Yunanistan, Uluslararası Para Fonu'na (IMF) borcunun 1.6 milyar euro’luk borç taksitini ödeyemedi ve resmen iflas etti.
Yunanistan iflas eden ilk ülke değil. Muhtemelen son da olmayacak.Yakın tarihte batan ülkeler arasında Yunanistan, Portekiz, Pakistan, İspanya, Arjantin, İrlanda, İzlanda var.
Örneğin Avrupa'nın en çok iflas eden ülkesi ise 9 kez temerrüde düşen İspanya. Latin Amerika ülkelerinin çoğu birden kez iflas etti. Bunların başında dünyanın en büyük ekonomilerinden Brezilya geliyor.
Porto Riko şu an iflas ile burun buruna. ABD’ye bağlı özerk eyaletin valisi Alejandro Garcia, dün "borcumuz ödenebilir değil ve başka alternatif yok" açıklamasında bulundu. ABD ise "kurtarma söz konusu değil" diyor.
Peki, ülkeler iflas edince ne oluyor?
18. ve 19. yüzyılları hatırlayınca akla ilk olarak kapitülasyonlar geliyor. Kredi veren ülkeler tarihsel olarak zora başvuruyorlar. Borçlu ülkelerin mallarına el koyuyorlar, yönetim şekline müdahale ediyorlar ve bir bağımlılık ilişkisi geliştiriyorlar.
Bugün ise bir ülke ben borçlarımı ödemiyorum dediğinde yaşanan bir bireyin tecrübe ettiği haciz değil. İlk adım sicilinin kötüleşmesi ve kredi notunun düşmesi. Borç ödense de ödenmese de gerçekleşen yeniden bir bağımlılık ilişkisinin gelişmesi. Bu borçlu ülkenin uzun dönemli politikalarına sirayet ediyor ve çıkış yollarını belirliyor. Syriza hükümetinin vurguladığı en önemli nokta da borçların Yunanistan’ın bağımsızlığına karşı yarattığı engeller.
Ve peki yakın tarihte ülkeler neleri tecrübe etti ve neden Yunanistan’ın durumu bu kadar farklı?
Arjantin
Arjantin’de 2001 yılında hükümet dış borcunu ödeyemeyeceğini bildirdi.
100 milyar dolara ulaşan borçlar ülkenin gayri safi milli hasılasının yüzde 166’sını oluşturuyordu. Sokaklar karıştı ve başkan kaçmak zorunda kaldı. 40’tan fazla kişi olaylarda yaşamını yitirdi. İşsizlik yüzde 25’e ulaşırken insanlar ülkeyi terk ediyordu.
Kriz nasıl aşıldı? Büyüme ve borçların yeniden yapılanması ile. 2003 yılında ülke döviz kuru sorununu çözerek stabilleşti, ekonomik büyüme için adımlar attı ve tekrar borç için müzakere masasına oturdu.
2001’den beri borçlarını ödemeye devam etti hatta IMF’ye en çok borç ödeyen ülke oldu.
2014 yılında ülke tekrar battığında artık Arjantin içim “borç ödeyememe konusunda sabıkalı bir ülke”[1] deniyordu. Akbaba fonu olarak nitelendirilen kredileri hedef gösteren hükümet borca rağmen, 2001’deki bir tablo ile karşılaşmadı ve yine yeniden yapılandırma ve müzakereye başladı.
İzlanda
İzlanda’da durum farklıydı. 300 bine yakın nüfusu olan ülkede 1991 ve 2004 arasında bir finans merkezine dönüştü. Bankacılık sektörü özelleşti ve ülke ekonomisi bankacılık ve finansa dayalı hale geldi.
Küresel krizin etkisi ile 2008 yılında İzlanda’nın ana bankaları iflas etti ve hükümet onlara yardım etmeyi reddetti. Batan bankalar sektörün yüzde 85’ini oluşturuyordu. İzlanda hükümeti batık bankaları kurtarmayı finanse etmeyi kabul etmedi ve sadece vatandaşların tasarruflarını korudu[2].
Para birimini devalüe etti. Kriz bir demokrasi mücadelesine dönüşürken bu süreçte başbakan Geir Haarde istifa etti ve yeni hükümet yapısal reformlar sözü ile geldi. Mart 2010’da yapılan referandum oyların yüzde 93’ü borcun ödenmemesi için verildi. Yeni hükümet krizden sorumlu kurumlara ve kişilere soruşturma açtı.
2008’de iflasın eşiğine gelen ülke ekonomisi 2011 yılı itibariyle yeniden büyümeye başladı. 2013 yılında İzlanda’da büyüme oranı yüzde 2,1 olarak gerçekleşirken işsizlik oranı ise yüzde 5,8’e düştü.
Yunanistan
Tsipras’ın iktidara gelirken vaadi Avrupa ile tekrar müzakere masasına oturarak kemer sıkma politikalarına son verecek bir çözüm üzerine uzlaşmaktı.
Euro bölgesi kuralları nedeniyle euro basmak mümkün değil . Fakat tek sorun bu değil. Yunanistan bir çok meselede Avrupa ile ortak karar almak zorunda kalıyor. Bunlardan biri de Schengen vizesi.
Yunanistan’ı bugün diğer ülkelerden ayıran en büyük özelliği özgürlük sorunu. Yunanistan’da krizden sonra yatırım ve büyüme azaldı. Sürekli kriz, baskı ve euro’nun akıbeti sorunu da kalkınmaya negatif etkide bulundu. Çünkü Yunanistan senaryosu sadece onu değil, tüm Avrupa’yı ilgilendiriyor. (BZ/HK)