İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan, bugün (31 Ağustos) İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği dilekçede, Cerrah'ın "halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik etme", "görevinin gereklerine aykırı hareket etme"suçlarını işlediğini bildirdi; Cerrah hakkında soruşturma açılmasını, soruşturmanın mülkiye müfettişlerince yürütülmesini ve "soruşturmanın selameti açısından, sonuçlanıncaya kadar Cerrah'ın açığa alınmasını" istedi.
bianet'in görüştüğü İstanbul Barosu avukatlarından Ergin Cinmen de "Cerrah suç sayılan bir fiili övüyor. Emniyet Müdürü'nün linçi tasvip etmesi vahim. Böyle hukuk dışı bir beyanda bulunamaz" dedi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Hüseyin Biçen de, bianet'e "Hukuğa bağlı savcıların kendiliğinden harekete geçmesi gerekir" dedi. Biçen ayrıca, Cerrah hakkında suçu övmekten savcılığa suç duyurusunda bulunulabileceğini de ekledi.
Biçen, "İstanbul Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı'ndan sonra fiilen en etkili kişidir. Resmen hedef gösteriyor" dedi.
Bugün İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya bir mektup gönderen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen de, "Bu düşüncede olan bir emniyet müdürünü İstanbul'da yaşayan bir yurttaş ve İstanbul Milletvekili olarak, insanların can güvenliği, ayrıca temel hak ve özgürlüklerinin kullanılması açısından güvence olarak görmüyorum" dedi.
Sevigen Aksu'ya "Emniyet Müdürü'nün açıklamasını doğru buluyor musunuz ve bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?" sorusunu da yöneltti.
İstanbul Öğrenci Kolektifi: Polisler kışkırttı
bianet'in görüştüğü dün saldırıya uğrayan göstericilerin üyesi olduğu İstanbul Öğrenci Kolektifleri temsilcileri, linç girişimin polisin kışkırttığını, "Bunlar terörist, PKK'li; saldırın" dediğini söyledi. Örgütün temsilcileri, bazı saldırganların da daha sonradan "İsrail'le ilgili olduğunu bilseydik saldırmazdık; bize saldırın dendi" dediğini iletti.
Linç girişimi sırasında olayları izleyen haberciler de, araçların geçişi sırasında pankart açmaya ve slogan atmaya çalışan öğrencilere polisin müdahale ettiğini, eylemcilerin ne pankartı tam olarak açabildiklerini ne de sloganlarını tamamlayabildiklerini bianet'e aktardı.
Haberciler, polisin önce iki eylemciyi gözlerine biber gazı sıktıktan sonra götürdüğünü, arkada kalanlaraysa 70-80 kişinin saldırdığını; ardından polisin bu kişileri kurtarmaya çalıştığını iletti.
Linç edilemeye çalışılan ve polisin daha sonra gözaltına aldığı dört üniversite öğrencisi, bugün öğlen saatlerinde savcılıkça serbest bırakıldı. Öğrenci Kolektifleri, üyelerinin vücutlarında morluklar, kaburgalarında, sırtlarında ağrılar olduğu bilgisini verdi.
Cerrah ve saldırganlarla ilgili suç duyurusunda bulunulmalı
Cinmen ve Biçen, saldırıya uğrayanların ve hak savunucularının Cerrah'la ilgili suç duyurusunda bulunabileceğini söyledi. Ayrıca, saldırganlarla ilgili de suç duyurusunda bulunulabileceğini belirten Cinmen, saldırganların kimliklerinin görüntü kayırlarından ve fotoğraflardan saptanmasının da devletin görevi olduğunu ekledi.
Ancak Biçen, "Cerrah'la ilgili hukuki süreç İstanbul Valisi'nin iznine bağlı. Şimdiye kadar çok avukat böyle dövüldü. Genellikle sonuç yok" dedi.
MAZLUMDER: Barışçıl gösteri hak; polis gereksiz kuvvet kullandı
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan'ın olayla ilgili saptamalarından bazıları şöyle:
* Polis olaya müdahale ederken gereksiz güç kullandı. Gereği yokken göstericinin gözüne çok yakın mesafeden gaz sıkıldı.
