İstiklal Caddesinde yılbaşı gecesi olanlardan söz ediyorum. İki genç kadının, yanlarında bir erkek arkadaşlarıyla bir "erkek güruhu"nun tam ortasında kalmalarından, kameralar önünde gerçekleşen naklen tacizden söz ediyorum...
Turistlerin yeni yılı!
Bütün televizyonlarda neredeyse birinci haber olarak girdi taciz olayı. Hırvat turistler, yeni yılı İstanbul'da, kentin merkezinde kutlamak istemişlerdi, kutladılar, gördük...
Kadın olmak, üstelik de "gecenin o vakti sokaklarda olmak" zordur. Erkeklerden özür dileyerek taciz denilen "olayın" erkekler tarafından çok da kolay anlaşılamayacağını iddia ediyorum, çünkü "uğramıyorsunuz".
Pazar sabahı, malum Pazar denilen günde her bir gazeteyi almak farzdır, bütün gazeteleri satır satır didiklerken ne yazmışlar konuyla ilgili diye, fark ettim ki basın mevzuu benim kadar ciddiye almamış.
Münferit olay!
Sabah gazetesi olaya üçüncü sayfa haberi mantığıyla yaklaşmış ve dolayısıyla üçüncü sayfaya almıştı. Vatan gazetesinde ise "bunlar sahalarda görmek istemediğimiz davranışlar" diye iki satır yer verilmişti. Birkaç da açıklama vardı klasik, münferit bir olaydır diye...
Bir an düşündüm gazeteyi okurken, sonra da sinirlendim. Zira mevzu münferit falan değildir. Yıllardır başlaması beklenen sosyal patlamanın sinyalidir. Bu ülkede toplumsal bir histeri yaşanıyor.
Birkaç yıl önce yine bir yeni yılda Taksim'deki The Marmara Oteli'nin taşlanmasını hatırlatırım. O taşlayanlarla aynı mantıktaki "erkekler" kadınları taciz ettikten ve hatta ayakta tecavüz ettikten saniyeler sonra Beyoğlu'nda barlarda eğlenenlere yönelttiler saldırgan bakışlarını. Neyse ki arada duvarlar vardı da, dokunamadılar...
Ne yazık ki ayrımcılık!
Ama sadece "varoş sokağa indi, böyle oldu" diye açıklanabilir değil durum. Bu ülkede gelişimini tamamlayamayan 60 milyondan fazla insan var; yarısı da erkek, oğlan çocuklarıyla birlikte. Açlık var, hem de her yönden; ekonomik, sosyal, cinsel...
Öte yandan yaşanan taciz olayını sadece bir zümreye mal etmek, "varoşlardan gelenler kendileri gibi olmayanlara saldırıyor" cümlelerini sarf etmek de sadece ve sadece polyannacılık ve de ne yazık ki ayrımcılıktır.
Zira taciz denilen mevzu, dünyanın her yerinde, her türlü ekonomik, sosyal ve sınıfsal durumda yaşanan bir olay.
Zaten, zaten, zaten...
Erkekler geldikleri toplumsal sınıf ne olursa olsun kadınları taciz ediyorlar. Her gün haberlerde, televolelerde ve hatta reality yarışmalarında izlediklerimiz de birer taciz değil mi?
Televolelerde kameraların merceklerine baka, baka "ben de bu manken kızımızla bir gece geçirmek isterim"vari laflar eden zengin ve ünlü erkekler de taciz zincirinin birer parçası değiller mi?
"Ben İbrahim Tatlıses tarafından taciz ediliyorum, rahatsız ediliyorum" diyen Asena'ya memleketçe "yıllardır adamın üzerinden geçindi, şimdi şikayet ediyor" demedik mi?
İki yıl önce Kaya Çilingiroğlu'nun tecavüzüne uğradığını iddia eden şarkıcı kadına "zaten iççamaşırı giymiyordu" demedik mi?
Tam da Beyoğlu Ekipler Amirliğinin orada
İddiam İstiklal Caddesi'ndeki tacizi meşrulaştırmak değil, tam aksine, bir yeni yıl gecesi yaşanan o histerinin yasadaki en ağır cezalarla ödüllendirilmesinden yanayım.
Hatta şu anda İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yapması gereken o kamera kayıtlarından o insanları bulmak ve yargı sürecinin başlamasını sağlamaktır. Olayda hem gasp, hem de ırza saldırı vardır ki eminim Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) cezası fena değildir.
Tabi bu durumda, polisin harekete geçmesini beklemek Polyannacılık da olabilir. Zira olayın gerçekleştiği Ağa Camii mevkii Beyoğlu Ekipler Amirliği binasına sadece 30-40 metre uzaklıkta ama gerekli müdahale anlaşılan yapılmamış...
Kız kardeş için cinayet
Evet, Beyoğlu'nda o kadınlara saldıranlar kendi kız kardeşlerine sokakta yan bakılsa cinayet işlerler, üstelik genelde de kurban o "yan bakılan" kız olur. Ama o taciz ettikleri kadın onların mahallerinin kenarından bile geçmez zaten.
Onlar ve biz ayrı dünyalarda, başka gezegenlerde yaşıyoruz, karşılaşınca da birbirimize saldırıyoruz. Ama bizim dünyamızda yaşanan tacizlere, saldırılara daha ılımlı yaklaşıyoruz, "aa beni beğendi, birlikte olmak istiyor" diye kolayca olumluyoruz.
Hiç beklemediğimiz biri bir kadın arkadaşımızı alenen taciz ettiğinde, yaşananın ne olduğunu bal gibi bilsek de kabul etmek istemiyoruz, zira bize göre tacizi sadece "sokaktaki işsiz, güçsüz, eğitimsiz erkek güruhları" yapar.
Hepsi aynı sepette
Evet doğru, onlar da taciz eder ama diğer erkekler de dahildir onlara aslında. Hatırlatırım, biz çok uzun yıllardır belirli aralıklarla gazetelerde üniversitelerde yaşanan taciz olaylarıyla ilgili haberler okuruz, duyarız...
Yani konu taciz olduğunda, erkekler varoştan gelen ve üst sınıftan gelen olarak ayrılmıyor, hepsi aynı sepette.
Bütün bu taciz hikayelerinin sonunda yine olan kadına oluyor, erkeklere dokunulmuyor. Evdeki kız kardeşi mahalle berberinin çırağıyla bakışırsa dayağı yiyor.
Dayağı atan ağabey Beyoğlu'nda karşılaştığı kadının her bir yerini "mıncıklamakta" bir sakınca görmüyor.
Kötü adam olmak zor!
Karısı bir erkekle adı geçse "kötü kadın" oluyor ama bir kadın bu adam bana tecavüz etti dese, o adam kadının iç çamaşırsızlığını öne sürüyor. Çünkü kadın, görüntüsüyle taciz edeni haklı konuma düşürebilir...
Ve ben bir hafta boyunca delirmişçesine her tanıdığımla bu yaşanan korkunç olayı konuşuyorum.
En beklemediğim tepkiyi de bir kadın arkadaşımdan alıyorum. O da nefret etmiş yaşananlardan.. "Üstelik" diyor, "kadınların üzerinde de pantolon, kazak var, bir yerleri de görünmüyor..." (ÇM/BA)