Wim Wenders'den Hayao Miyazaki'ye, Hal Hartley'den John Sayles'e ve Michael Winterbottom'a, ana akım sinemanın kıyısında/dışında kalmaya özen gösteren "baba" yönetmenlerin filmleriyle buluşacağız bu yılki festivalde.
Irak'ın işgalinde madalyonun öbür yüzünü yansıtan El Cezire televizyonunun kumanda odası görüntülerinden oluşan"Kumanda Odası", Ortadoğu sorununun temellerinden biri olan suya erişimin hayatları nasıl değiştirdiğine odaklanan "Susuzluk" ve Bush yönetiminin söylemini yapıbozumuna uğratan "Bush'a Göre Dünya", dikkat çeken belgesellerden.
Fantastik filmler ve eşcinsellik üzerine bol ödüllü filmlerinden oluşan "Gökkuşağı Filmleri" de, meraklılarının kaçırmak istemeyeceği nitelikte.
Festivalde iki de Türkiye yapımı belgesel yer alıyor.
Usta yönetmenler
"Ne eylese güzel eyler" nevinden yönetmenlerin son yapıtları, festivalin gözdeleri arasında sayılabilir. Wim Wenders'in son filmi "Bolluk Ülkesi", postmodern "Amerikan Rüyası"nın cilasını kazıyor; hem de özlediğimiz Wenders usulü cüretkarlığıyla.
90'ların başında, "Güven" ve "Sıradan Erkekler"iyle bağımsız sinemaya - yeni bir Sam Shepherd'mışçasına - damgasını vuran Hal Hartley'in son filmi "Pazartesi Günkü Kız", Sundance'in ardından ilk kez !fistanbul'da gösterilecek. Hartley, geçen yıl festivale şahsen katılmıştı.
Olgunluk dönemindeki John Sayles'in son yapıtı "Silver City" ise, ABD politik yaşamına yöneltilmiş, acımasız bir eleştiri. Filmde, Daryl Hannah'dan Richard Dreyfuss'e, Tim Roth'tan Kris Kristofferson'a kadar, birçok muhalif ünlü de yer alıyor.
Ne zaman "Artık sinemayı bırakıyorum" dese, muhteşem bir başyapıtla geri dönen (Prenses Mononoke ve Altın Ayı ödüllü ilk çizgi film Ruhların Kaçışı ) Japon anime ustası Hayao Miyazaki'nin son filmiyse, bu sefer Venedik'te Altın Aslan'a aday gösterilen Howl'un Yürüyen Şatosu. Anime severlerin ve Miyazaki tutkunlarının iki elleri kanda olsa kaçırmayacakları bir yapım bu.
Önce Thomas Hardy'nin çetin ceviz "Adsız Sansız Bir Jude"unu sinemaya uyarlamak gibi riskli bir işin altından yüzünün akıyla çıkan, ardından da "Saraybosna'ya Hoş Geldiniz" gibi insanı olduğu yere mıhlayan bir film çekmiş İngiliz yönetmen Michael Winterbottom'sa, iki filmiyle yer alıyor bu yılki festivalde. Huxley'vari bir gelecekteki bir aşk hikayesini anlattığı "Kod 46" ve kendi deyişiyle "bir ilişkide olup bitenleri yataktan başlayarak anlattığı""9 Şarkı".
Bu arada, Ethan Hawke'la Julie Delpy'nin Viyana sokaklarını arşınladıkları bir gecelik aşklarının, meşhur Gün Doğmadan'ın devamı niteliğindeki "Günbatımından Önce", bu kez ikiliyi 10 yıl sonra Paris'te buluşturuyor. Usta oyuncu, Britanyalı Stephen Fry'ın kara komedisi "Pür Neşe"yi ve Peter Sellers'ın yaşam öyküsü üzerine kurulu, Geoffrey Rush'ın döktürdüğü "Karşınızda Peter Sellers"ı da es geçmemek gerek.
Belgeselin açtığı ufuk
Başlangıcından bu yana belgesellere özel bir değer veren festivalde, bu yıl iki önemli kategori göze çarpıyor. 2000'lerle birlikte, dünyanın yeniden şekillendirilişinin, İmparatorluk'un yeniden yükselişinin dinamikleri, "Ortadoğu Şimdi" ve "Amerika'dan Sevgilerle" bölümlerinde yer alan filmlerde bulunabilir.