* Şiddet içermeyen barışçıl gösteri yapmak bir haktır. Gösteri yapanlara karşı bir düşünce ile gösteri yapmak da bir haktır. Burada sınır kişilere ve mala yönelik şiddet ve saldırı olmamasıdır. Gösteri yapmak herkesin hakkıdır. Bu hak hukuka aykırı olduğunda dahi ve özellikle polisin bulunduğu bir ortamda şiddet ve linç girişimine dönüştürülmemelidir.
* Gösteri yapanlarla karşı gösteri yapanların her biri ayrım olmaksızın vatandaştır. İlk gösteriyi yapanları gösterici, tepki geliştirenleri vatandaş diye nitelemek doğru değil. Kamu makamlarının ifadelerinde daha dikkatli ve dışlayıcı olmayan bir dil kullanmaları gerek.
* Emniyet müdürünün basına yansıyan açıklamalarının yanlış anlaşılmaya müsait olma ihtimali karşısında açıklamasının gerçekte ne anlama geldiğini, linç girişimine ilişkin övgü yapamayacağını en kısa sürede açıklamalıdır. Aksi halde bir kanun adamının toplumsal barışı bozan ve kanuna aykırı bir söz söylediği kabul edilecek.
"Göstericiler suç işlemedi; demokratik haklarını kullanmaları engellendi"
Cinmen ve Biçen, öğrencilerin eyleminde hiçbir suç oluşturmadığının altını çizdi; uluslararası hukukça da tanınan tepkileri demokratik olarak dile getirme haklarını kullandıklarını dile getirdi.
Avukat Özkan da, İçişleri Bakanı Aksu'ya mektubunda şöyle dedi:
"İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Anayasanın 26. maddesi ile teminat altına alınan 'düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti' büyük bir darbe almıştır. Linç teşebbüsünde bulunan zorbaların suç teşkil eden eylemlerini öven bir emniyet müdürü görevi başında bulunduğu sürece İstanbul'da yurttaşların Lübnan'a asker gönderilmesi ve sair (doğrudan-barışçı-şiddet içermeyen) anayasal protesto hakları tehdit altında bulunacak."
"Maalesef üniversite öğrencileri"
Cerrah'ın olaydan sonra söylediği sözlerden biri de, "Terör örgütüyle ilişkileri yok. Bunlar maalesef üniversite öğrencisi. Bu tipteki kişilere büyük tepki var" oldu.
Öğrenci Kolektifi temsilcileriyse, bu sözleri "Bu halkın yüzde 90'ı savaş karşıtıyken, üniversiteliler de bunu savununca 'maalesef' deniyorsa, bu savaşın, işgalin savunuculuğunu yapmak demektir" diyor.
ÇHD'den Biçen de, "Türkiye'de resmi muhalefet de 'Lübnan'a asker göndermeyelim' diyor. Resmi muhalefete bile tahammül edemez hale gelmişler" dedi.
"İsrail askeri olmayacağız demek, bağımsızlık için slogan atmak demek. Hem de bağımsızlıkla ilgili bir bayramda bunun engellenmesi, ABD, İsrail uşaklığıdır."
Biçen: "Duyarlı vatandaşlar" devlet içindeki provokatörler
Biçen özellikle Trabzon'daki linç girişimlerini anımsatarak yaşananları şöyle yorumladı:
"İnsanlar demokratik haklarını kullandığında, bu devlet yönetimindekilerin kafasındaki modele uymuyorsa, birileri sivilleri tahrik ediyor. Ben bu 'duyarlı vatandaşlar'ın devlet görevlisi olduğunu düşünüyorum. Bu 'duyarlı vatandaşlar' devlet içinde provokatör görevi yapan görevliler.
"Türkiye'de faşist hareket, milliyetçi hareket kontrollü olarak geliştiriliyor.Amaç şiddetle dikkati başka yöne çekmek. 'İsrail'e hayır' deyince vatan haini ilan ediliyorsunuz." (TK)