İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Çukurova Bölge Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu’nu bugün açıkladı.
10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ
“Mahpuslarda depresyon, algı ve duyguda küntleşme, düşünce bozulması gelişebilir”
Dernekten avukatlar, Adana Kürkçüler F, 1 ve 2 Nolu T Tipi ve Osmaniye 1 ve 2 Nolu T Tipi Hapishanelerindeki mahpuslarla görüşerek şikayetlerini kayıt altına aldı.
Raporda ayrıca, çok sayıda mahpusun sağlığa erişim hakkı başta olmak üzere haklarına getirilen kısıtlamalar ve yaşanan diğer hak ihlallerine ilişkin basında çıkan haberlerin yanı sıra mahpusların gönderdiği mektup ve faxlar ile mahpus yakınlarının başvurularındaki bilgiler de yer aldı.
Zorla “ağız içi arama”
Ziyaret ettikleri Kürkçüler F ve T Tipi Kapalı Hapishanesinde 2021 Ağustos ayından bu yana “ağız içi arama uygulamasının var olduğunu” tespit ettiler:
“Bu uygulamanın görevli Jandarma personelleri tarafından gerçekleştirildiği, uygulamanın Jandarma personelinin mahpusları hastane sevki için teslim aldığı esnada gerçekleştirilmek istendiği, mahpusların odalarından çıkıp Jandarma personelinin kendilerini teslim alacağı yere gelinceye kadar 4 ayrı üst araması, dedektörlü arama ve X-Ray aramasından geçtiği ancak buna rağmen Jandarma personelince mahpuslara ağız içi arama yapılmak istendiği belirtildi.
Mahpuslar tarafından bu uygulamanın hekim nezaretinde ve mevzuata uygun bir şekilde yapılmadığı için keyfi olduğu ve bu uygulamanın Jandarma personeli tarafından yapılması nedeniyle insan onuruna aykırı olarak nitelendirildiği, bu uygulamanın doktor nezaretinde ve mevzuata uygun bir şekilde yapılması istenildiğinde ise Jandarma personeli tarafından ‘Aramayı kabul etmiyor’ şeklinde tutanak tutularak mahpusun hastaneye sevkinin gerçekleştirilmediği tespit edildi.”
“Kişi bütünlüğünü hedef alan, aşağılayıcı, onur kırıcı bir fiil”
Hapishaneler Komisyonu, yasal düzenlemelerde ancak çok özel koşullarda uygulanabileceği belirtilen çıplak arama, ağıziçi arama gibi istisnai uygulamaların son yıllarda mevzuat hükümleri gerekçe gösterilerek yaygın bir şekilde uygulandığını ifade etti:
“Bu tür uygulamaların kapatılma koşulları altında bulunan bireylerin mahremiyetini ve onurunu ihlal ettiği, moral değerlerini düşürdüğü ve ruhsal bütünlüklerine zarar verdiği mahpus anlatımları ile de sabittir.
Oysa ki Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurallarında, ‘aramaların, insanlık onuruna ve aranılanların mahremiyetine saygılı olacak şekilde ve aynı zamanda ölçülülük, yasallık ve gereklilik ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerektiği’ açıkça ifade edilir.
Kaldı ki ulusal mevzuat uyarınca; bu aramaya mahpusun beden çukurlarında bir eşya bulundurduğu yönünde ciddi ve makul bir emarenin varlığı halinde başvurulması gerekmekteyken böylesi bir durumun varlığı dahi söz konusu değilken mahpusların ağız içlerinin aranması bu uygulamanın son derece keyfiyet barındırdığı ve herhangi bir kriter göz önünde bulundurulmadan, sistematik bir şekilde uygulanması nedeniyle de artık mahpuslar açısından insan onurunu, kişi bütünlüğünü hedef alan, acı verici, aşağılayıcı, onur kırıcı bir fiil olarak icra edildiği değerlendirilmektedir.
Tüm bu nedenlerle mahpusların mahremiyetini ve onurunu ihlal eden, moral değerlerini düşüren ve ruhsal bütünlüklerine zarar veren ağız içi arama uygulamasına derhal son verilmelidir.”
Çözüm önerileri
Rapordaki görüş ve öneriler şöyle sıralandı:
· Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında, işkence yasağı, sağlık ve tedaviye erişim hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
· Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz eder. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır.
· Pandemi ile birlikte başlayan süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir.
· Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmelidir.
· Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların aileleri kapalı görüş yapabilmek için uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin sağlığını da riske atmaktadır. Bu sebeple mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
· Hapishanelerde yüzlercesi ağır, binlerce hasta mahpus bulunmaktadır. Ağır hasta mahpusların infazları durdurulmalı ve derhal tahliye edilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır. Yine bütün hasta mahpusların insan onuruna yakışır bir şekilde eksiksiz olarak tedavileri sağlanmalıdır.
· Hukuka aykırı olan “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik” ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Hapishane idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başlamıştır. Bu uygulamaya derhal son verilmelidir.
(AS)