Fotoğraf: Derin Yoksulluk Ağı
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) "Çocuğun İyi Olma Hali İstanbul Araştırması"nın bulgularını bugün kamuoyuyla paylaştı.
4 Mart-6 Nisan 2023 tarihleri arasında İstanbul'un 100 mahallesinde 803 hanede çocuklar ve ebeveynleriyle (405 anne, 398 baba) yapılan yüz yüze görüşmelere dayanarak yürütülen araştırma, çocukların iyi olma halini "maddi durum", "sağlık", "eğitim", "risk ve güvenlik", "barınma ve çevre", "katılım" ve "ilişkiler" başlıkları altında bütüncül bir şekilde ele alıyor.
12 - 18 yaş arasındaki çocukları kapsayan araştırma, çocukların ihtiyaçlarına ilişkin veriler ortaya çıkarmayı ve elde edilen sonuçlarla çocukların iyi olma halini destekleyecek politikaların geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Bilgi Üniversitesi akademisyenleri Dr. Öğr. Üyesi Başak Akkan, Prof. Dr. Emre Erdoğan, Çocuk Çalışmaları Birimi Proje Takım Yöneticisi Gözde Durmuş ve Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci'nin paylaştığı verilerde, "maddi durum", "sağlık", "eğitim", "risk ve güvenlik", "barınma ve çevre", "katılım", "ilişkiler" ve "dijital dünya ve sosyal medya kullanımı" üzerine detaylar bulmak mümkün.
Çoklu krizler çağı
ÇOÇA olarak yaklaşık 13 yıldır çocuğun iyi olma hali üzerine çalıştıklarını belirten Uyan-Semerci, "Türkiye'de sadece son bir aya bile baksak, çocukların yaşamını ihlal eden vakalar çok fazla" dedi.
Uyan-Semerci Nisan ayında da pandemi sonrası dünyanın ve Türkiye'nin sürüklendiği çoklu krizlerle birlikte içinde bulunduğumuz durumu anlamak için yeni bir çalışmaya başladıklarını belirtti.
Verileri paylaştığı İstanbul çalışmasının da kent yaşamındaki çocukların durumunu görmek için önemli olduğunun altını çizdi.
"Kaygı düzeyi hem ebeveynlerde hem çocuklarda çok yüksek düzeyde ama bu üst üste yaşanan krizlerin yarattığı kırılganlıkları herkesi farklı yaşıyor. Çocuklar daha yoğun yaşıyor."
İlk yaptıkları Çocuğun İyi Olma Hali İstanbul araştırmasının üzerinden 15 yıl geçtiğini anlatan Uyan-Semerci, "Ne konuda olursa olsun yaptığımız araştırmaları hep çocuk ve ebeveyn ile birlikte yaptık. Çünkü çocuğun üstün yararını gözetmek en önemli konu bizim için. Çocuğu ruhen daha kötü bir duruma düşürmemek daha önemli. Çocuğa daha çok deneyimlerini sormaya çalıştık" dedi.
Anne-baba dengesi
Anne ve baba dengesinin hemen hemen eşit olduğu bir araştırma yaptıklarını belirten Uyan-Semerci ebeveynlerle yapılan araştırmadan şu verileri paylaştı:
"Ailelerin eğitim düzeyini önemsiyoruz. Ebeveyn eğitim durumunun sosyo ekonomik durumu çok belirliyor.
"Araştırmada 'düşük, orta, yüksek' gelir ve 'genel' olmak üzere bir resim yansıttık. İç göçle İstanbul'a gelenlerin oranına baktığımızda, düşük sosyo ekonomik düzeyde yüzde 76 gibi bir oran çıkıyor.
4 çocuktan birinin evinde internet yok
"Yiyeceklerin tüketilme sıklığıyla ilgili olarak kırmızı et tüketiminde yüksek gelir ve düşük gelir arasındaki fark yüzde 20'lerde. En düşük gelir düzeyindekilerin balık tüketimi ise yüzde 2.
