Uluslar arası İnsan Hakları Federasyonu’nun (FIDH) 38. Kongresi, bugün İstanbul’daki Cemal Reşit Rey Salonu’nda yapılan açılış konuşmalarıyla başladı.
İlk konuşmaları, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile FIDH Başkanı Souhayr Belhassen yaptı.
Atalay, “insan haklarının, demokratik kültürün ruhu olduğunu” söyledi.
“İnsan hakları bizim medeniyetimizin de özüdür. Mevlana Celalettin daha 13. yüzyılda ‘bir bireyin hakkını ihlal etmek tüm insanlığın hakkını ihlal etmektir’ ve ‘ne kul vardır ne köle, bütün insanlar kardeştir’ demişti. Yunus Emre de herkesi insanlık onuru temelinde barışa davet etmiştir.''
Beşir Atalay, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü de insan hakları temelinde değerlendirdi ve “Önce insan vardır ve devlet o insan içindir” dedi.
“Çağımızda insan haklarına saygı, barış, güvenlik ve istikrarın güvencesidir. Tüm çabalara rağmen ne yazık ki dünyada yaygın insan hakları ihlalleri sürüyor. En vahim örneği, Suriye’dedir.”
Atalay: Türkiye’de sessiz devrim yapıldı
Bakan Atalay, “İnsan hakları sadece devletin inisiyatifine bırakılamaz. Sivil toplum kuruluşlarının rolü devletten daha fazladır ve çok değerlidir” diye devam etti ve Türkiye’de bu konuda özellikle son 10 yılda yapılanlarla ilgili bilgi vereceğini ifade etti:
“Türkiye’de demokratikleşme ve insan hakları alanında bir sessiz devrim yaşandı. Demokratik süreç için, hukuk içinde yürütülen bir demokratikleşme, büyük değişim ve dönüşüm yaşandı.”
"2002’den itibaren istikrarlı bir dönem yaşıyoruz. Hükümet, geçmişte yapılan hataları telafi etme yönünde tam bir hesaplaşma içinde.”
“İşkenceye karşı sıfır tolerans politikasını başarıyla hayata geçirdik. Sanık ve şüpheli haklarını geliştirdik.”
“Türkiye’yi normalleştirme yönünde çok adım attık. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu (TCK) ve TMK’da ifade özgürlüğüyle ilgili önemli değişiklikler yaptık. Hala bu konuda almamız gereken mesafe de var. Bu adımların bazıları sivil toplumu güçlendirmeyi amaçlayan adımlardı, siyasi partilerin faaliyetlerini güvence altına aldık, sendikal hakları güçlendirdik.”
“Bilgi edinme hakkını getirdik, şeffaflığın gereği olarak. Kamu denetçiliği kurumu hayata geçti. Bağımsız bir mekanizma olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nu kurduk. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını getirdik.”
“Bu hakların bazıları vatandaşların kültürel haklarını geliştirmeyi amaçlıyordu, farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda ve yayın yapılması adına önemli değişiklikler yapıldı.”
“Güçlünün hukuku yerine hukukun üstünlüğü hakkını hakim kılmaya çalıştık. Çok sayıda değişiklik yapıldı ama halen yapmamız gerekenler de var. İnsan hakları alanındaki uluslararası sözleşmelerin tamamını imzaladık ve onayladık.”
“Askeri darbe döneminin ürünü olan, birçok anayasa maddesi değiştirildi. Meclis’te de yeni anayasa çalışması sürüyor. Türkiye bu konuda tüm ödevlerini yapmış demiyoruz. Yeni anayasa mutlaka yapılacak ve o çerçevede atmamız gereken adımlar var. Tüm bu adımları atarken sivil toplumun eleştiri ve önerilerinden katkılarından yararlandık. Bu forum benzeri çalışmalardan istifade ettik.”
Beşir Atalay çözüm süreciyle ilgili de konuştu:
“Nihai amaç, terörün sonlandırılması. Tüm farklılıkların huzur içinde bireysel ve kültürel haklarıyla barış içinde yaşamasına yönelik bir çalışma. Yaşam hakkı ihlalleri başta olmak üzere hak ihlallerinin son bulması, şiddetin bitmesi...”
Atalay, toplumun çözüm sürecine büyük destek verdiğini de ekledi.
Belhassen: Kongremizi hapis hak savunucularına adıyoruz
FIDH Başkanı Souhayr Belhassen insan haklarını bazen risk alma pahasına savunulması gerektiğini söyledi.
“Türkiye'de son dönemde pek çok İnsan Hakları Derneği üyesi arkadaşımız serbest bırakıldı. Ancak arkadaşımız Muharrem Erbey'in keyfi tutukluluğu hala devam etmektedir.
“Sayın Başbakan Yardımcısı, siz bu davayı iyi biliyorsunuz. Muharrem Erbey'in hiç gecikmeksizin serbest bırakılması gerekiyor. Hükümetinizin bu acil telebimizi dikkate almasını istiyor ve kongremiz, keyfi olarak tutuklu bulunan insanlara adıyoruz. Kamboçya'da, Honduras'ta arkadaşlarımız alçakça cinayetlere kurban gittiler, onlar bizi duyamazlar ama keyfi olarak tutuklu buluna arkadaşlarımız bizi duyabilir. Bugün biz sizin yanınızdayız, yarın siz bizim yanımızda olacaksınız.”
Belhassen evrenselliğin tekillik ya da zorunlu uyumluluk anlamına gelmediğini, her yerde farklılığın politik olarak araçsallaştırılmasının demokrasinin ABC'si anlamına geldiğini, bu bağlamda reformlar ile demokrasinin yeniden örgütlenmesi ve hakların güvence altına alınması gerektiğini söyledi.
“Burada çeşitli özgürlüklerin, ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, kadın hakları ve azınlık haklarının güvence altına alınmasını da vurgulamamız gerekiyor.
“Dindar insanlarla laik insanlar arasındaki karşıtlığa ne din özgürlüğü ne de ifade özgürlüğükurba edilebilir. Bu hoşgörü konusundaki çalışmayı çıkmaza sürüklemektir. Aslında ifade ve düşünce özgürlüğünün din ve vicdan özgürlüğüyle uzlaştırılabileceğini çeşitli örneklerde gördük.
''FİDH olarak Türkiye'de yaptığımız 38. kongremizle Türkiye'deki ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, keyfi tutuklamalarla hapsedilmiş tutukluların salınmasını talep ediyoruz.” (AS/EA)