Osman Köker, Garo Paylan ve Malatyalı Ermeniler "Hrant için 6. Yıl. Buradayız, Ahparig" etkinlikleri kapsamında düzenlenen "1915 öncesi ve sonrası" başlıklı söyleşi için bir araya geldi. Salonu dolduran Malatyalı Ermeniler'in peşi sıra anlattıkları anılar, 1915'in Hrant'ın dünyaya geldiği Malatya'da bıraktığı izler üzerineydi.
20'nci yüzyılın başında yalnız Malatya sancağında 27 bin Ermeni vardı.
Ermeniler Malatya şehrinin kurulmasından çok önce oradaydı. Osmanlı 1515'te burayı alınca Müslümanlarla birlikte yaşamaya devam ettiler. Bağcılık, çiftçilik, ipek böcekçiliği, kumaş dokumacılık, kuyumculuk yapıyorlardı. 1914'te Arapgir'deki iki avukatın biri, dört fırıncıdan üçü, 23 doktordan 22'si Ermeni'ydi. Malatya'da üç Ermeni kilisesi vardı; Surp Yerrortutyun, Surp Asdvadzadzin, Surp Harutyun. 800 kadar öğrencinin okuduğu dört Ermeni okulu vardı. Şehrin dışında 40 odalı Venk Manastırı vardı.
Sonra 1915. Evrensel hukukta soykırım adı, Ermeniler "Yıkım" diyorlar.
Ardı ardına söz alıyor Malatyalı Ermeniler...
"Çok acılarımız var soykırımda. Dedem, yayam anlatırlardı. Onları duydukça ağlarım. Konuştuklarını unutmuyorum."
"Babamın büyükannesi ve amcam olaylar sırasında öldürülüyor. Babamlar araçlarla Pötürge'nin bir köyüne gidiyorlar aracılar sayesinde. Ama Ermenileri saklamak da suç, aile dağıtılıyor; babam bir yerde kalıyor annesi başka yerde. Türk isimleri veriyorlar. Babamın ismi Serkis ama köyde Faik. Dedem İskender olduğu için uyuyor araziye."
Yıkım, devam eden bir süreçti
1915'te kalmadı Yıkım da, acılar da, korkular da. Kiliseler, okullar, hamamlar, mezarlar yok edildi zamanla. Yıkılan mezarlıklardan geriye kalanlar demir yoluna giden köprünün kiliselerden arda kalanlar binaların yapımında kullanıldı. Ermeni Katolik Misyonerliği binası ise cumhuriyet döneminde uzun bir süre "genelev" olarak kullanıldı.
"Yıkım, devam eden bir süreçti. Kiliselerimiz, okullarımız, manastırlarımız hastanelerimiz varken, binlerce yıllık kadim bir halkken bizi artık orada tutunamaz hale getirdiler. Mallarına el konuldu, yaşam alanları yok edildi. Kılıç artıklarına düşen üç kuşaklık sessizlik oldu."
"1935'te Malatya'da bahçesi, havuzu olan bir evde doğdum. Dedemden kalan ev hazineye intikal etmiş, babam bu evi geri satın almıştı. Çocukluğum orada geçti. 400 kadar Ermeni vardı, sonra İstanbul'a göçtüler. Ortaokuldayken tütün deposu olarak kullanılan büyüklerin Katolik Kilisesi dediği yeri dozerlerle yıktıklarını gördüm. Bir de askeri depo olarak kullanılan Surp Harutyun Kilisesi vardı. Askerler orada nöbet tutardı. Bahçesinde çok güzel pınar vardı, geçerken suların akışını seyrederdim. Üniversite için İstanbul'a geldim. 1954-55 gibi tekrar Malatya'ya gittiğimde kilisede asker kalmamıştı, kapısı açıktı. İçeri girdim. Tavanı bembeyazdı, mavi ve kırmızı renkte melek resimleri vardı. Seneler sonra gittiğimde baktım ki kilisenin o güzelim tavanı çökmüş."
