Diyarbakır'da 90'lı yıllarda Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Merkezi'nin (JİTEM) kullandığı bina ile Diyarbakır Kapalı Cezaevi ve Adliye Sarayı'nın bulunduğu Saraykapı'da 11 Ocak'ta başlayan kazılarda 26 kafatası ve kemikler bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, bianet'e yaptığı açıklamada "Failler bulunabilir. Devletin elinde bilgiler var, kimin nerede nasıl öldürüldüğü belli. Çünkü hiçbir devlet memuru ya da görevlisi kendi inisiyatifiyle cinayet işlemez. Arkalarında siyasi ve askeri irade olur" dedi.
Bilici ile faili meçhul cinayetleri, toplu mezarları ve son dönemde başlayan kazıları konuştuk.
Buradan çıkarılan kemikler bize ne anlatıyor? Kafatasları ve kemiklerin kimlik tespiti ve faillerin bulunması için savcılığa başvurdunuz, sonraki adımlarınız ne olacak?
Bölgenin birçok yerinde tespit ettiğimiz toplu mezarların haritasını çıkarmıştık. Bölgede nereyi kazsanız bir toplu mezarla karşılaşabilirsiniz. Bulunan kemikler eski döneme de ait olabilir, yakın tarihte de gömülmüş olabilir buradaki insanlar.
Bunun anlamı da bölgede farklı zamanlarda sürekli katliam olmuş olması. Bulunan kemikler, Şeyh Said dönemine, Ermeni soykırımına da ait olabilir. Bu ve buna benzer birçok döneme ait olabilir, 90'lı yıllara da ait olabilir.
Yapmamız gereken, cenazelerin nasıl, nerede, ne zaman, kimler tarafından katledildiğinin ve gömüldüğünün peşine düşmektir. JİTEM ana karargahı olarak bilinen yerde altı kafatası bulununca olay yerine gittik, çalışanlarla görüştük. "Öldürülen insanların rastgele atıldığını" söylediler. Biz olaya müdahil olduğumuzu ve çalışmanın sürdürülmesini istediğimizi söyledik.
Savcılık soruşturmaya gizlilik kararı koydu. Bu nedenle biz de bilgileri basından ve bölgeye gelen bakanlar ile milletvekillerinden alıyoruz. Dosya muhataplarına, takipçilerine kapalı fakat siyasetçilere açık. Nasıl deliller toplanıyor? Üzerlerinde elbise var mıydı? Orada ne oluyor bilmiyoruz.
36 aile adına 90'lı yıllardaki faili meçhullere ilişkin suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca kayıp yakınlarından DNA için kan örneği alınmasını talep ettik. Dosyanın takipçisi olacağız.
"Yargı olayın üzerine gidecek mi?"
Yetkililerin bu aşamada neler yapması gerekiyor? Sorumluların bulunması nasıl gerçekleşir?
Yetkililerin yeterli bir araştırma ve objektif bir bilimsel çalışma yürütüp yürütmediğinden endişeliyiz. Yargı olayın üzerine gidecek mi? Örneğin, daha önceki kazılan toplu mezarlardan çıkan cenazeler ailelerine teslim edildi ama faillerin bulunması için bir şey yapılmadı. Oysa o dönemde görev yapan askerlerin kim olduğu belli. İğne ile kuyu kazıyoruz.
Devletin elinde bilgiler var, kimin nerede nasıl öldürüldüğü bellidir. Çünkü hiçbir devlet memuru ya da görevlisi kendi inisiyatifiyle cinayet işlemez. Arkalarında siyasi ve askeri irade olur. Bu geniş bir organizasyon ağına bağlıdır.
Cinayetlerin ortaya çıkması için hükümetin irade göstermesi gerekiyor. Ayrıca Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı. Tüm faili meçhul cinayetleri bizim tespit edip mezarların yerini bulmamız, onları ailelerine teslim etmemiz mümkün değil. Bölgede binlerce kayıp yakını var, insanların da artık umudu kalmadı.
"İnsanların adalete inancı kalmadı"
Aileler, kayıp yakınları nasıl yaklaşıyor bu gelişmelere? Bir umut doğru mu yakınlarını bulacaklarına dair?
Hayır, "Buradaki benim yakınım olabilir" diyorlar ama adalete inançları kalmadı. Savcılığa bile başvurmak istemiyorlar, bir şey çıkmaz diye. Zaten yetkililer de "Gelin müracaat edin, yakınlarınızı bulalım" demiyor. İnsan hakları savunucuları olmasa bu kadarı bile olmazdı.
İHD de büyük baskı altında, yöneticileri tutuklandı, hakkımızda sürekli soruşturma açılıyor. Devleti rahatsız ediyoruz. Topraktan kemik çıkarken bile bir açıklama yapılmıyor. Yetkililer, "Şu döneme ait kemikler bulundu" demiyor.
Zaten kemikler de tesadüfen bulundu, arkeolojik kazı çalışması sırasında. Yoksa sistematik bir çalışma yok faili meçhullerle ve kayıplarla ilgili. Bosna Hersek'te, Arjantin'deki yöntemlerden örnek almak gerekiyor.
Geçmişteki failler ortaya çıkarılmış olsaydı, Uludere katliamı olmazdı. Bunu yapmaya cesaret edemezlerdi. Bu ülkede yapılanlar, yapanların yanına kar kaldı. (AG/AS)