*Bu yazı daha önce, esitlikadaletkadin.org'da yayımlandı.
“Yapısal eşitsizliklerin en büyüğü olan ataerkiyi başarıyla ortadan kaldırırsak, kuşkusuz diğer yapısal eşitsizlikler de çatırdamaya başlayacaktır. Toplumsal cinsiyet açısından eşit bir dünya şüphesiz diğer yönlerden de daha eşit bir dünya olacaktır.”
Bu alıntı, İletişim Yayınları’nın 2019 yılında Türkiyeli okurlar ile buluşturduğu gazeteci ve siyasetçi Catherine Mayer’in “Cinsiyet Eşitliği Dünyayı Nasıl Kurtaracak” isimli kitabından. Mayer, bu kitapta, Britanya’daki Kadınların Eşitliği Partisi’nin kuruluşunu, mevcut siyasi partilerin yetersizliğini ve dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini ele alıyor. Bununla birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğin getireceği faydalar üzerine bir kanıt sunuyor.
Kadın liderliği ve siyaset başlığı altında ele alınan bu profil yazısı, Türkçe’ye kazandırılan kitaba eşlik ederek, feminist siyaset savunuculuğu yapan Mayer’in kariyerini, aktivizmini ve tezlerini özetlemeyi amaçlıyor. Mayer’in yaptığı savunuculuğun uluslararası önemi olduğunu savunuyor.
Gazetecilikten siyasete
Kadınların Eşitliği Partisi’nin kurucularından Catherine Mayer, kariyerine gazeteci olarak başladı. 11 yıl boyunca haftalık Alman haber dergisi FOCUS’un Londra merkezli muhabiri oldu. The Economist, TIME ve Forbes gibi dergilerde çalıştı.
Mayer, Mart 2015’te, geleneksel partilerin kadınları temsil etmediğini savunarak televizyoncu Sandi Toksvig ile birlikte Kadın Eşitliği Partisi’ni kurdu. Partinin temel hedefleri eşit temsil, eşit ücret, medyada eşitlik, eşit eğitim, eşit sağlık hizmeti, ebeveynlik ve bakıcılıkta ortak fırsatlar ve kadına yönelik şiddetin sonlandırılması olarak belirlendi ve parti seçimlere hazırlanmaya başladı. 10 ay içinde ülkede branş kuruldu. Mayıs 2016’daki seçimlere katıldı.
Catherine, cinsiyet eşitliği mücadelesine hukuki olarak da devam etti ve Temmuz 2017’de TIME aleyhine cinsiyet ve yaş ayrımcılığı nedeniyle dava açtı. Bir sene sonra çözüme ulaştıklarını belirtti. Kadınların başarılarını kutlamak ve desteklemek üzere hayata geçirilen ilk festival olan Women of the World (WOW) kurucu komitesinde olan Mayer, Avrupa seçimlerinde Londra’da Kadın Eşitliği Partisi’nin adaylarından biri oldu. Parti, Mayıs 2019’da yerel seçimlerde ilk koltuğunu kazandı.
“Çözümün parçası olmak erkeklerin çıkarına”
Catherine, hem kitabı hem de açıklamalarında siyasi mücadelesini toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine kurduğunu belirtiyor. Kadınları aşağıda tutan mekanizmaların birbirine bağlı olduğunu ve birbirini güçlendirdiğini söylüyor. Kitabının başlığının da belirttiği gibi Catherine’e göre eşitliğe erişim herkes için daha olumlu sonuçlar doğuruyor ve bu yüzden partilerinin erkeklere de açık olduğunu belirtiyor.
Kadınları yüzüstü bırakan yapılar ve sistemler herkesi yüzüstü bırakıyor. Yazara göre sorunun kaynağı erkekler olsa da, çözümün bir parçası olmak onların çıkarına. Kitabında belirttiği gibi kadınların işgücü piyasalarına katılımının artması büyümeyi hızlandırıyor, cinsiyet dengesi olan kurumlar, erkek egemen türlerinden daha iyi performans gösteriyor, cinsiyet eşitliğine doğru ilerleme kaydeden toplumlarda ruh sağlığı sonuçları ve cinsiyetler arası ilişkiler daha iyi oluyor.
Kitapta bolca altını çizdiği gibi hala dünyanın hiçbir ülkesinde kadın ve erkek eşit değil ve kadınların kazanımları bir çok tehlikeyle karşılaşıyor. Kadınlar hala karar alıcı mekanizmalarda çok az temsil ediliyor. Kitabında verdiği bir örnek özellikle çok çarpıcı. Birleşik Krallık’ta büyük şirketlerin yöneticileri arasında herhangi bir isimdeki kadınlardan daha fazla John adında erkek var. Bunun gibi örnekler gelişmiş ülkelerin de cinsiyet eşitliğine ulaşmadığını gösteriyor.
Mayer, gerçek değişimin erkeklerin de kendilerine ve içinde yaşadıkları kültürlere bakmayı içerdiğini söylüyor. Erkekleri ortak bir düşünme ve değişim sürecine davet ediyor ve kadınların hakları mücadele etmelerinin herkes için faydaları olduğunu savunuyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Açacağı alanlar
Catherine, Goldman Sachs’in araştırmasını alıntılayarak, kadınların işgücüne katılımının arttırılmasından kaynaklanabilecek daha geniş ekonomik faydaların altını çiziyor: Bu Avustralya’nın GSYİH’sinde yüzde 11’lik, ABD’nin yüzde 10’luk ve Japonya’da yüzde 21’lik artışa tekabül ediyor. Avustralya’nın işgücünün, kadınların kenara çekilmesi durumunda ekonomik büyümesini sürdürecek kadar büyük olmadığını gösteriyor. Ayrıca kadınların temsilinin yaratacağı çeşitliliğin faydalarının altını çiziyor. İş hayatında örneklere değinen Catherine, kadın temsilinin çatışmaları dindirebileceğini ve tabanla daha yakın bir ilişki yaratabileceğini söylüyor.
