"Türkiye'de İktidarı Yeniden Düşünmek" kitabını derleyen K. Murat Güney, kolektif bir çabayla hazırlanan bu kitapta, "Türkiye’de bugüne kadar hep dolaylı olarak incelen iktidarı sorunsallaştırmaya, işleyiş biçimlerini analiz edip görünür kılmaya çalıştıklarını" söylüyor.
"Sadece devletle karşı karşıya geldiğimiz zamanlarda değil, kendi aramızda kurduğumuz gündelik ilişkilerimizde de kendini yeniden üreten ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik, militarizm gibi tahakküm ilişkilerini ifşa edip, bunlara karşı daha keskin bir muhalefetin nasıl geliştirileceğini düşünmemizi sağlıyorlar."
Meltem Ahıska, Nurdan Gürbilek, Dicle Koğacıoğlu, Yasemin İpek Can, Özlem Göner, Fırat Bozçalı, Ferhunde Özbay, T. Balca Arda, Esra Gedik ve Güney'in makaleleriyle yer aldığı kitap Varlık yayınlarından çıktı.
Katkı sunanların 1980 sonrası dönemde yaşanan siyasal ve toplumsal dönüşümlere odaklanan makaleleri, genel olarak Türkiye’de iktidarın işleyiş mekanizmalarını sorgularken, bir yandan da özel konumlarını sarsacağı korkusuyla yeni düşünce ve eleştirilere kendisini kapatmış olan muhafazakâr bir akademik ve entelektüel zümrenin iktidarını sarsmayı amaçlıyor.
"Unutmanın karşılığı hatırlamak değil, adalettir"
Güney'in önsözünü yazdığı kitabın ilk makalesi Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Meltem Ahıska'nın daha önce New Perspectives on Turkey dergisinde yayımlanan yazısınınyeniden gözden geçirilmiş hali: "Arşiv Korkusu ve Karakaplı Nizami Bey: Türkiye'de Tarih, Hafıza ve İktidar."
İktidarlar üzerinden arşiv tahribatını inceleyen Ahıska şöyle diyor:
"Eğer arşivler bir toplumun geçmişini yorumlamanın ve bugününe ve yarınına ilişkin farklı beklentilerinin ufkundaki soruları yanıtlamanın merkezinde duruyorsa, Osborne'un dediği gibi 'yorumlama merkezlerinin kendisi birer yorum aracı olarak, o toplumun kimi başat özelliklerini yorumlamak için belirtiler olarak kullanılabilir."
"Tarih, tekil deneyimlerin birbiriyle ilişkisini kurabilecek genel bir düzlem sağlar ama ancak bugün içindeki hafıza tarafından sahiplenildiğine yaşayan bir güç haline gelir" diyen Ahıska'ya göre bu bağlantıyı arşiv kuruyor.
Nurdan Gürbilek, Ekim 2008'de Almanya'nın Frankfurt kentinde gerçekleştirilen "Hayali Doğu, Hayali Batı: Medeniyletler Ötesinde Düşünmek" adlı sempozyumda yaptığı konuşmanın genişletilmiş hali olan "Avrupa'nın Cinsiyeti, Uysal Bakire, Yutucu Dişi, Fetihçi Oğul" başlıklı makalesiyle kitapta yer alıyor.
Gürbilek,Türkiye'de yaygın olduğunu düşündüğü cinsel mecazların Avrupa imgesine nasıl eşlik ettiğini odağa alan yazısında Edward Said'in "Şarkiyatçılık"ından yola çıkarak sorularına yanıtlar arıyor.
Çeşitli başka yazarların da bu konudaki endişelerini kaleme alan yazar, "iktidarsızlık, ama iktidar" hikayesinin içine doğru yol alan bu endişelerinin dışına çıkılabilme ihtimalinden dem vuruyor.
Hukukun iktidara dönüşümü ve iktidarın gençlerle imtihanı
"Son yıllarda dünyada yaşanan yasla ve yargısal değişimlerin, neoliberal yeniden yapılanmanın toplumsal bağlamının yaratılmasında da etkin bir süreç olarak karşımıza çıktığını" söyleyen Dicle Koğacıoğlu'nın "Bir İstanbul Adliyesinde Davranış Kalıpları, Anlamlandırma Biçimleri ve Eşitsizlik" makalesinde hukukun dezavantajlı gruplarla ilişkisini adliye deneyimleri üzerinden aktarırken, hukukun da bir iktidara dönüştürülmesini eleştiriyor.
Ferhunde Özbay kitaptaki bir diğer yazar.
"Türkiye'de Gençlik, Nüfus ve İktidar" başlıklı makalesinde varolan gençlik tanımları üzerinden iktidarın gençlerle, daha doğrusu gençlikle kurduğu ilişkiyi anlatan Özbay, Türkiye'deki nüfus yapısının değişimini istatistiki veriler ışığında değerlendirirken, iktidarın doğurganlığı teşvik eden tavrına dikkat çekiyor.
