Yurttagül, Türkiye-AB müzakerelerinin başlayacağı 3 Ekim öncesi yaşanılan süreci bianet'e değerlendirdi.
Yurttagül, " Erteleme kararı, şüphesiz, anlaşılmaz bir karar. Bu oylamaya katılan milletvekilleri de hiçbir anlamı olmadığını biliyorlardı. Ertelemeyi kullanarak 3 Ekim'e gölge düşürmek için manevra malzemesi olarak kullanıyorlar. Hukuki açıdan da oylamanın ertelenerek komisyona gönderilmesi komik bir şey; çünkü, bu karar komisyondan oy birliğiyle geçmişti" dedi.
AP'nin bu kararla "kendi kalesine gol attığı" yönündeki değerlendirmelere katıldığını belirten Yurttagül, kararın bir taraftan da çelişki içerdiğini düşünüyor.
"AP hem Kıbrıs tanınsın istiyor, hem Türkiye'nin 10 yeni üyeyi tanıyacak şekilde imzaladığı Gümrük Birliği Ek Protokolü'nün geçerli şart olmasını ertelemiş oluyor."
AP'nin bu kararla Türkiye'ye Gümrük Birliği'ni geciktirmek için büyük bir gerekçe verdiğine dikkat çeken Yurttagül, Türkiye'nin Kıbrıs meselesindeki bu tutum karşısında cevap olarak prosedürü uzatabileceğini söyledi.
"AP kararının bağlayıcı özelliği yok. Politik havayı karartma çabası. Kararın özünde müzakerelerin başlamasına yeşil ışık yakılıyor. Ama bu hava nedeniyle buna gölge düşüyor, arada kaynayıp gitti. Hıristiyan Demokratlar bu açıdan başarılı oldu. Bunların amacı Almanya ve Fransa iç kamuoylarındaki ırkçı kesimlere mesaj vermek."
Ermeni soykırımını tanıma isteği ilişkileri engeller
Yurttagül, AP'nin Ermeni soykırımının tanınmasına yönelik önergeyi kabul etmesinin ve bu tanımanın AB üyeliği için önkoşul olmasını istemesinin politik açıdan üzücü bir gelişme olduğunu söyledi.
"Bu konu Türkiye AB ilişkileri içinde önemli bir engel teşkil edecek. Türkiye'nin AB üyeliğin istemeyenler bunu her fırsatta malzeme yapacaklardır."
Yurttagül bu gelişmenin Ermeni meselesi üzerine Türkiye'de başlayan tartışma sürecini tıkayıcı bir niteliği de bulunduğunu ve Türkiye'nin kendini cevap vermek zorunda hissedeceğini ifade etti.
İstanbul'da geçen hafta sonu yapılan Osmanlı Ermenileri Konferansı'nın AP'den çıkan kararda yumuşatıcı bir etkisi olduğunu ve Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyenler için önemli bir gerekçe oluşturduğunu söyleyen Yurttagül şöyle devam etti:
"Osmanlı Ermenileri Konferansı 3 ay önce gerçekleşseydi daha isabetli olurdu ama mahkemenin kararına karşın konferansın gerçekleşmiş olması olumlu. Fakat mahkemenin kararıyla hukuk devleti, üniversite özerliği ve demokratikleşme boyutlarının büyük yara aldı."
Tartışmalar Dışişleri Bakanları toplantısına kadar sürer
Çerçeve belgesi üzerinde süren tartışmaların gündemine Kıbrıs meselesinin oturacağının çok önceden herkes tarafından bilindiğini söyleyen Yurttagül, "Papadopulos 3 ekim öncesinde Kıbrıs'ın tanınmasını istiyor. Pazarlıklar çetin geçecek. Rumların evet demesi gerekiyor, AB de kendini kullandırtmamak istiyor. Tartışmaların 2 Ekim'de Dışişleri Bakanları toplantısına kadar süreceği kesin" dedi.
Yurttagül, Türkiye karşıtlarının Hırvatistan'ın sözcülüğünü yaptığını ve özellikle Avusturya'nın imtiyazlı ortaklık isteğinin altında Hırvatistan'la müzakerelerin askıya alınmasının yattığını ve Hıristiyan Katolik lobisinin aktif olduğunu söyledi.
Müzakereler başladıktan sonra Türkiye'nin konumu değişir
Türkiye'nin yapması 3 Ekimi tehlikeye sokacak bir girişimde bulunmaması ve Türkiye karşıtlarına fırsat vermemesi gerektiğini belirten Yurttagül, "Karar 17 Aralık'ta verilmiştir AB dönüş yapamaz"dedi.
Müzakereler başladıktan Türkiye'nin konumu ve politik ağırlığının değişeceğine dikkat çeken Yurttagül, Türkiye'nin Kıbrıs ve Ermeni meselelerindeki itirazlarını ve girişimlerini, 3 Ekim'de köprüyü geçtikten sonra yapması gerektiğini düşünüyor.
Yurttagül, ayrıca Gül'ün sağduyulu dış politikaları sayesinde, Türkiye'nin şu ana kadarki en zekice AB politikasını sergilediğini söyledi.
Türkiye'nin üyeliğine gölge düşürmek isteyenlerin asıl kaygısının 3 Ekim'de müzakereler başlarsa Türkiye'nin üyelik sürecinin önüne geçemeyeceklerini bilmeleri olduğunu söyleyen Yurttagül şöyle devam etti:
Türkiye'nin havlu atmasını istiyorlar
"Türkiye karşıtları, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin gerçekçi olmadığını savunuyorlar ve bu gerekçeyle imtiyazlı ortaklık istiyorlar. Müzakereler başlarsa, müktesebata göre 10 yıl Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkmanın imkansız olduğunu düşünüyorlar.
"Çünkü bugüne kadar AB'nin müzakerelere başladığı ülkelerin hepsi birliğe üye oldular. Bir tek Norveç kendisi girmeme kakarı aldı.
"Türkiye karşıtları, Türkiye'den de Norveç gibi davranmasını, AB'ye 'kaprislerinizden bıktık, biz yokuz' diyerek havlu atmasını istiyorlar. Kendileri hayır derlerse, bedelinin ağır olacağını biliyorlar." (KÖ)