En çok ilgi çekecek iki belgeselin, Irak'ın işgali sırasında "iliştirilmemiş" haberler yaptığı için ABD'nin defalarca "hizaya getirmeye çalıştığı" El Cezire televizyonunda yaşananları anlatan "Kumanda Odası" ve yönetmen William Karel'in Fransız yazar Eric Laurent'la birlikte kotardığı "Bush'a Göre Dünya"sı. Film Norman Mailer gibi bir muhaliften Bush kabinesinin şahinlerinden "karanlıklar prensi" Richard Perle'e kadar uzanan bir seri röportajla, 11 Eylül'den bu yana yaşadıklarımızın altında yatanları deşiyor.
Ortadoğu'dan gerçek manzaralar
Dört kısa belgeselden oluşan "İşgal Altında: Bir Seçki", İsrail-Filistin arasında sıkışmış iki aykırı delikanlının öyküsü olan "Bahçe" ve İsrail-Filistin sorununun sürekli hasır altı edilen can damarının, suyun/susuzluğun üzerinde hayatların nasıl kıvrandığını/yeşerdiğini anlatan "Susuzluk", Ortadoğu'yu yalnızca Washington-Tel Aviv eksenli ajans haberlerinden izleyenler için yaşamın gerçek yüzüyle karşılaşmak demek.
Abbas Kiarostrami'nin büyüleyici filmi "On"un başrol oyuncusu, araba direksiyonunda özgürlüğünün peşine düşen - ne zamandır böyle duru bir kadın oyuncuyla karşılaşmamıştık - Mania Akbari, bu kez kameranın arkasında. Akbari'nin Venedik'te Dijital Sinema Ödülü'nü alan ilk uzun metrajlı filmi "20 Parmak", İran'da cinsel kimlik ilişkileri üzerine. "Peçenin Arkasından Afganistan" ise, 2002-2003 arasında temel gazetecilik ve kamera eğitimi alan 14 Afgan kadının birlikte çekip kurguladığı bir film.
Olduğumuz gibi
Festivalde iki de Türkiye yapımı belgesel yer alıyor. Tunceli'de köylerinin yanışının ardından İstanbul'a göçen ve Taksim-Tünel hattında yaşayan Siya Siyabend müzik grubunun ve 16 yaşındaki sokak çocuğu Hasan'ın öykülerini anlatan "Can Baz", yönetmen Özay Şahin'in ilk uzun metraj çalışması.
Emre Akay'la Hasan Yalaz'ın "Daima İleri"siyse, klasik müzik aşığı, besteci Mehmet Demir'in farklı bir konser yaratmak için didinişinin belgeseli. Akay'ın "belgeselde etik" konulu bitirme tezi olan bu yapım, Türkiye'de bir şeyler yapmak için ısrarlı olmanın, "değirmenlere karşı olma" halinin öyküsü.
Fantastikler ve Gökkuşağı Filmleri
Eşcinsellik üzerine bol ödüllü filmlerden oluşan Gökkuşağı Filmleri arasında, kendini "oğlan bedenine hapsolmuş bir kız" olarak gören Tai-boksçu Parinya Charoenphol'ün öyküsü, "Güzel Boksör" ve sahnede iki lezbiyen sevgiliyi oynamak üzere karşılaşan Robin ve Lacie'nin yaşadıklarını anlatan, sahneyle yaşamın ince çizgisi, mahremiyetin varoluşu üzerine bir deneme olan "Kızların Oyunu", dikkate değer.
Fantastik Filmler'se, animasyonun ve düşgücünün yeni yaratılarını getiriyor karşımıza. Kitano'nun Zatoichi'sinin tadı damağında kalanlar, yönetmen Miike'nin "çılgın bir film" dediği "Izo"sunu kaçırmamalı. Bir kült haline gelen Akira'nın yaratıcısı Otomo'nun yeni yapıtıysa, "Buhar Çocuk". İki Danimarka yapımıysa özel ilgiyi hak ediyor: Kuklalarla çekilmiş ilk uzun metraj olan "İpler" ve yönetmeninin "Dogma ilkelerine göre çekilmiş bir çizgi film" dediği, stop-motion harikası "Terkel'in Başı Dertte".
Partiler
Bu yılki !fistanbul, partiyle açılıp partiyle kapanacak. Açılış partisi, 16 Şubat gecesi, Indigo'da. Kapanışsa, film müziği temalı "Soundtrack Mania" partisi. Arada bir de Fantastik Filmler temalı Fantastik parti var.
4. Bağımsız Filmler Festivali'yle ilgili ayrıntılı bilgi ve gösterim çizelgesi için: www.ifistanbul.com
(TK)