* İzmir Adliyesi önünde, dilekçede mahkemeye iletilmeden önce bir de basın açıklaması yapılarak Onur Kılıç’a destek mesajları verildi ve tahliye edilmesi istendi.
“Cumhurbaşkanına hakaret ettiği” iddiasıyla tutuklanıp Buca Cezaevi’ne gönderilen Onur Kılıç’la ilgili İzmir 5. Sulh Ceza Hakimliğine verilen dilekçede, Kılıç’ın serbest bırakılması talep edildi.
Dilekçede, 12 Şubat’ta gözaltına alınıp 13 Şubat’ta tutuklanan Kılıç’ın İzmir Cumhuriyet Savcılığında ifadesi dahi alınmadan mahkemeye sevk edildiği belirtildi.
Boykotu mu beklediniz?
Kılıç, 11 Ocak’ta, gözaltına alınmadan yaklaşık bir ay önceki Laik ve Bilimsel Eğitim eyleminde attığı söylenen “Hırsız katil Erdoğan”, “Kahrolsun AKP diktatörlüğü” sloganları gerekçe gösterilerek, arkadaşının evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alınmıştı. Soruşturmada Terörle Mücadele Şubesi polisleri görev almıştı.
Avukat Cemal Doğan imzalı dilekçede, “tutuklanmayı gerektirecek kadar önemli sloganlarla ilgili” neden eylem tarihinde değil de bir ay sonra işlem yapıldığı sorgulandı.
“Dosya savcılığa intikal ettiği tarihten itibaren savcılıkça bir işlem gerçekleştirilmemiş, 12 Şubat’a değin beklenmiştir. Kılıç, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) genel merkez yöneticisi ve Birleşik Haziran Hareketi İzmir İl Koordinasyonu üyesidir. Haziran tarafından 13 Şubat için okullara boykot çağrısı yapılmıştır. Kılıç da 12 Şubat akşamı bununla ilgili CNN Türk’e konuk olarak davet edilmiştir. Aynı gün gözaltına alınmıştır. Bu durumun tesadüf olarak kabul edilmesi mümkün değildir.”
“Muhalefeti bastırma çabası”
“Boykotla ilgili valilik yazısı ve 13 Şubat’taki polis müdahalesi de birlikte düşünüldüğünde, Gezi eylemlerinden aşina olduğumuz toplumsal muhalefeti bastırma, ifade özgürlüğünü kısıtlama hatta ortadan kaldırma çabasının bir kez daha gün yüzüne çıktığı görülüyor.”
TEM Şube için bir ilk
“Muhtemeldir ki Terörle Mücadele Şubesi de ilk kez hakaret suçuna ilişkin bir soruşturmaya dahil olmuştur zira hakaret suçu TEM şubenin görev sahasında değildir.”
Baskın değil davet
“Soruşturma savcısının mevcutlu olarak hazır edilme talimatı da açık bir yakalama emridir ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre bu soruşturma konusu savcının yakalama emri düzenleyebileceği hallerden değildir. CMK’nın 98. maddesi de şüphelinin öncelikle davetle çağrılmasını öngörür.”
“Hukuka uygun bir yakalama emri olmadığından gözaltına almak da hukuksuzdur.”
“Yoğun kast” nereden çıktı?
Dilekçede, savcılıkta neden ifade alınmadığı da şöyle yorumlandı:
“Müvekkil 13 Şubat’ta avukatlarıyla birlikte savcılıkta hazır edilmişken ifade alınmasına gerek görülmemesi, savcılığın takdir hakkını müvekkil aleyhine kullandığı bir uygulama olmuştur. Serbest bırakma yetkisi bulunan savcının müvekkili görmeden tutuklama istemesi bir önyargıya işaret etmektedir.”
“Tutuklamaya sevk edilirken ‘yoğun kast’ gibi yasada olmayan bir tutuklama nedenine yer verilmiş olması da soruşturma aşamasının bir başka hukuka aykırılığıdır.”
Kararda “vahim hata”
Dilekçede tutuklama nedenlerinin de yasadaki matbu gerekçelere dayandığı, “delillerin toplanmamış olması” gibi bir gerekçenin gerçekliğinin olmadığı belirtildi.
Ayrıca Kılıç’a isnat edilen suçun mahkeme kararında “katalog suç” olarak yazılmasının da yanlışlığına dikkat çekildi:
“Tutuklama kararında yer verilen bu gerekçe vahim bir hukuki hata olarak kayıtlara geçmiştir. Atılı suçlama (cumhurbaşkanına hakaret) katalog suçlar arasında yer almamaktadır. Kaldı ki katalog suçlamalar da doğal bir tutuklama nedeni değildir.”
“Tutuklamanın ölçülü olduğu gibi bir gerekçeyi tartışmak dahi anlamsızdır, zaman ve emek kaybıdır.”
Dilekçede ayrıca ifade özgürlüğü ve yetkililere hakaret suçlamalarıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da yer aldı ve Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler hatırlatıldı. (AS)