Jamaika koalisyonu, Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) ve Hür Demokrat Parti'nin (FDP) Yeşilleri de kendilerine katarak oluşturacakları bir koalisyon hükümetini ifade ediyor. Böylece Siyah, Sarı ve Yeşil'in bir araya gelmesiyle Jamaika bayrağının renkleri ortaya çıkıyor. Yeşiller'den Joscka Fischer'e sorduklarında, gülümseyerek, "Jamaika deyince aklıma neyin geldiğini biliyorsunuz" dedi. Yani, şimdi saçlarımızı uzatıp öreceğiz, kafamıza renkli şapkaları takacağız ve elimize de cigara alıp tüttürecek miyiz?
Bugün bu koalisyonu oluşturmak için CDU/CSU ve FDP, Yeşiller'le görüşecekler. FDP önünde genç partililer ellerinde Jamaika bayraklarıyla bekliyorlar. Özellikle enerji ve çevre politikalarındaki farklılıklar yüzünden, bu koalisyon pek olası görünmüyor.
Trafik lambası koalisyonu ise Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve FDP'nin bir araya geleceği bir koalisyon formülü. Kırmızı ve Yeşilin arasına Sarı da girerek kombinasyonu tamamlıyor. Bu formülde ise FDP Başkanı Westerwelle'nin sert tutumu işi başından düğümledi. Almanya siyaset tarihinde birkaç defa taraf değiştiren Liberaller -bundan kayıpla çıktıkları tecrübesini unutmayarak- bu sefer taraf değiştirmeden muhafazakar kanatta kalmayı yeğliyorlar. Westerwelle, taraftarlarının kendileriyle koalisyon yapmak isteyen hükümetin politikalarına karşı oldukları için FDP'ye oy verdiklerini ve bu yönden seçmenlerin kararına kendisinin sadık kalması gerektiğini sıkça vurguladı.
Aslında işin daha da renklenmesi için bazı partilerin biraz renk vermesi gerekiyor ki ara renkler de ortaya çıksın. Örneğin, Fischer Yeşiller'in rengini biraz attırdı. Partisinin Meclis Lideri olmak istemediğini açıkladı ve Yeşiller içinde iktidar yarışının önünü açtı. Yeşiller'in yeni hükümette yer almasına çok az ihtimal tanıdığını vurguladı.
Bu belki de Jamaika koalisyonu konusunda Yeşiller içinde farklı seslerin isteklerine imkan tanımak içindi. Ama bence Fischer'in bu girişimi, partisinin bir liderin baskısı olmadan, daha demokratik bir karar vermesini sağlayabilmek içindi. Yeşiller genç bir grup olmasına rağmen bu olgunluğa sahip görünüyorlar. Bir diğer ihtimal de, Büyük Koalisyon olasılığını hissetti ve sezgilerini böyle açığa vurdu.
"Renkler Oyunu"na ben de kapılıp, SPD ve CDU/CSU'nun kuracağı Büyük Koalisyona "Ağır Renkler"- Kırmızı ve siyah- demeyi uygun gördüm. Koalisyon görüşmelerinden önce, Müntefering ve Merkel tekrar parti başkanı seçildiler ve renklerin ağırlığını korudular.
Başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı temelinde sorunlu olan bu koalisyon olasılığı için dün iki grup bir görüşme yaptı ve beklenildiği gibi ilk turda bir sonuç çıkmadı. Ama bu görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarda her iki tarafın da Almanya'da hükümetin bir an önce kurulması gerektiğinin bilincinde olunduğu vurgusu vardı.
Bu görüşmelerden önceki gün, Süddeutsche Zeitung gazetesinde çıkan bir haber ortalığı karıştırdı. SPD'nin, CDU ve CSU'yu Federal Meclis iç tüzüğünde değişiklik yaparak bölmek istediğini bildiren haberden hemen sonra ve Hıristiyan Birlik ile görüşmeden önce, SPD Başkanı Müntefering basın açıklaması yaptı ve böyle bir niyetlerinin hiçbir zaman olmadığını belirtti.
Ama konuşmasına başlarken de CDU ve CSU'nun aldıkları oy oranlarını ayrı ayrı açıklayarak meclisteki en büyük grubun SPD olduğunu söyledi. Bu aslında ceket altından silah göstermek gibi bir şeydi. Muhafazakarlar kısa bir şuur kaybı geçirdikten sonra kendilerine geldiler. Seçim bölgeleri ve mali kaynakları tamamen ayrı olan bu iki birlik partisinin ayrılması aslında bir yandan makul görülebilir. Diğer yandan, 1960'lardan bu yana buna imkan tanıyan bir meclis geleneğinin bozulması, Almanya'nın demokratik ortamını da zedelerdi. Ama bunun hiçbir garantisi yok, yapar mı yaparlar!
Gelelim esas söz sahiplerine, sermaye kanadına. Bir koalisyon hemen kurulacak, rengi ne olursa olsun, reformlar devam edecek, diyorlar. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet, Almanya'da hükümetin hemen kurulması ve reformların mutlaka devam etmesi gerektiğini, yıl sonunun yaklaştığını ve ekonomik büyümenin düşme tehlikesi olduğunu belirtti. IMF Direktörü Rodrigo Rato'ya göre kötümser olmaya gerek yok; çünkü iki büyük parti arasında reformların önemliliği konusunda oydaşım var.
Essen'deki Ekonomik Araştırma Enstitüsü'nün yaptığı açıklamaya göre ekonomik büyümenin 2005 sonunda yüzde 1'in altına düşme tehlikesi var; reform programlarının devam etmesi, bunu engelleyecek. Sanayi Odaları'ndan, İşveren Dernekleri'nden yapılan açıklamalar hep bu doğrultuda. Yani kahin olmaya gerek yok: Sermaye Büyük Koalisyonu istiyor. Yalnız, bugünlerde her şey çok hızlı değişiyor, o yüzden bu iş iyice kumara dönüştü.
Almanya'da bahis oyunları çok popüler. Son Papa seçimlerinde bile kimin Papa seçileceği, bahis oyunlarında yer almıştı. Biz alışmışız, Beşiktaş- Fenerbahçe maçını kim alır, Bayern Münih kaç farklı golle Freiburg'u yener? Bugün bir bahis oyunları bürosuna gidip, listeleri kontrol edeceğim koalisyonu da eklemişler mi diye. (EÇ/TK)