"Her 4 çocuktan birinin evinde internet yok. Sık sık yemek için paramız olmaz diyen düşük gelirli oranı yüzde 19."
Okul gezisine katılımın da önemli bir etken olduğunu belirtiyor Pınar Uyan Semerci:
"Düşük gelirdekilerin yüzde 35'i okul gezisini karşılayamıyor. Düşük gelirliler için 'Bankalardan borç aldınız mı' sorusuna 'evet' diyen yüzde 48 oranında. Çevresinden borç alan da yüzde 46. Yani her 4 aileden biri bankadan, yakın çevresinden borç almış durumda."
Kaygı yüksek"Araştırmada kaygı çok yüksek çıktı. Aile bireylerinin başına bir şey gelmesinedn duyulan kaygı yüzde 90. Hayalgücü'Çocukların Sahip Olması İstenen Değerler' sorusunda ise yüzde 17,9 ile en düşük çıkan değer ise hayalgücü. En yüksek ise terbiye. | |
Yüzde 17'nin kendine ait yatağı yok
15 yıl önce yaptıkları ilk araştırmada, Türkiye şartlarını gözeterek "kendine ait bir odan var mı?" yerine "kendine ait bir yatağın var mı?" sorusunu sorduklarını belirten Uyan- Semerci bugünkü araştırmada genel bir iyileşme gözlemlediklerini belirtse de "İstanbul'da yaşayan çocukların yüzde 17'si kendine ait bir yataklarının olmadığını söyledi" dedi.
Öte yandan araştırmaya göre çocukların yüzde 20'sinde evlerinde internet erişimi yok.
Çocukların okul gezisiyle ilgili olarak yanıtladıkları sorularda yüzde 40'ının okul etkinliklerine katılamadığını belirtti.
"Bu yanıtı verenler düşük gelirdeki çocuklar ve gittikleri okulların gezileri de özel okulların düzenledikleriyle aynı değil. Çok daha düşük ücretlerle yapılıyor. Bu gezilerin kapsayıcı olması lazım."
"Her dört çocuktan biri 'Babam bazen işsiz kalıyor' diyor.
"Çocuklar okula devam etmek istiyor"
Emre Erdoğan ise Milli Eğitim Bakanlığı'nın istatistiklerine erişmenin kolay olmadığını belirterek, "Sınırlı bilgi olduğu için bu çalışmada alınan verileri önemsiyoruz" dedi.
Verilerin ışığında şu yorumu yaptı:
"Çocuklar eğitimde kalmak istiyor. Okul dışına çıkmak istemiyorum diyenlerin oranı yüzde 97. Eğitim hâlâ çocuklar için anlamlı. Çocukların algıları yetişkinlere göre daha ileri bu bakımdan."
"Yetişkinin çizdiği ayak izine maruz kalıyor"
Gözde Durmuş ise ÇOÇA'da uzun süredir dijital haklar üzerine çalıştıklarını belirterek, "Sıınfsal farklılıklar olsa da çocuğun hayatının ayrılmaz bir parçası. Başka araştırmalarda da aslında çocuğun dijital olmayan dünyada kendini güvensiz hissettiği sonucu çıkıyor ortaya. Dijital dünya daha çok aileler için korkutucu görülüyor. İnternete erişebilen bir çocuğun özellikle çok fazla fırsattan yararlandığını görüyoruz. Evde internet olmayanların da internet kafeye gitmek zorunda oludğunu ya da evde cihaz yoksa aile teleonunu kullandığını biliyoruz. Bir yetişkinin çizdiği dijital ayak izini takip etmesi de bir çocuk için sakıncalı aslında" dedi.
Başak Akkan ise İstanbul'da dahi olsa devlet okulları arasında ciddi farklar olduğun belirterek, "Çocukların hangi okullarda ne tür eğitim aldıkları önemli. Evet, okula gidiyorlar ama niteliği ne bilmiyoruz. Okullar arasındaki eşitsizliklerin çocuklara yansıyan eşitsizliklere nasıl cevap arayacağız" dedi.
(AÖ)