"2009'da Malatya'ya gidip dayımı buldum. Müslümanlaşmışlar, erkek kardeşi Osman 40 yaşında ölmüş. Camiden kaldırmışlar cenazesini, köylülerin bir kısmı mezarlığa giden yolu kesmiş; 'Bu kefereyi bizim mezarlığa gömdürmeyiz' diye. Dedem de Müslüman mezarlığının karşısındaki tepeye gömmüş oğlunu bir başına. Bundan sonra Müslümanlığa dönenlerin cenazesi camiden kaldırılmış Osman'ın yanına gömülmüş. Zamanla oluyor 30 mezar. Muhtar kaymakama diyor ki 'köyde iki mezar oldu ne yapmalı?' Kaymakam imamı çağrıyor: 'Bu Cuma tüm erkekleri camiye davet et de ki her kim ki cenazesi namaz kılınıp camiden kaldırılıyorsa Müslüman mezarlığını hak etmiştir.' O Cuma bütün erkekler camiye toplanınca Kaymakam da dozer gönderiyor, yıkılıyor 30 mezar. Yol yapılacak diyorlar, 40 seneden fazla geçti yok bir şey. Dayım, köyün imamı şimdi. Lakabı gavur imam"
Fırtına geçti mi?
Yine aynı şeylerin yaşanacağı korkusu ve yaşam alanlarının yok edilmesiyle binlerce yıldır yaşadıkları yerden göçmek zorunda kaldı Ermeniler. 60'lar Ermenistan'a, Avrupa'ya, İstanbul'a göçlerin yoğun olduğu zamanlardı. Önce çocuklarını gönderdiler İstanbul'daki okullara, sonra kendileri geldiler.
"1962-63'te Malatya'dan üç aile Ermenistan'a göç etmek için müracaat etmişlerdi. Eve giderken gördüm. Bizde yaşlı adamı yürüyerek geçemezsin, öyle bir terbiye vardır. Selam verdim. 'Sen ne zaman müracaat ediyorsun?' dedi, 'Bir şey görmedim gitmek için' dedim. Bir hikaye anlattı ' olmuştur, gene olacaktır' diye misal veren. Fırtınanın geçtiğine inanmıyorum hala."
Yaşananlar bizden saklandı
Göçle gelinen yerlerde isimleri değiştirilirken kültürlerini sürdürmeye çalıştı Ermeniler, üç kuşaklık sessizlik de bozulmaya başladı.
"Amcam1951'de Ankara'ya astsubay okuluna gidiyor. Hastalanıp dört ay Malatya'da kaldıktan sonra tekrar dönüyor okula. Kumandanı adını görüyor, Agop. 'Adını Yakup yapayım, buraya kadar gelmişsin.' 25 sene orduda Yakup olarak hizmet veriyor, nüfusu Agop."
"Malatya'dan İstanbul'a göç ettikten sonra doğmuşum. Kendimi diasporada gibi hissediyorum. Kalabalık şehirde kendi kültürümüzü taşımaya çalışmışız ama buralı olamamışız. Malatyalıyım derim hep."
"1959'da İstanbul'a geldim. Benim kuşağımın büyük bölümü liseden sonra İstanbul'a geldi. Buraya gelene dek büyüklerimizin başından geçenleri bilmiyorduk. Yaşayanlar hikayeyi bizlerden sakladı. Okudukça öğrendik Yıkım'ın ayrıntılarını. İkinci evlilikler mesela; kıyımda yola çıkarılanlar birbirlerini göremediklerinde eşlerinin öldüklerini sanarak başkalarıyla evlendi. Gittikleri yerde yeni aileler kurdular. Dedemle yayam da kaybetmiş birbirlerini. Dedem Erzurum'dan geldiği Malatya'da yeni bir aile kurmuş. "
Hafızayı silme çabası mezar taşlarına ulaştı
Malatya'daki üç mezarlığın sayısı bire düşmüş durumda. 1927'den eski tarihi olan mezar taşları yok artık. Taşlardan silinmiş tarihler, Ermeniler'e sıkça sorulan "Siz nereden geldiniz?" sorusunda sürüyor etkisi.
"Bu ülkedeki Ermeni mezarlıklarının yüzde 95'i yıkılmış ve yok edilmiş. Toplumun hatıralarını, hafızasını, adını yok etmek istiyorsanız atalarının yaşadığı yerleri ziyaret etmelerinin önünde geçersiniz. Buraya bizim göçlerimizden sonra yerleşenler bizim hiç orada olmadığımızı düşünebilir."
Surp Yerrortutyun kilisesinin tapusu kamuya ait artık. Restorasyondan sonra kültür merkezi olarak kullanılacak. Surp Asdvadzadzin'den pek iz kalmadı. Surp Harutyun kilisesi şimdi Çınarlı Camii. Venk Manastırı uzun süre ağıl olarak kullanılmış, şimdi düzenlendi. Ermeni Katolik Misyonerliği binası ise şimdi sağlık ocağı.
Malatya'da şimdi 59 Ermeni var. (BK/HK)