Dünyadaki çölleşmeye karşı mücadele eden biyolog Allan Savory Türkiye'de.
Savory, "Bütüncül yönetim" adını verdiği sistemle en basit anlatımla hayvancılığın doğru uygulanmasıyla altı kıtada 15 milyon hektarı çölleşmekten kurtardı.
Üstelik bu yöntem Anadolu Meraları grubu tarafından Çanakkale Biga'da da uygulanmaya başlandı; 7 ayda hem hayvanlar daha sağlıklı hem de toprak verimliliği artmış.
Bu yöntem hayvancılığın yok olmak üzere olduğu, çölleşme, erozyon ve sellerin arttığı, iklim değişikliğinin daha çok hissedildiği Türkiye için hayatı öneme sahip.
ABD, Kaliforniya’nın Sonoma bölgesindeki bir arazi. Çitlerin solundaki araziyla sağındaki arazi arasındaki fark, “Bütüncül Yönetim”. |
"Dünyayı yeşerten adam" olarak anılan Zimbabveli Savory’ın, 40 senedir üstünde çalıştığı yöntemi anlattığı TED konuşması da tüm dünyada en çok izlenenler arasına girdi.
Savory, dünyada üç yılda bir düzenlenen bu yıl da Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin evsahipliğinde Türkiye'de 13-16 Ekim'de yapılan IFOAM 2014 Dünya Organik Kongresi'ne katıldı.
Önce Savory ardından ise Türkiye'deki ilk uygulayıcılarından Volkan Büyükgüngör ile konuştuk.
"40 bin fili öldürünce anladım ki..."
Uzun yıllar hayvancılığın çölleşmeye neden olduğunu düşünüyormuşsunuz, ne değişti?
Allan Savory: Üniversite eğitimimde öğrendiklerim ve o sırada dünyadaki baskın görüş bir arazide sürüler halindeki hayvanların toprağa zararlı olduğu, çölleşmeye neden olduğu yönündeydi. Biz de Zimbabve'de çölleşen bir alanda 40 bin fili öldürerek arazinin çölleşmeden kurtulacağını zannettik.
Ancak bir baktık, arazi hayvanlar öldükten sonra daha da kötüleşmeye başladı. İşte bu beni uyandıran bir durum oldu. Ve ilk bilimsel kanıtım oldu. Toprağı çölleştiren hayvanlar değilse ne, buna karşı ne yapmalıyız.
Ve bütüncül yöntemi geliştirdiniz?
A.S: Bugün dünyadaki hiçbir teknoloji çölleşmenin önüne geçemeyecek. Başka bir yol gerekiyordu. Ama nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. İşte planlı otlatma böyle ortaya çıktı. Bunun çözümü hayvanlardı.
Çünkü o zamana kadar binlerce yıldır insanların hayvanları yönetme şekli arazinin kötüleşmesine neden olmuş. Modern bilimle birlikte çitleme ve rotasyonla otlatma da bunun daha da hızlı bozulmasına neden oldu.
Bu öğrendiğimizden yola çıkarak daha çok hayvana ihtiyacımız olduğunu anladık.Hayvan hareket ettikçe toprağa gübre bırakıyor ve yeniden çimleşme başlıyor. Bu sebeple hayvanları çitle örülü alanlardan çıkarıp yürütmemiz gerek.
Bütüncül yönetim, adından anlaşılacağı gibi bütüncül bir yöntem sunuyor. Bunun içine sosyal, kültürel, ekolojik, ekonomik, hayvanların ihtiyacı gibi bir sürü etken giriyor.
Türkiye'de bu uygulanabilir mi?
A.S: Kesinlikle, işe yarayacağına garanti verebilirim.
İklim değişikliğinin nedenlerinden biri olarak hayvancılık gösteriliyor. Bu yüzden de bir grup et tüketilmemesi gerektiğini savunuyor.
Haklılar. Şu andaki endüstriyel hayvancılık yöntemiyle, yani hayvanların bir yerde tutulduğu, yemlerin onlara getirildiği ve bu yemlerin tarlalarda üretildiği bir sistem iklim değişikliğine çölleşmeye, fakirliğe, sellere, kuraklığa şiddete de neden oluyor.
Ama et yememek çözüm değil. Toprak üzerinden doğru yönetilen hayvancılık dışında bu sorunlara başka çözüm yok. Türkiye'ye bakarsınız yüzde 4,2'si ekili arazi. Kalan yüzde 95'lik alandan insanları beslemek istiyorsanız, besin üretimini hayvancılık ile yapmanız gerekiyor.
Türkiye'deki ilk uygulama
Türkiye'den Anadolu Meraları'ndan Volkan Büyükgüngör, Durukan Dudu ile Savory Enstitüsü'nden eğitim alan ilk iki kişi.
Aldıkları eğitimi Biga kırsalında yedi ay önce uygulamaya başladılar.
40 dönümlük arazide18 koyun ve 1 koç aldılar. Toprak ve hayvanlarda gözle görülür iyileşme var. Yaşadıkları köydeki çiftçilerin bir bölümü hala "kesin dışarıdan yem veriyorlar" diyerek onlara inanmıyormuş. Ancak hayvanlardaki ve topraktaki değişimi görenler aynı eğitimi almaya karar vermiş.
Volkan Büyükgüngör, nasıl çalıştıklarını anlattı:
"Planlı otlatmanın prensibi hayvanları doğru yöntemle doğru zamanda otlatmaktan geçiyor. Bu sayede toprağı onarmayı ve hayvanların refahını iyileştirmeye çalışıyoruz. Bu aynı zamanda biyoçeşitliliği de koruyor. Yani toprakta ne varsa böcek de mantar da ot da toprakta uyum içinde yaşamalı.
"Arazimiz 18 koyunun besleneceği kadardı. O yüzden az sayı ile başladık. Onlara dışarıdan başka hiçbir yem vermedik. İlaç antibiyotik ve aşı kullanmadık. Aradan geçen yedi ayın ardından hiçbir sağlık sorunu yaşamadılar. Hatta bölge mavi dil salgını nedeniyle karantinaya alınmasına rağmen bizim hayvanlara bir şey olmadı. Bağışıklık sistemleri daha iyi, daha besili ve daha mutlular.
"Ağustos mevsiminde hala otlarımız yeşil. Yağmur olduğunda yanımızdaki tarladan sular akarken bizim toprak tüm suyu emiyor. Çiftçi açısından bakınca da ekonomik sürdürülebilirliği var. Yem parası, gübre parası yok. Verimlilik ise her yıl artıyor."
Büyükgüngör, kendilerinin gözlemledikleri bu kısa süredeki değişimi bağımsız kurumların, üniversitelerin laboratuvar alanında incelemesini istiyor. Çünkü bu pilot bölgenin Türkiye'nin her yerinde yayılmasını istiyorlar. Şu anda 10 kişiye bütüncül mera yöntemi eğitimi verdiler. Çiftçiler, üniversiteler ve kamu kurumları ile işbirliği yapmak istiyorlar. (NV)