AKP’nin Meclis’e sunmak için hazırlandığı, sokakta yaşayan köpeklerin toplanarak barınaklara alınması, 30 gün içinde “sahiplenilmeyen” köpeklerin öldürülmesini içeren kanun teklifine yönelik Her Eve Bir Pati Derneği’nin (HEPAD) kurucusu Emre Demir, bahsi geçen değişikliklerin hayvan popülasyonunun azalmasında bir çözüm olmayacağını söyledi.
Demir, geçmişte yaşanan Hayırsızada Katliamı’nı örnek vererek açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Hayvanların öldürülmesini bilimsel ve vicdani açıdan doğru bulmuyorum. Geçmişte Hayırsızada Katliamı’nda 80 bin hayvan katledildi, eğer bu bir çözüm olsaydı ülkemizde şu an sokak köpeği olmazdı. Hayvanların mağduriyetini engellemek çin hayvansever olmaya gerek yok.”
Nilüfer Belediyesi ve HEPAD’dan sokaktaki hayvanlar için işbirliği
Sürecin binlerce hayvanı mağdur edeceğini belirten Demir, buna karşı durmanın hayvan sevmek veya sevmemekle alakası olmadığını ve 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uygulanmadığı için şu an bu konunun gündemde olduğunu söyledi.
Demir, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, yetkili veteriner hekimlerin bu konuya daha çok ağırlık vermesi gerektiğini, daha fazla bölgeye gidilerek kısırlaştırma ve kuduz aşısı yapmaları gerektiğinin önemli olduğunu belirterek “Bu konuda bir başıboşluk söz konusuysa, o da biz insanların sorumsuzluğundan kaynaklanan bir başıboşluktur,” dedi.
Demir, bahsi geçen kanun teklifine yönelik derneklerinde 1000’e yakın terk edilen “cins köpeğe” zor yuva bulduklarını; sokakta doğup büyümüş, mahallenin kültürüne alışmış köpeklere 30 gün içinde yuva bulmanın mümkün olmadığını söyledi.
“Köpekler arasında fark yok”
Demir, en önemli sorunlardan birinin hayvanların satılması olduğunu ve bu uygulamanın petshoplarda yasaklandığını; ancak internet sitelerinde devam ettiğini aktardı. Demir, satın alınarak bakılmayan birçok köpeğin sokaklara terk edildiğini, hayvanların “mal” olmadığını belirterek şöyle dedi:
“Mağazanın vitrinine baktığınızda gözünüze hoş gelen bir şeyi almak isteyebilirsiniz; ama hayvanlara yönelik böyle bir algı olmaması gerekiyor. Hayvanlar mal değil. İnsanlara, gerçekten bir dost edinmek isterlerse hayvanlara yuva olmalarını öneriyoruz. Küçük, beyaz bir köpekle üç bacaklı siyah bir köpek arasında bir fark yok. Sesimiz, rengimiz, ırkımız farklı olabilir, kalplerimiz ve duygularımız bir. Bunu insanoğlu olarak anlamamız lazım, ne kadar merhametli genç yetiştirirsek değerler o kadar artar.”
“STK’lar ve gönüllülerle hareket edilmeli”
Sorunun çözümüyle ilgili önerilerde bulunan Demir, STK’ler ve gönüllülerle birlikte hareket edilmesi, üretim çiftliklerinin kontrol altına alınması ve hayvanların üretilmemesi gerektiğini, üretiliyorsa da kayıt altına alınmaları gerektiğini söyledi. Demir “Kaç tane sahipsiz, kaç tane sahipli hayvan var, kimsenin elinde net bir sayı yok. Kanun kaydedin diyor ancak evcil hayvanların kayıt altına alınması zorlaştırılıyor. Bu süreçler kolaylaştırılmalı,” dedi.
Demir, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Avrupa’yı örnek alıyorsak öncelikle, Avrupa’da evcil hayvanı terk eden bir insanın, o hayvan yuva buluna kadar tüm masraflarını ödemek zorunda kaldığını örnek almalıyız. Türkiye’de bütün belediyelerde yeterli kapasite yok, mama ve hekim sıkıntısı yaşanıyor. Sonuç itibarıyla hiçbir hayvan veteriner hekimin kapısını çalıp, benim kuduz aşım geldi, benim kuduz aşımı yaptır, beni kısırlaştır demez. Bunu likayatli kişiler yapmalı ki bu sorunlar ortadan kalksın.”
Bursa’da yer alan HEPAD, bünyesinde 1000’den fazla köpek barındırıyor. HEPAD’da barınan köpeklerin yarısından fazlası “cins” ve bir zamanlar yuvaları olan köpeklerden oluşuyor. HEPAD, gönüllüleriyle birlikte köpeklerin yuvalanması için çalışmalarını sürdürüyor. (AA/TY)