Son on yıldır yükselişini hızla sürdüren BJP'nin tekrar hükümette olacağı beklenirken, bağımsız Hindistan'ın kurucu partisi Kongre Partisi (CP, Congress Party ) uzun bir aradan sonra ülkeyi tekrar yönetme şansını elde etti. Federal Parlamento'da 440 sandalyeden 186'sini kazanan CP, ülkenin aşırı sağ politikalara gidişine "dur" dedi.
BJP'nin neo-liberal politikaları
1991'de uygulamaya konulan "Yapısal Uyum Programları" neo-liberal politikaları Hindistan'da da yürürlüğe koydu. Neo-liberal ideoloji Hindistan'ın konservatif sağ partisi BJP ile özdeşleşerek ülkeyi Hindu milliyetçiliğine ve uluslararası sermayenin vahşi sömürüsüne sürüklemekteydi.
1947'den itibaren sosyalist bir toplum idealiyle karma ekonomi anlayışını benimseyen CP de bugün her ne kadar liberalleşmişse de ülkenin demokratik yapısını tehdit eden "kültürel milliyetçilik" ideolojisini temsil eden BJP'nin önünü kesmeyi başardı.
Irkçı-faşist RSS, BJP'de meşrulaştı
1920'lerden itibaren Hindu milliyetçiliğini ideolojileştiren, Hitler ve Mussolini faşizmini örnek alan RSS (Rashtriya Swayamsevak Sangh, Ulusal Gönüllüler Derneği) adlı örgüt, siyasi örgüt, dernek ve partilerini kurarak hızla yükselmeyi başardı.
Mahatma Gandhi'nin suikastla öldürülmesinde de parmağı olan örgüt, BJP ile simgeleşerek demokratik seçimlerle hükümete geldi ve ideolojisini meşrulaştırdı.
Saf bir Hint ırkı tanımıyla Müslüman ve Hrıstiyanları dışlayan bu ideoloji, Türkiye'de MHP'nin yükselişine benzer bir şekilde militer kamplar kurarak şiddete yöneldi. Son on yıldır ülkenin dört bir yanında binlerce insanı katletti.
Özellikle Gujarat eyaletinde Müslümanlara yapılan saldırıda devlet destekli bu gruplar tarafından binlerce insan katledildi. 1930'larda İngiliz emperyalizmine karşı verilen mücadeleyi farklı bir yöne çekmeye çalışan RSS, Hindu anavatanını yüzyıllar önce işgal ettiği ve Hinduizm dini yerine İslam'ı yaydığı gerekçesiyle Türk ve Moğol İmparatorluklarını esas düşman ilan etti.
Hrıstiyanlığı da düşman listesine ekleyen RSS, İngiliz emperyalizmini değil dinin kendisini karşısına aldı. Bugün aynı politikalarla ülke siyasetinde yer alan BJP, seçim öncesi Müslüman ve Hrıstiyanlar'a gizli tehdit mesajları vermekten çekinmedi. Ama seçim sonuçlarıyla hakettiği cevabı aldı.
Bağımsız Hindistan'ın kuruluşundan beri "çeşitlilik içinde birlik" düşüncesini benimseyen CP, Gandhi'lerin torunu Sonia Gandhi liderliğinde aynı bakışı yineleyerek ülkeyi karanlığa sürükleyen "communalism"e (dini ve etnik grupçuluk, ayrımcılık) karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğini ilan etti.
BJP ise seçimi kaybettikten sonra eylem çağrısı yaptı. Sonia Gandhi'nin İtalyan vatandaşı olması ve tamamen batı kültürüyle yetişmesinden dolayı Hindistan'ı yönetmeye layık olmadığını ileri süren BJP, protesto eylemlerini her geçen gün arttırıyor.
Komünist partilere 56 sandalye
Ülke siyasetinin iki güçlü komünist partisi CPI (Communist Party of India) ve CPI-M, (Communist Party of India - Marxist) federal Parlamento'da toplam 56 sandalye kazanmayı başardı. Önümüzdeki günlerde yapılacak eyalet seçimlerinde CP'yi desteklemeye karar veren iki komünist parti, neo-liberal konservatif ideolojiye karşı ittifakı güçlendiriyor. Anti-emperyalist kökenli bir milliyetçiliğin bugün köktenci bir Hindu milliyetçiliğine dönüşmesine tanık olan komünistler, öncülerinin ideallerini ayakta tutmaya çalışıyor.
21 resmi dilin konuşulduğu, 36 eyaletten oluşan Hindistan'da siyaset çok yönlülüğünü ve hararetini koruyor. Bugün 45 derece sıcaklıkta hayatlarını sürdüren Hindistanlıları eyaletlerde yapılacak seçimlerde daha hararetli günler bekliyor! (EÇ/YS)