Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nnun (FIDH) 38. Kongresi kapsamında düzenlediği Siyasal Dönüşümler ve İnsan Hakları: Deneyimler ve Olası Sorunlar Forumu'nda Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nden Ahmet İnsel ile Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Fatou Bensouda konuşma yaptı.
İnsel: Geçiş dönemi kalıcı mı geçici mi?
İnsel konuşmasında Türkiye'de demokrasi görünümlü bir otoriteryenizmin yaşadığını, burada önemli olanın bu ikilimin yarattığı geçiş sürecinin sürekli olup olmadığını anlamak olduğunu söyledi.
“Türkiye bir yandan başka bir siyasal sarsıntı, çatışma tehlikesi altındayken diğer yandan on yıllardır süren bir çatışmanın çözümü için adımlar atılıyor. Bu bize insan hakları ve barış mücadelesinin bitmeyen sona ermeyen bir mücadele olduğunu bize gösteriyor.
“Türkiye küresel kalkınmayla kentsel dönüşüm, iş kazaları gibi yeni hak ihlallerinin yaşandığı ama fiziksel işkencenin azaldığı bir ülke. Zaman zaman polis şiddetiyle anılan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde en çok ifade özgürlüğü dosyasına sahip ülke. Yani Türkiye bir geçiş dönemi yaşıyor. Seçim hakkı geçmişe göre çok ilerideyken adil yargılanmak hakkı, ifade özgürlüğü hakkının çok sorunlu olduğunu görüyoruz.
“Burada dinamik bi değerlendirme yapmak gerekiyor bazı alanlarda ilerleme varken bazı alanlardaki hak ihlallerinin arttığını görüyoruz. Bu karışık tablo sadece Türkiye'ye özgü değil. Bu tablo önümüzdeki dönemde karşımızda çok daha fazla görebileceğimiz bir tablo.
“Türkiye'de çoğulcu demokrasi ile çoğunlukçu demokrasi arasında salınan sürekli olablecek bir geçiş dönemi arz ediyor. Türkiye'yi tarif edebilecek en iyi tanım demokratik otoriteryenizmdir.”
Bensouda: Artık cezasızlık dönemi bitti
UCM'nin nasıl kurulduğunu ve işleyişini anlattığı konuşmasında Bensouda UCM'nin uluslararası adaletin tesisi için önemli olduğunu, insanlığa karşı suç işleyenlerin, soykırımcıların hesap vermek zorunda olduğunu hatırlattığını söyledi.
"Bu suları işleyen kişilerin cezalandırılması kurbanların ailelerine adalet duygusunu getiriyor. Kimseye saklanacak yer bırakmıyoruz. Roma Statüsü cezasızlığı ortadan kaldırmak için kuruldu ve bugün dünya üç milyara yakın insanın haklarını koruyoruz.
"Libya'da Fildişi Sahilleti'nde araştırmalar yaptık, savcılar görevlendirdik ve bu sürecin sonunda mahkum edilen kişiler de oldu. Bu kişilerin bazıları siyasi liderler, karar alma mekanizmasında yer alanlar, finansman sağlayanlar ve yöneticilerdi. Biz bu insanlarda hesap vermelerini istedik.
"Bizim mahkememiz için gerekli olan en önemli şey destektir, özellikle de devlet desteği. Çünkü bizim kendimizi üst mahkeme olarak görmemiz gerekiyor, devletlerin bizi destekleyecek iç hukuk düzenlemeleri yapmaları gerekiyor, aldığımmız kararların uygulanması gerekiyor.
“Biz insan haklarını çiğneyenlere, savaş suçları işleyenlere Roma Statüsü'nü ve hesap vermek zorunda olduklarını hatırlatıyoruz. Artık cezasızlık dönemi geçti.” (AS/EA)