Yaklaşık yirmi beş yıllık savaşın lime lime ettiği ruhların yaşadığı bir coğrafyanın çocuklarıyız.
"At, avrat, silah" ve de "Her Türk asker doğar" tümcesinin askeri koşu yolunda zikrine her Türkiyeli erkeğin şahit olduğu ve çoğunluğunun onayladığı bu dünyadan değilmişiz ve de çokça bu dünyaya aitmişizlerdeniz.
Her ayın sonunda, öldürülenlerin toplam sayısından şehitler yaratan ve de ölülerini kutsayan topraklardan gelenleriz. Ölümün bunca kutsandığı, "vatan" denilen bilinmezin ve de esasen kime ait olduğu bilinenin uğruna ölenlerin ailelerinden yükselen "varsın ölsün"cülerden bir toplam yaratıp kendini avutanlardanız.
Bunlar verili, kabul görmüş, üzerine derin politik tahlillerin yapıldığı; devlet katında stratejilerin geliştirildiği ölümler: Psikolojik harekatla, politikacısı, stratejisti, köşe yazarı, akademisyeni... ile ölümleri meşru kılma halinin öznesi bir savaşın sonuçları olan rakamlar.
Rakamların da cinsiyeti var, ölümlerin sayılabilir oluşunun da görünür kılınan ölümlerin de...
Gazetelerin birinci sayfasında yer alamayan ölümler politik kabul edilmeyen, münferit, faillerin sapkınlıkları veya aşırılıkları ile açıklanan ölümler oluyor. Ve bu bireysel sapkınlıkların ürünü olarak verilen şiddet haberlerinin başında ise kadın cinayetleri, tecavüzler geliyor.
Pekin Deklarasyonu kadınlara yönelik şiddeti şöyle tanımlıyor:
"Kadınlara yönelik şiddet terimi, kadının fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan, bu tip hareketlerin tehdidini, baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, ister toplum önünde ister özel hayatta meydana gelmiş olsun, cinsiyete dayalı her tür şiddet anlamına gelir."
Cinsiyete dayalı her tür şiddet... Taciz, tecavüz, basit gibi görülebilen tehdit, görüntü alma, kadın olma halinden, toplumsal cinsiyetin dayattığı ikiyüzlü ahlak anlayışının kıstırılmışlığı ile dayatılanları kabul görmeyi içeren şiddet... örtülü, açık, psikolojik şiddet... ve ölüm, öldürme.
Ya benimsin ya kara toprağın
Herkesin namusu olup (babamız, erkek kardeşimiz, kocamız, sevgilimiz, okul müdürümüz, yurt yöneticimiz, apartman yöneticimiz, kapıcımız...) kimsenin namusu olmayı istemeyen biz kadınlar, martta 45 rakamlı bir ölümün öznesi olduk. Bu rakam nisanda 25, mayısta 30, haziranda 10 olarak açıklandı.
Sessizce, münferit, çoğunlukla hak ederek, haddini bilmeyerek... Hangi sınıfsal kökenden olduğumuzun önemi olmaksızın, aldığımız/alamadığımız eğitime bakılmaksızın, etnik kökenimizden bağımsız ölüyoruz, öldürülüyoruz.
Kimimiz doktor çıkmak üzere olduğumuz hastanede, boşanmak istediğimiz kocamızın resmi silahının kafamızda patlamasıyla; kimimiz çalışmak istediği için yolda yürürken boğazı kesilerek; kimimiz erkekliğine halel gelmiş adamın sevgili olma isteğini reddetmekten hükümlü beş kurşunla; kimimiz bir zaman birlikte olduğumuz adamın "yine" istemelerine karşılık vermediğimizden... Belki sırf "Ben de yaşamak istiyorum" demekten, belki de başka birine aşık olduğumuzdan.
Ev içinde perdeler dış dünyaya kapanmışken tecavüze uğruyor, yatılı ilköğretim okullarında yoksulluğumuzun kullanıma açık pazarında tüm bir kentin; polisiyle, askeriyle, öğretmeniyle, esnafıyla kendinden menkul sessizliğinde kadın kimliğinin topyekun hiçleştirilişine şahit ediliyoruz.
Evliyken başkasına âşık olduğumuz için hak ediyoruz öldürülmeyi ya da başkalarının iktidar ilişkileri adına satıldığımız adama gitmemek için direndiğimizden kendimizi asmamız salık veriliyor da "intihar" diye düşüyor istatistiklere adımız.
Medya, iktidar, kapitalizm kadının ikinci cins oluşunu destekliyor. Araba reklamlarının uzun bacaklıları olarak satın alınan araba ile satın alınabilir bedenlerimiz reklam yazarlarının masumane satış kriterleri sanılırken, YİBO'larda cep telefonlarına kaydedilerek tecavüze hazır hale getirilen toplumsal baskının nesneleri oluyoruz.
Feminizm erkek iktidarına karşı politika üretirken köşe kapmış iktidarlı erk'ek Murat Bardakçı "çirkin kadınlar" önemsizliğine hapsettiği ideolojiyi önemsizleştirdiğini düşünürken ensesti, çocuk istismarını, "Köşe kaptım, her şeyi söylerim"ci bir dille onaylıyor.
Kadın cinayetleri münferit, bireylerin sapkınlığı ile açıklanamaz. Siz de biliyorsunuz. Evlerin içi çok karanlık. Güzel halıların olduğu hapishanelerde bireysel mahkûmiyetimizin ölümle sonuçlanmasını beklemeyeceğiz. Kadın cinayetleri politiktir ve hiçbir erkek de masum değil. (EY/BB)