Bu hafta seçkimize takılanların arasında, kadını bedenden ibaret gören bakışla, güzel-çirkin ayrımı yapanlar, kadına kota tartışmasını "mal" ekseninde tartışanlar, toplumsal cinsiyetin politikliğini göz ardı edenler, farklı cinsel yönelimleri yok sayanlar, kadın cinselliğini magazin malzemesi yapanlar var...
Açılış aslında geçen haftadan, bize bu seçkiyi yapma ilhamı veren haberden...
"Aysel Tuğluk'tan Leyla Zana Çıkmaz"
* Hakan Aygün: Tuğluk, tipik bir 12 Eylül öncesi "solcu bacı" tiplemesi. Fazla "kadınsal ozellikler" taşımıyor. Ve "eksik taraf"ını "kendini gerçekleştirme" gereksinimiyle kapatmaya çalışıyor. Tuğluk, şimdiden "popüler" olmaya başladı. Sık sık gözaltına alınacağını da şimdiden görmek mümkün. Çünkü, Tuğluk "gözaltına alınmak" için elinden geleni ardına koymayacak. Bütün derdi en az bir dönemin Leyla Zana'sı kadar popüler olmak. Bir zamanların Leyla Zana'sı gibi ilk bakışta dikkat çeken "hoş" bir hatun olmadığı için de, "kadınlık açığını" sık sık içeri düşüp, efsaneleşerek kapatacak. Kısacası, "siyasi" değil "kadınsal bir psikiyatrik vaka"yla karşı karşıyayız! DTP'lilerden tek ricam var! Lütfen kimse bu kadına "çirkin" diye "pozitif ayrımcılık" yapmaya kalkmasın!
"Kadın mal mı ki kota veresin?"
* Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: "Kusura bakmayın, mal mı ki bu, kota veriyorsun? Böyle saçmalık olmaz. Bazı dernek çıkmış diyor ki; kota koyun. Affedersiniz, erkeklerin ianesine mi teslim edeceğiz biz hanım kardeşlerimizi? Bu işte tabii ki ehliyet, liyakat arayacağız, onlarla beraber bu yola koyulacağız. 'Nasıl olsa kota var, bunu buraya koymamız lazım' dediğiniz zaman olmaz. Ondan sonra yarın bunun bedeli de ayrı bir şekilde ödetilir."
* Köşe Yazarı Nuray Mert: Yine, tekrar edeyim, kabul edilmesi zor olan, siyasetin temeli, fikir, görüş, tutum ayrılıklarıyken, cinsiyet gibi bir kategoriyi 'siyasi' kategori olarak algılamak. Hemen 'Biyolojik cinsiyet değil, 'toplumsal cinsiyet'ten (gender) bahsediyoruz' demeye kalkmayın. Biliyoruz ve artık 'gender' meselesini bilmeyen okur yazar kalmadı. Bu kavram kadınların toplumsal, tarihsel serüveni ve konumu hakkında değerlendirmeler açısından son derece zihin-ufuk açıcı ancak, 'kadın'ı siyasal kategori olarak tarif etmeye yetmiyor. Dahası, 'gender' kavramını dahi, biraz zorladığınızda, kadın konusunu, bir yandan 'özcü'lüğe (essensialism), diğer yandan, ondan kaçarken, toplumsal belirlenmeciliğe savrulan, tuhaf bir çıkmaz sokağa sürüklüyor. Feminizm çalışan kadın arkadaşlarımız bu tartışmaları iyi bilirler, öyle değil mi
* Manken Tuğba Özay: Meclis'te eşcinsel olmadığı ne malum? Nereden bileceksiniz bunu. Bu tip şeyler çok gözönünde yaşanmaz. Şarkıcıdan, artiste, işadamına kadar cinsel tercihi farklı olup da bunu kendi içinde yaşayan bir sürü insan var... Neden Meclis'te de böyle insanlar olmasın ki... O insanların özel hayatını nereden bileceksiniz?.. Ayrıca bunun gizli kalması daha iyi... Bizim vekiller sadece ve sadece erkek olmalı. Kadını kadın, erkeği erkek olmalı. Eşcinsel olanlar da saklamalı. Çünkü biz toplum olarak Amerika ve Avrupa'dan çok farklıyız. Onlar bu konularda çok rahat davranabiliyorlar. Biz bir takım duyguları bastıran bir toplumuz böyle olması bence daha iyi."
"Tercihim ince kenarlı kadın çamaşırı"
* Müzisyen Kenan Doğulu: İnsanları etkilemek için değil, kendisi için giyinen ve yaratıcılığını gündelik hayata yansıtan kadınlardan hoşlanırım. Siyah ya da kahverengi külotlu çorap, zevksiz topuklular, çok kalın kıyafetler, yüksek belli kot ve kalın kenarlı iç çamaşırlarını kadında görmekten hoşlanmam. Güzel ayak seviyorum. Güzel ayağı kötü gösteren; kötü ayağıysa daha çirkin gösteren kötü ayakkabı seçimlerine kızıyorum. (AÖ/EZÖ)