Barış görüşmelerine ve müzakere süreçlerine kadınların ve toplumsal cinsiyet perspektifinin katılmasını öngören 1325 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı çıkalı 13 yıl oldu.
Bu karar Türkiye için de geçerli.
Kadınların çözüm sürecinin tüm aşamalarında bulunmasının sürdürülebilir bir barış olasılığını güçlendirdiği uluslararası düzeyde kabul gören ve desteklenen bir görüş.
Türkiye’de 30 yıldır süregelen savaşta, ilk kez “barış” bu denli hayatımızın içinde; şimdi sıra müzakerede.
Bu sürecin başarısı başta kadınlar olmak üzere, toplumun tüm görünmeyen, dışlanan, sesleri duyulmayan kesimlerin katılımıyla mümkün.
Kadınların barış sürecinde yer alma gerekçeleri, müzakereleri kadınsılaştırmak değil, müzakere ve barışı eril siyaset ortamından kurtarmak.
Meclisin yüzde 86’sı erkeklerden, yüzde 14’ü kadınlardan oluşuyor. Hükümetteki bakanlarından 25’i erkek biri kadın, valilerin 80’i erkek biri kadın. Bu tablo tüm karar mercilerinde benzer bir şekilde devam ediyor.
İmralı görüşmelerinde de durum farklı değil. Devlet tarafından görevlendirilen tek kadın eski MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, ki artık o da yok. Diğer taraftan İmralı görüşmelerine katılanlar arasında dört erkek ve iki kadın; Ayla Akat Ata ve Pervin Buldan.
Kadınların çözüm sürecindeki rolü en görmezden gelinen noktalardan biri. 1992’den bu yana dünyada gerçekleşen 24 büyük barış sürecinde imzacıların sadece yüzde 2,5’i; ara bulucuların yüzde 3,2’si; tanıkların yüzde 5,5’i; müzakerecilerin yüzde 7,6’sı kadınlardan oluştu.
1325’in amaçlarını hatırlatmakta fayda var:
* Kadınların ulusal, yerel ve uluslararası kurumlarda, çatışmanın çözüm mekanizmalarında ve barış görüşmelerinde karar verici mevkilere katılımının,
* Çatışmalarda, mülteci kamplarında, barış için gerçekleştirilen müdahaleler esnasında cinsel ve cinsiyet temelli şiddetten korunmalarının,
* Savaş suçlarının, soykırımların, insanlığa karşı suçların ve uluslararası hukuk ihlallerinin sorumlularının cezalandırılması; mülteci kamplarının sivil ve insani doğasına saygı gösterilmesi; cinsel şiddet suçlarının af anlaşmalarından çıkarılması; kadın haklarının ulusal kanunlarda güçlendirilmesi; yerel kadın ağlarının desteklenmesi gibi girişimler aracılığıyla kadın haklarının ve yasaların güçlendirilmesiyle cinsiyet temelli şiddetin engellenmesinin,
* Tüm BM barış operasyonlarında toplumsal cinsiyet danışmanlarının görevlendirilmesi, politikaların tasarlanması ve geliştirilmesi sürecinde kadın ve kız çocuklarının özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gibi girişimlerle cinsiyet temelli yaklaşımların barış operasyonlarına yayılmasının sağlanması.
Birlikte barış içinde yaşamamızı sağlayacak şey, çözüm sürecinde kadınların karar mercilerinde eşit temsiliyetini sağlamak.
bianet’in başlattığı bu yazı dizisinde kadınların çözüm sürecine katılımının önemini, kadınların taleplerini, kadınların süreçte yer almaması halinde hangi taleplerin gündeme gelemeyeceğini, cinsiyete duyarlı barışı, dünya örneklerinde kadınların müzakerelerde nasıl ve ne kadar yer aldığını söyleşiler, haberler, araştırmalarla tartışacağız.
Kadınlar olmadan barış da olmaz. (ÇT)
KADINLAR ÇÖZÜMÜ KONUŞUYOR: "Barışmak Kadınlara, Küsmek Erkeklere Mahsus"