmanı politikalarıyla AKP iktidarına karşı bizler, sadece ‘eşit’ koşullarda yaşam hakkına sahip olabilmek için hayatımızın her anında savaşmak zorunda bırakılıyoruz” dedi.
Yargının kadın katillerini “tutku derecesinde aşırı sevgi” bahaneleriyle akladığını belirten ve ceza indirimlerinden bahseden kadınlar, “Katledilen kadınların sayısından bile bihaber olan, kadının ne yapması gerektiğini her gün farklı mecralardan buyuran, ancak kadın katillerine tek bir söz etmeyen, kadın cinayetlerine göz yuman ve karakoluyla, yargısıyla katliamın esas sorumlusu olan devlete karşı sokaktayız!” dedi.
Açıklamada son dönemlerde artarak gündeme gelen üniversitelerde taciz meselesine, göçmen kadınların yaşadığı ihlallere, nefret cinayetleriyle öldürülme tehdidi altında yaşayan trans kadınlara, kimliği görünmez kılınan lezbiyen ve biseksüel kadınlara, iş ve can güvenliği olmayan seks işçisi kadınlara da değinildi.
Açıklamanın ardından, 1 Aralık’ta Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek Yasemin Çakal davasına çağrı yapıldı. Yasemin Çakal, 10 Temmuz 2014'te uzun süredir sistematik bir şekilde şiddet gördüğü kocasını kendisini korumak için öldürmüştü. Çocuğuyla birlikte cezaevinde olan Çakal’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanmasına devam ediliyor. (ÇT)