Hukukçular ve insan hakları savunucuları ise, bunun çok tehlikeli bir yaklaşım olduğu uyarısında bulundu.
Bianet'e konuşan Prof. Ülkü Azrak, avukat Sezgin Tanrıkulu ve Ercan Kanar'ın ortak görüşü hükümetin güvenlik güçleri üzerinde iktidarı olmadığı.
Yasaların zaten alelacele, toplumsal uzlaşma sağlanmadan çıkartıldığını söyleyen hukukçular, haklar alanında zaten kısıtlı olan iyileştirmelerin de polisin isteği üzerine kısıtlanacağını belirtiyor.
Polisin varolan durumun devamını istediğini belirten Kanar ve Tanrıkulu yönetmeliklerin bahsedildiği şekilde çıkması halinde Danıştay'a başvuracaklarını da ekledi.
Sekiz ayrı yönetmelik
Hükümet, Emniyetten gelen 1 Nisan'da yürürlüğe girecek Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK), Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza İnfaz Kanunu'nun (CİK) güvenlik güçlerinin elini kolunu bağladığı yolunda itirazları değerlendirerek "kısıtlamaların yönetmeliklerle aşılacağını" söyledi.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, polisin kaygılarını bildiklerini dile getirerek, "Güvenlik birimlerinin beklentileri toplantıda dile getirildi. Bu yasalara ilişkin çıkarılacak sekiz ayrı yönetmelikle de bu beklentiler büyük ölçüde karşılanmış olacaktır" dedi.
Bu yönetmeliklerden 7'sinin 1 Nisan'a kadar çıkarılacağını belirten Çiçek, yeni kanunlarda hapis cezalarının artırıldığını ve şartlı tahliyenin güçleştirildiğini de kaydetti.
"Güvenlik Zirvesi"nde polisin yeni kanunlara ilişkin çekinceleri de şöyle sıralandı:
* Hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmesi yolunun kapatılması.
* Arama yetkisinin kolluğun elinden alınması.
* Yakalanan zanlının hemen savcılığa çıkarılmasının öngörülmesi, gözaltına alma kararı yetkisinin polisten alınarak savcıya verilmesi.
* Polisin savcı adına tanık dinlemesinin engellenmesi.
* Yer gösterme işleminin savcı ve hakim tarafından yaptırılması.
Polisin hukukla sınırlandırılmak istemediğini kaydeden hukukçular, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin de kolluk güçleri üzerinde iktidar olamadığını söylüyor.
Tanrıkulu: "Danıştay'a başvururuz"
Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, emniyet yetkililerinin Meclise giderek yeni yasaların oluşması sırasında lobi çalışması yapmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Hükümetin güvenlik örgütlenmesi üzerinde gücü olmadığının ortaya çıktığını söyleyen Tanrıkulu, "Güvenlik güçleri, kendilerini tamamen siyasi otoritenin dışında, bağımsız bir güç odağı olarak görmekte, kendinin hukukla sınırlandırılmasına karşı çıkmakta" diye ekledi.
Yani TCK ve CMK'ya ifade özgürlüğü ve insan hakları açısından eleştiriler getirildiğini hatırlatan Tanrıkulu "Polis de nispeten özgürlük getiren maddelere karşı çıkıyor. Ve hükümet polisin sözünü dinliyor" dedi.
Polisin yasalar bu haliyle çıktığı takdirde adli vakaların artacağı tehdidinin "anlaşılmaz olduğunu" söyleyen Tanrıkulu "Bu zaten yıllardır varolan bir sorun. Daha çıkmamış olan bir yasayla ne ilgisi var" dedi.
"Özetle bu durum gösteriyor ki, güvenlik birimleri hareket alanlarının hukuka uygun biçimde daraltılmasını istemiyor. Çıkarılması planlanan yönetmeliklerin kanuna aykırı olmaması lazım. Böyle bir şey görürsek, iptali için hemen Danıştay'a başvururuz".
Azrak: "Hükümetin samimiyetsizliği ortada"
Anayasa hukukçusu Prof. Ülkü Azrak da aynı konuda sekiz ayrı yönetmelik çıkartılmasının anlamsız olduğunu vurgulayarak "Şu anda polisin yetkileri çok geniş ve esnek. Onları nasıl kullandığı da ortada" dedi.
Yeni CMK'da yetkilerin savcıda toplanmasının normal olduğunu vurgulayan Azrak, "Savcı polise yapmak istediği işlemler için izin verir. Doğal olanı bu" dedi.
"Bir ülke düşünün ki, polisi sokağa dökülüyor, ellerinde silahlar, 'Kahrolsun insan hakları' diye bağırabiliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu polis insan haklarına düşman demektir. Bu yürüyüşü yapan polislere müsamaha gösterdiler, hiçbiri hakkında işlem yapılmadı. Böyle olunca da polis istediğini yapmakta kendini özgür görüyor".
"Polisin çok iyi eğitilmesi, yetiştirilmesini gerekir" diyen Azrak, "Ancak tek başına eğitim de yetmez. 6 Mart olaylarında gördüğümüz gibi, şiddet kullanan polisi bakanlar, emniyet müdürleri yüreklendiriyor" dedi.
Azrak da, Tanrıkulu gibi hükümetin kanunları aceleyle tartışmaya açmadan çıkardığını; bu durumun uygulamada büyük sorunlar çıkaracağını belirtti.
Kanar: "Polis her şey aynı kalsın istiyor"
İHD eski başkanı, avukat Ercan Kanar da "Polisin istediği bu değişiklikler yönetmeliklerle sağlanırsa, savunma hakkı, hak arama özgürlüğü açılarından eski tehlikeli uygulamaların devam edeceği anlaşılıyor" dedi.
"Bir örnekle açıklamak gerekirse, girdiğimiz davalarda, karşımıza delil olarak, yer gösterme tutanakları çıkar. Bunlar aslında hazırlık aşamasında işkenceden çıkan sanığın, polis nezaretinde götürüldüğü yerde, polisin dikte ettiği tutanağı imzalaması şeklinde tutulur.
Emniyet bu uygulamayı devam ettirmek istiyor. Yönetmelikler bu amaca uygun çıkabilir. Yasanın zaten çok az olan özgürlükçü yönlerini, olumlu gibi görünen değişiklikleri işlemez hale getirmek istiyorlar".
Hükümetin Uyum Yasalarında samimi olmadığının 6 Mart'ta yaşanan şiddet olayları ve sonrasında ortaya çıktığını vurgulayan Kanar, yönetmelikler açıklandığı gibi çıktığı takdirde Danıştay'a dava açılması gerektiğini söyledi. (EÜ)