Atatürk'ün karısı Latife Hanım'ın hayattaki tek unvanının Gazi'nin karısı olmak olmadığını kanıtlayan bir biyografi bu çalışma. Tam cumhurbaşkanlığı tartışmaları adaylar üzerinden değil de, kadınlar üzerinden giderken okunması şart bir biyografi.
Okuldaki Latife hanım
Ben 1980'lerin Türkiye'sinde gittim ilkokula. Daha önceleri de benzerdir elbet ama benim ilkokula gittiğim dönemlerde en çok öğrendiğimiz Mustafa Kemal Atatürk'tü.
Ama ilkokulda da, lisede de o kadar tuhaf bir yerden öğrendik ki Atatürk'ü, yaptıklarından ziyade kovaladığı kargalarla, Çanakkale'de kendini kurtaran saatiyle sınırlı kaldı bildiklerimiz...
Bir de herkesin aklında çıkmamacasına yer eden topuk sesleri ve Latife hanımla...
Nasıl anlatıldı bana anımsamıyorum ama belli ki çok hoş anlatılmamış, uzun yıllar boyunca Latife hanım benim kafamda topuklarıyla kocasını taciz eden, içkisine, sofrasına karışan bir kadın olmuş... Pek hoş bilmem kendisini yani...
Şaşırttı, şaşırttı...
Bir haftadır Çalışlar'ın kitabı vesilesiyle konuştuğum bütün arkadaşlarım da aynı fikirde benimle, herkesin kafasındaki Latife hanım topuklardan ibaret...
Latife Uşşaki'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sancılarının yaşandığı günlerde Çankaya'nın ilk hanımefendisi sıfatıyla sadece bir "başhanım" olmadığını öğrenmek beni şaşırttı.
Tıpkı sekiz dil bilmesinin, babasının New York pamuk borsasında var olan ilk Türkiyelilerden olmasının, ne cumhuriyetten önce ne de sonra asla peçeye girmeyen bir ailenin ferdi olmasının beni şaşırttığı gibi.
Hem aşk, hem Cumhuriyet
İpek Çalışlar olağanüstü bir gayretle Latife hanımın ve dolayısıyla Mustafa Kemal'in hayatını şimdiye kadar belletilen "resmi formatı"ndan çıkartıyor.
Bu kitapla birlikte cumhuriyetin ilk yıllarında kadın hakları konusunda son derece dikkatli, kadınların seçme ve seçilmesi için mücadele eden, hatta o dönem gerçekleşen seçimlerde aday ol(a)mamasına rağmen Konya'dan 38 oy alan, Türkiye'nin farklı yerlerinden sandıklarda adıyla var olan, Kars'tan milletvekili seçilmek isteyen bir kadınla tanışıyoruz.
Mustafa Kemal ve Latife hanım belli ki birbirlerine aşık olmuşlar, fırtınalı bir aşk yaşamışlar. Sevmişler birbirlerini ama aşkın çoğu zaman yarattığı sancılı süreçlere boyun eğmek zorunda kalmışlar.
Aynı anda hem aşkını yaşamaya çalışan hem de bir cumhuriyet kurmaya uğraşan bir erkek elbette kadını seçmemiş, belki de seçememiş.
50 yıllık sessizlik
1920'lerin Türkiye'sinde kocasının yanında sadece bir süs eşyası olmayı reddeden, kadın hareketinin geleceğini düşünen, Rusya'daki kızkardeşleriyle kadın hareketinin geleceğini tartışan, insan haklarını önemseyen, ülkenin geleceği için kafa yoran, böyle olunca da muhtemelen Mustafa kemal'in etrafındakiler için bir tehlike oluşturan Latife hanım iki buçuk yıllık bir maceranın ardından usulca çekilmiş tarih sahnesinden.
1975'deki ölümüne kadar da sessiz bir hayatı tercih etmiş, belki de tercih ettirilmiş, bunu asla tam olarak bilemeyeceğiz.
Masalmış!
Ama ben artık yeni bir şey biliyorum, bu zamana kadar sadece "şık bir kadındı", "Gazi'ye Kemal diyordu, saygısızlık ediyordu", "topuklarıyla insanlarının yediklerini burunlarından getiriyordu" diye anlatılan Latife hanım bir masal.
Nedensizce, sanki aslı anlatılsa Gazi Paşa zarar görürmüş hissiyle bir masal anlatılmış bize on yıllarca.
Üstelik bence aslı anlatılsaydı Gazi Paşa olduğundan da kıymetli olurdu, o yıllarda bu kadar düzgün, ileri bir kadınla evli olduğu için...
Ne çok şey öğrendim!
Ben bu hafta yaşadığım toprakların yakın tarihine dair, kadınlara dair, kadın hareketine dair çok şey öğrendim, cumhuriyetin kuruluşunda da kadınların olduğunu öğrendim.
Cumhuriyetin ilk "başhanımının" idam karşıtı olduğunu, insan haklarını savunduğunu öğrendim ve Mustafa Kemal'in de aşık olabileceğini, sevdiği kadınla kavga edebileceğini, sevdiği kadın için ufak jestler yapabileceğini öğrendim...
Teşekkürler İpek Çalışlar, yürekten teşekkürler. (ÇM/CC)
* Latife Hanım, İpek Çalışlar, Doğan Kitap, 524 sayfa.