"Türkiye'de gençlerle ilgili olumlu politikalardan çok, gençleri sindirici, cezalandırıcı, hatta şiddet içeren uygulamalardan söz edilebilir" diyen Özbay, "Genç nüfusu bir risk faktörü olarak dışlamak –1980 sonrası politikalarda olduğu gibi- büyük haksızlık" diyor.
"Onun yerine, gençlerin ihtiyaçlarına duyarlı bütçe planları ile onlar için gerekli yatırımların yapılması ülke geleceği açısından çok daha ciddi yararları olacak politikalardır. İktidarla gençler arasında diyalogu sağlayacak demokratik bir ortam yaratmanın yollarını aramalıyız."
Sivil toplumculuk nereye gidiyor?
Yasemin İpekcan'ın "Türkiye'de Sivil Toplum Kuruluşları: Modernite, Milliyetçilik ve Neo-Liberalizm Kıskacında Gönüllülük" başlık makalesinde STK'ciliğin neo-liberal politikalarla ilişkisi ele alınıyor ve sosyal devlet ortadan kalkarken, sosyal hizmetlerin STKler aracılığıyla sektörleştirildiğine işaret ediyor.
Özlem Göner, Alevi toplumsal kimliğinin dönüşümünü, iktidarın farklı yüzlerini ve Alevilerin iktidarla yaşadıkları sorunlarını anlattığı yazısını şu tespitle sonlandırıyor:
"Alevilerin durumunda, Alevi kimliğinin normalleştirilmesi ve norm alanına dahil edilmesi; dinini, yani 'Sünni olmayan İslam'ı Sünni Müslümanlarla aynı çizgide ama biçimsel olarak farklı olarak icra eden bir Alevi öznesinin inşa edilmesi ve Alevi kimliğinin, baskı ve mücadeleler tarihinden soyutlanmasıyla beraber gerçekleştirilmiştir."
Bir hegemonya "savaşı" olarak Kürt sorunu
Fırat Bozçalı ve T. Balca Arda'nın ayrı ayrı kaleme aldıkları iki makalenin öznesi Kürt sorunu.
Bozçalı, "Kürt Sorununu 'İdare' Etmek" başlıklı makalesinde siyasetçilerden askerlere Kürtlerle ve Kürt sorunuyla ilgili demeçler veren insanların söylediklerinin alt okumalarını yaparken, Arda, bir AKP hizmeti olan TRT Şeş üzerinden Kürt sorunu üzerindeki "hegemonik savaşı" inceliyor.
"TRT 6 kanalını bir 'asimilasyon' çabası olarak eleştiren ve Meclis'te Kürtçe konuşma hakkı talep eden Kürtler, düzenin ötekileri olarak kodlanmaya devam ediyor. Öte yandan, AKP hükümetinin gerek TRT 6'nın kuruluşu gerekse Alevi açılımı ile yeni yeni gündeme taşıdığı liberal çoğulcu düzen tahayyülü, alternatif öznellik türlerinin de göz ardı edilmesine ve ortadan kalkmasına yol açıyor."
"İşte tam da bu varoluş mücadelesi yüzünden" diyor Bozçalı, "Kürt hareketi, Kürtçe müziğin ve Kürt kültürünün dünyaca tanınması yoluyla kendini meşrulaştırmak ve bu kültür ve hegemonya mücadelesini sürdürmek durumunda."
Esra Gedik "kazanılmış bir statü olarak" ele aldığı şehit anneliğini kaleme aldığı yazısında, şehit annelerinin ordu ve devlet algısını, savaş ve çözüm kavramlarına yaklaşımlarını tartışıyor.
"Başka" mümkün
Kitabı derleyen Güney'in yedi senedir iktidarda olan AKP üzerinden Türkiye'deki "yeni iktidarı" sorguladığı makalesi de, AKP'nin her şeyi ben bilirim tavrını eleştiriyor ve AKP'nin mazlum edebiyatını, alternatifsizlik masalını ifşa etmekle başlamayı öneriyor.
Türkiye'de İktidarı Yeniden Düşünmek kitabı, Türkiye'de yaşayan bizlerin hayatını çevreleyen sorunların gölgesinde başka bir alternatifin nasıl kurulacağını söylüyor.
Yazarlarının hepsi hayatı iktidarların baskılarından kurtarmanın yolu olarak cinsiyetçi olmayan, erkek egemenlik karşıtı,yani yaştan cinsiyete herhangi bir hiyerarşi üretmeyen cümleler kurmamızı öneriyor. Bu yazıyı okuduğunuz mecranın -bianet'in, sloganı da zaten bu değil mi? Elbette ki "Başka bir iletişim mümkün. İktidarsız bir dünya da...(BÇ)