Kitabın öne çıkan konularından biri ise çocuk bakımında eşitlik. Mayer, “bakımın öncelikle bir annenin sorumluluğu olduğu fikrini sarsabilirsek, şu anda esas olarak kadınlar tarafından üstlenilen ücretsiz emeğe değer vermeyi öğrenirsek, o zaman cinsiyete dayalı ücret farkının bazı nedenlerini de ortadan kaldırabileceğimizi” belirtiyor. Yüzyıllar boyunca, erkek liderliğindeki kurumların, annelik fikrini kutsal coşkuyla yaydıklarını, babalığı ise ikinci sınıf bir ebeveynlik biçimi olarak değerlendirildiğini söylüyor. Kitaptan bir örnek ise ebeveyn iznini kadın partnerlerle paylaşmak isteyen babaların çoğu zaman bunu karşılayamaması. Çünkü bu cinsiyete dayalı ücret farkından ötürü kadın partnerlerin daha az kazanması anlamına geliyor.
Catherine Mayer bu sunumunda kadınların yaşlanmasını bir güçlenme kaynağı olarak benimsememizi istiyor.
Mayer kitabında dünyadan ve Birleşik Krallık’tan bolca örnekler ve feminist hareketlerin gündeminde olan konuları tartışarak kitabında eşitsizliğin altyapısını gözler önüne seriyor ve bu eşitsizliğin sonuçlarının tehlikeli olduğunu gösteriyor. Birleşik Krallık’ta her yıl 50.000’e yakın kadın sadece hamile kaldıkları için işten çıkarılıyor.
Kadınlar için süregelen eşitsizlik ve karar alma pozisyonlarındaki eksiklik medyada da hakim. Mayer, kitabın ilk bölümünde medyadaki eşitsizlikte “erkek kültürünün” önemini vurguluyor ve bunun hikayelerin aktarımında “erkek duyarlılığını” öne çıkardığını belirtiyor. Kadınlar için cinsel tacizin rutin bir mesleki tehlikesi olarak nitelendirilebileceğini söylüyor.
Kitabın bir bölümünde müzisyen Lily Allen’ın yaşadığı taciz vakasının yeteri şekilde ve zamanında ele alınmamasının toplumsal sonuçlarını ele alıyor, sinema endüstrisinden yayıncılığa egemen cinsiyetçi işleyişten örnekler veriyor. Bu alıntı tam da eşitsizliği gözler önüne seriyor: “kimi ilaçlar bizde işe yaramıyor çünkü hormonsal döngülerle uğraşmamak için erkek hayvanlarda test ediliyorlar.” Bu tarz cinsiyetçi pratikler eşitliğin erişilmesinde büyük engeller oluşturuyor.
Kitabın Diğer Temaları: Kesişimsellik, İzlanda ve Kotalar
Catherine Mayer, 2019’daki Avrupa Parlamentosu Seçimlerinde aday olduğunu söylüyor ve küçük partilerin önemi hakkında konuşuyor.
Catherine, kitabının ilk bölümünde kesişimsellik kavramını çokça ele alıyor ve kendi ayrıcalıklı geçmişini de samimi olarak tartışıyor. Partiyi daha kapsayıcı bir hala getirmek ve farklı kadınların temsilini sağlamanın öneminin altını çiziyor. Ülkede kutuplaştırıcı bir şekilde tartılışan trans kadınlar meselesi hakkında şu açıklamayı yapıyor: “”Kadın” ve “erkek” ikili sözcüklerinin ülkemizdeki herkesin cinsiyet deneyimini yansıtmadığını kabul ediyoruz ve herkesin kendi cinsiyetini veya cinsiyetini tanımlama veya cinsiyete dayalı ayrımları istedikleri gibi reddetme hakkını destekliyoruz”.
Mayer’in deneme şeklinde yazılmış kitap bölümlerinde küresel cinsiyet eşitliği sıralamasında üst sıralarda yer alan ülkeler önemli bir yer kaplıyor. İzlanda üzerine yazdığı bir yazıda, ülkenin 2008 yılındaki ekonomik çöküşten sonra toparlanmasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini vurguluyor.
Mayer’e göre diğer ülkeler finansal gerilemelere devlet sektöründeki işleri keserek sermaye yatırımına öncelik verirken, İzlanda tipik olarak erkek işlerine kadınları istihdam ederek, kesinti yerine destekleme üzerine odaklandı. Bu da Catherine’e göre kadın liderliğindeki bir hükümetin yönetimindeki İzlanda, kesintilerin etkisini yaymaya ve en aza indirmeye dikkat ettiğini gösteriyor.
Son nokta olarak, kitabın bir tartışma konusu da kotalar. Eleştirmenlerin her zaman kotaların sıradanlığı teşvik etse de bu tüm dünyada etkisiz erkekleri daha yetenekli kadınlara tercih eden en büyük kota sistemini görmezden geliyor diyor. Tanımlayıcı temsilin sadece daha iyi hükümetlere değil, daha ilgili seçmenlere de yol açacağını söylüyor. Bu, yalnızca cinsiyet dengesini sağlamak değil, aynı zamanda cinsiyet çeşitliliğini benimsemek anlamına gelir diyor. (BZ/EMK)
Fotoğraf: Leo Cackett